Bu köşeyi izleyenler, cumartesi günü kaleme aldığım yazımın başlığını anımsayacaktır:
-Başkanlık için kaos planı(mı?!)
Yağmur gibi gözaltılar, operasyonlar tüm hışmıyla sürüyordu... Ancak o saatler itibarıyla henüz kimin, kimlerin tutuklanacağı, “operasyonun” hangi çizgiyi izleyeceği, nasıl bir “korku iklimi” tesis edileceği net değildi... Tüm bu soruların yanıtını şimdi çok büyük bir açıklıkla öğrenmiş bulunuyoruz:
-Türkiye içeride ve dışarıda bir büyük kavganın(savaş da diyebilirsiniz!) içine itiliyor...
Daha düne kadar el ele, kol kola “Çözüm Senaryoları” ürettikleri, Dolmabahçe’de kahkahalar eşliğinde 10 maddelik “Çözüm Planını” İmralı’dan getirerek birlikte kamuoyuna açıkladıkları HDP’li yol arkadaşlarını eş-başkanlar başta olmak üzere içeri tıkılıverdiler öncelikle...
Onlardan içeriye girmeyenler de Diyarbakır’da toplanıp, “Yasama görevlerini” askıya aldıklarını açıkladılar!.. Ancak bu bile, önümüzdeki günlerin nasıl bir “kaos ortamına” gebe olduğunu açıkça gösteriyor!.. PKK o açıklamayı yaptı bile:
- Artık eylemlerimizde sivilleri gözetme stratejisinden vazgeçiyoruz!..
Zaten HDP’lilerin gözaltına alındıkları gecenin sabahında özellikle sivilleri hedef alan bombalı saldırıyı da terör örgütünün şehir yapılanması olarak bilinen TAK üstlendi!.. Tüm bunlar, önümüzdeki sürecin maalesef “kana boyalı” olarak geçeceği tehdidini de içeriyor!..
-Bu ortamı bilinçli biçimde yaratan irade, gelişmelerin bu şekilde olacağını öngörmemiş olabilir mi, ne dersiniz?!.

Savaş hamlesi!..


Ara başlık bana değil, Saray’ın gözdesi Kadir Mısıroğlu’nun başyazarı olduğu Yeni Söz gazetesine ait!..
Gazete dün manşetten ve neredeyse tam sayfa verdiği haberinde aynen şu başlığı attı:
-Kayyım ataması değil, savaş hamlesi!..
Bu iddialı başlık, devletin zirvesinde neler tasarlandığına ışık tutması açısından gayet önemliydi; bakın bu başlık altında nasıl bir haber veriyordu Saray’a yakın gazete:
-Önümüzdeki günlerde yaşanması beklenen büyük savaş öncesinde Türkiye arkadan vuracak yapılara karşı önlem aldı. Bu kapsamda çeşitli yönetim birimlerine kayyım ataması yapıldı. PKK’lı vekiller tutuklandı...
Çeşitli yönetim birimleri ifadesi HDP ve BDP’li belediyeleri tanımlıyor... PKK’lı vekiller tanımı da HDP’lileri... Ancak çok daha önemlisi “önümüzdeki günlerde yaşanacak büyük savaş” iddiası... İddia diyorum ama o kadar kesin bir dille yazılmış, o denli kendinden emin bir havada haritası bile çıkarılmış bir haber ki, insan ürpermeden edemiyor!.. Örneğin Saray’la ilgili şu ifadeye bakın:
-Cumhurbaşkanı Erdoğan arkadan sarılmaya karşı önlem alıyor...
Ardından Cumhurbaşkanı’nın “kimseden korkumuz yok” sözleri öne çıkarılıp, Türkiye’nin savaşa hazır olduğu mesajı veriliyor!..
Böylece son günlerde yaşanan büyük hareketliliğin, operasyonların, tutuklamaların, sınıra asker ve mühimmat yığınağının ve tabii tümünü kapsayan “gerilim mühendisliğinin” hangi amaca yönelik olduğu sorusunun yanıtı da kendiliğinden ortaya çıkmış oluyor!..
-Sonuçta başyazarı Kadir Mısıroğlu tabii!..

Cumhuriyet gazetesinin trajedisi!..


Aynı süreçte Cumhuriyet gazetesinin 9 yönetici ve yazarı da tutuklandı...
Haklarındaki suçlamaların tutarsızlığını, sefaletini, komikliğini, bu suçlamaları yapan savcının bizzat FETÖ soruşturmasında sanık durumunda olduğunu daha önce yazmıştım. Tutuklanan arkadaşlardan bazılarıyla yıllarca birlikte çalıştım; hiç kimse bana bir Musa Kart’ın, bir Hakan Kara’nın, bir Güray Öz’ün, bir Önder Çelik, Bülent Utku, Mustafa Kemal Güngör’ün, bir Turhan Günay’ın üstlerine atılmaya çalışılan çamurdan zerre kadar kirlenebileceğini söyleyemez... Kadri Gürsel ise severek okuduğum bir yazardır...
-Bu soruşturmada kötü niyet olanca çirkinliği ile sırıtmaktadır...
Ancaak, bu durumu fırsat bilen, başta Almanya’da kendini güvenceye almış bulunan Akın Atalay adlı kişi olmak üzere, yılların Orhan Erinç’inin, 2013’ten bu yana gazetenin hangi sulara savrulduğunu göremeyecek hale gelmiş Deniz Kavukçuoğlu’nun, o cenahtan aldığı baştan aşağı manipüle edilmiş bilgilerle dışarıdan “gazel okuyan” Yalçın Doğan’ın, Mustafa Balbay’a ve Alev Coşkun’a yaptıkları, en hafif deyimle “seviyesi yerlerde sürünen” saldırılarını, onlar adına gerçekten büyük bir utançla izlediğimi de belirtmek isterim!..
Koca Orhan Erinç’e, 5 yıl zindanda yatmış bir arkadaşı için “Balbay’ın araba yakıtını bile ödedik” küçüklüğü yakışıyor mu?.. Gazetenin nasıl bir çıkmaza sürüklendiğini, malvarlığının eritildiğini görüp, “biz Cumhuriyet’e hiç ihanet etmedik” diyebilmesi acaba ne kadar inandırıcı, hiç düşünüyor mu?..
Yıllarca yan yana sütunlarda kader arkadaşlığı ettiğimiz Deniz Kavukçuoğlu’na, kendi kalemi yokmuş gibi, Yalçın Doğan’ın hakaret manzumesini eksiksiz köşesine almak hiç yakışıyor mu?..
Geçmişte Cumhuriyet gazetesine ve yazarlarına o kadar ağır hükümlerle saldıran, Ergenekon ve Balyoz kumpasını cansiperane savunan, sonra da hiç sıkılmadan o gazeteye sığınıp kalem sallayan “liberal artığı” kalemlerin yazdıklarına ise en ufak bir sözüm yok; zaten kendileriyle birlikte yok hükmündedir...
Bu gazete zaten arkadaşlarını geride bırakıp Almanya’ya avdet eden Akın Atalay ve “yakınları” tarafından yıllarca her anlamda sömürüldü. Şimdi gazetenin ellerinden kayıp gittiğini, o yıllar içinde gazeteyi akıl almaz zararlara soktukları için hesap vaktinin geldiğini görmenin paniği içinde Cumhuriyetçi arkadaşlarımıza çamur sıvamaya çalışıyorlar, kendi içine düştükleri bataklığı yok sayarak!..
-Yolu yok beyler, o hesabı vereceksiniz ve Cumhuriyet gerçek çizgisine dönecek, böyle biline...
Çünkü Cumhuriyet, Cumhuriyetçilerindir!..