30 Ocak 1996...
Sert poyrazın denizi kabarttığı o dondurucu kış gününde görev emrini alır almaz, aileleriyle bile vedalaşamadan, İstanbul’dan Bodrum’a uçtular.
Gümüşlük’e vardıklarında, daha önceden bildirmelerine karşın, botlarına uygun yakıtın bölgedeki askeri birliklerde bulunmadığını, kumanyalarının bile hazır olmadığını öğrendiler.
Oysa derhal Kardak Kayalıkları’na gitmeleri, oradaki Yunan birliklerini atlatarak -ya da savaşarak- Yunan bayrağını indirip, yerine Türk Bayrağı’nı dikmeleri gerekiyordu.

* * *

Yakıt sorununu kolayca çözdüler.
O günkü rütbesi Deniz Üsteğmen olan Albay Ercan Kireçtepe, kaşla göz arasında en yakın akaryakıt istasyonuna gitmiş ve kendi kredi kartıyla ihtiyaçları olan yakıtı almıştı. Kumanya işini de yine ceplerinden ödedikleri parayla ekmek arası peynir alarak halletmişlerdi...

* * *

Geri sayım bitmiş, karanlık çökmüş ve operasyon zamanı gelip çatmıştı.
SAT’ların bir bölümü botlara bindi, geri kalanlarla Özel Kuvvetler’den gelenler de arkadaşlarıyla vedalaşıp, helikopterdeki yerlerini aldı.
Tam hareket edeceklerdi ki, kıyıdan bir ses yükseldı. Geride ihtiyat olarak bıraktıkları bir arkadaşları “Ucunda ölüm olan bu vatan görevine giderken beni de almazsanız, size hakkımı helâl etmem” diye bağırıyordu.
Tabii dönüp onu da aldılar.
Helikopter de ağzına kadar dolmuştu. Ama tam havalanmak üzereyken aniden kapı açıldı ve elinde tüfeğiyle bir başka kahraman da helikoptere atlayıverdi!..

* * *

Dedik ya mevsim kıştı, hava sert poyrazın da etkisiyle soğudukça soğuyordu!..

* * *

Tüm olumsuz koşullara karşın kahraman Türk askerleri verilen görevi kusursuz yaptılar.
Sabaha doğru da Kardak Kayalıkları’ındaki Yunan Bayrağı’nı indirip, şanlı bayrağımızı dalgalandırdılar!
O dondurucu soğukta gece boyunca ıslak giysiler içinde operasyonu sürdürüp, filmlere, romanlara konu olacak muhteşem bir kahramanlık destanı yazdılar...

* * *

Deniz Üsteğmenler Ali Türkşen (Sonradan Kurmay Albay oldu), Ercan Kireçtepe, Deniz Astsubaylar Abdullah Arslan, Lütfü Tokuşoğlu, Hakan Çalışkan, İshak Balçın, Levin Keten, Tanel Erenay, Cavit Özmen, Hasan Özkır, Salih Çörekçioğlu ve Sadettin Doğan adlı kahramanlar, Bodrum’a dönüşlerinde halkın sevinç gözyaşları ve alkışlarıyle karşılandılar...

* * *

Ama bir süre sonra vatan uğruna ölümü göze alan bu yiğit askerler, vatan hainlerinin Beşiktaş-Hasdal-Silivri üçgeninde kurdukları hıyanet tezgâhında hedef haline getirilip zindana atıldılar!..
Ercan Kireçtepe 5 yıl, Ali Türkşen ile Sadettin Doğan da 3,5 yıl cezaevinde yattılar.
Ama hiçbir gün devletlerine karşı kinlenmedikleri gibi “Gerekirse vatanımız uğruna değil yıllarımızı, canımızı bile seve seve veririz” demekten geri kalmadılar...

* * *

Peki hıyanet üçgeninde kurulan tezgâhla tasfiye edilen bu yurtsever, kahraman subayların yerlerine getirilenler ne yaptılar?
15 Temmuz gecesi, Kardak kahramanlarının bayrağımızı dikmek için savaşmayı göze aldıkları Yunanistan’a kaçtılar!..
Hem de askeri helikopter ve askeri sırlarla...
O nedenle Ergenekon, Balyoz, Poyrazköy ve Askeri Casusluk gibi davaları anlatmaya ‘kumpas’ sözcüğü yetmez!..

* * *

Onların adı vatana ihanet tezgahlarıdır, ihanet!..