Başbakan Binali Yıldırım
diyor ki,
“Bu alçak FETÖ, 15 Temmuz’da altın vuruşunu yapamadığı için bu sefer bütün gücüyle Türkiye’de acaba ekonomiyi nasıl bozarız, algıyı nasıl bozarız, yabancıyı nasıl ifsat ederiz, onların Türkiye hakkındaki kanaatlerini nasıl değiştiririz diye müthiş bir operasyon yapıyor” demiş.
Pes doğrusu!..
Peki siz ne yapıyorsunuz?..
Siz bu müthiş operasyonu bozacak her türlü imkan ve güce sahip olan “iktidar” değil misiniz?
Ayrıca “alçak FETÖ” müthiş operasyon gücüne sizin aynı menzile doğru birlikte yaptığınız iktidar yolculuğunda kavuşmadı mı?
“Ne istediler de vermedik” itirafı her şeyi anlatmıyor mu?

*  *  *

Hakikaten pes doğrusu!..
İktidar artık geç bile olsa boy aynasına bakıp, “Biz nerelerde hangi büyük yanlışlıkları yaptık” demek yerine, hâlâ sorunun kaynağını başka yerlerde aramanın Türkiye’ye neler kaybettirdiğini göremiyor.

*  *  *

Ah sevgili okurlarım ah!..
Böyle demek yerine, 2002 seçimlerinde halktan oy isterken sundukları parti programını açıp okusalar, halka vaat ettikleriyle 14 yıl boyunca yaptıkları arasında çok büyük çelişkiler olduğunu görecekler...
Örneğin çevredeki muhafazakar, mütedeyyin kitleleri merkeze taşıyarak, laik-seküler yaşam biçimini benimsemiş yığınlarla kaynaştırıp Cumhuriyet tarihinin en başarılı, hatta harikulade miksajını gerçekleştireceklerdi.
İktidara gelirken böyle söylediler.
Peki gerçekte ne oldu?
Kutuplaşma, kamplaşma ve derin fay hatlarıyla ayrışma oldu!..

*  *  *

Bir de aksini düşünün.
Yani ülkenin tüm kurumlarında “FETÖ ne istiyorsa verelim, kadrolara hep yandaşları getirelim, yargıyı ele geçirelim, işimize gelmeyeni ezelim, özgürlükleri ayaklar altına alıp çiğneyelim, bizim gibi düşünmeyenleri hain yaftasıyla linç edelim” anlayışı yerine liyakat, hoşgörü adalet ve hukukun üstünlüğü egemen kılınsaydı, Başbakan’ın “müthiş operasyon” diyerek açıkladığı ürkütücü tablo ortaya çıkar mıydı?
Bitmedi!..
Cumhuriyet’in tüm birikimlerini özelleştirme adı altında yandaşlara aktarıp hak edilmemiş rantlar peşinde koşmak yerine, yatırım, üretim, istihdam ve ihracata dayalı bir ekonomik model benimsenmiş, reformlar yapılmış olsaydı, ülke ekonomisi bugünkü darboğaza girer miydi?
Yazdıkça içimi sıkıntı basıyor, bilgisayar klavyesine dokundukça parmaklarım yanıyor, sırtımdan soğuk terler boşalıyor!..

*  *  *

Bir zamanlar coğrafyasının en caydırıcı gücüne sahip olan Türk Silahlı Kuvvetleri’nde FETÖ on yıllar boyunca etkisini sürdürecek ağır tahribatı yapabilir miydi? Dış politikada Osmanlı’yı yeniden inşa etmek gibi maceralar aramak yerine “yurtta barış, dünyada barış” ilkesine bağlı kalınsaydı, koskoca Türkiye, Ortadoğu bataklığına girip şehitler verir miydi? Milli eğitime çağdışı bir zihniyet egemen olabilir miydi?...
Uzatmayıp keseyim.
Uğruna canımı seve seve feda edebileceğim güzelim Türkiye, giden geminin ardından bakakalan çaresiz yolcuya benziyor!..
Vah ülkem vah!..