Bu köşenin okurları onu çok iyi tanıyor.
Recep Tayyip Erdoğan’ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı döneminde çok yakınındaydı.
Resmi görevinin dışında, onun tüm sırlarını bilen bir can yoldaşıydı.
Sağlık sorunlarıyla ilgileniyor, gerekirse kimsenin haberi olmadan yurt dışında tedavi ettiriyor, ameliyatlarında bile cerrahların yanı başında durup, göz kulak oluyordu.
Başkan da sık sık çıkan omzunun ameliyatı öncesinde, anestezi ilaçlarını onun evindeki buzdolabında saklattıracak kadar güveniyordu...

*  *  *

AKP’nin Meclis’e giren ilk milletvekilleri arasındaydı.
Başlangıçta her şey güzel gidiyordu. Ta ki haksızlık, usulsüzlük ve yolsuzluğu yapanlar AKP’liler bile olsa, ayırımsız tümünün üzerine gidinceye kadar...
Ortaya çıkardığı gerçekler nedeniyle partisinden tepki aldığını görüyor, ama doğru bildiğini yapmaktan geri durmuyordu.
Hastane kurmak isteyen bir işadamından istenilen rüşveti en yukarılara kadar bildirmesi, Çocuk Esirgeme Kurumu’na ait İstanbul’daki bir yurtta genç kızların korunmasıyla ilgili bir skandalı belgelemesi, bardağı taşıran son damlalar olmuştu.
Artık AKP’de istenmeyen adamdı!..

*  *  *

Milletvekilliğinden sonra mesleği olan genel cerrahlığa dönmek istedi ve önceden çalıştığı hastaneye başvurdu.
Başarılı geçmişi nedeniyle olumlu cevap almayı beklerken, hiç beklemediği bir durumla karşılaştı.
Başvurusu reddedilmişti!..
CHP’li Muharrem İnce konuyu Meclis gündemine taşıdı ama durum değişmedi.
İddiaya göre, bir zamanlar sağlıklı yaşaması için üzerine titrediği “muktedir”, mesleğini yapmasına izin vermiyordu!..

*  *  *

Bunun üzerine hayatının rotasını İngiltere’ye çevirdi. İngilizce kurslarına devam ederken, Türkiye’de Ergenekon kumpasının düğmesine basılmış ve operasyonlar adeta bir tsunami gibi dalga dalga muhaliflerin üzerine gelmeye başlamıştı.
Akıllara durgunluk veren hakaretler, iftiralar ve düzmece belgelerle Ergenekon torbasına atılmak istenilenlerden biri de kendisiydi.
Linç kampanyaları devam ederken, dönemin Başbakanı Erdoğan’ın bir İngiltere ziyareti sonrasında mülakat için çağrıldığı İçişleri Bakanlığı’nda ansızın gözaltına alınıp cezaevine konuldu.
Ama sonuçta orası bir hukuk devletiydi ve tam Türkiye”ye iade edileceği gün, bakanlık aleyhine açtığı davayı kazanarak bu ülkede kalma hakkını elde etti!
Binbir zorluğa rağmen İngilizcesini ilerletip tıp kitaplarını yeniden okudu ve sanki mesleğe henüz başlıyormuş gibi sınavlara girerek, İngiltere’de doktorluk yapma iznini aldı.
Kısa bir süre sonra da Londra’ya yaklaşık 40 dakika uzaklıktaki Basildon Üniversitesi Hastanesi’nin başarılı cerrahları arasına katıldı.

*  *  *

Yaklaşık 3 yıldır çalıştığı hastanesi geçenlerde, örnek teşkil eden performansı nedeniyle ona çok iyi şartlarda kalıcı sözleşme teklif etti. Memnuniyetle kabul ettiği sözleşmenin geçerli olabilmesi için oturum izninin ömür boyu olması gerekiyordu. Hemen başvuruda bulundu. Bürokratik işlemler uzayınca sözleşmenin imzalanması da gecikti. Hastaların buna tepki göstermesi üzerine konu basının gündemine taşındı, manşetlerden haber oldu. Hatta ünlü yayın kuruluşu BBC Televizyonu bile program yaptı.
Ve kamuoyunun duyarlılığını dikkate alan İçişleri Bakanlığı işlemleri hızlandırarak gereken oturum iznini verdi.
O da kontratını imzaladı.

*  *  *

İmzayı atarken vergisiyle okuduğu milletine hizmet etme arzusunun, yanlışlarına itiraz ettiği güç tarafından engellendiği günleri, yaşadığı acıları hatırladı.

*  *  *

Sevgili okurlarım,
Bu öykünün sahibi Dr. Turhan Çömez, geçen yıl, İngiltere’ye gelen binlerce göçmen arasından seçilen 50 başarılı kişi arasına girdi ve fotoğrafı Londra’daki ünlü Trafalgar Meydanı’nda günlerce sergilendi.
Geçenlerde aynı meydana bir başka Türk’ün fotoğrafı konuldu:
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın !..
Ama kadere bakın ki, Dr. Çömez’in görüntüsünün altında “Siz Bize Armağansınız” yazarken, Erdoğan’ın posterinde IŞİD’den söz ediliyordu!..

 

Dr. Turhan Çömez’in ödül fotoğrafı.