Uçakta topu topu 160 kişiydik...
Alman Federal Meclisi’nin sözde “Ermeni Soykırımı” na ilişkin 2 Haziran’da gündemine alacağı yasa tasarısına karşı Berlin’de Türk Dernekleri’nin ortaklaşa düzenlediği protesto yürüyüşü ve mitingine gidiyorduk... Bu gidişe siyasi partilerden kimler katılıyor diye baktım; ilaç için bir kişi, bir siyasetçi, bir muhalif parti, bir iktidar partisi milletvekili dahi göremedim!.. Yalnızca Vatan Partisi neredeyse tam kadro oradaydı... Onun dışında akademisyenler, gazeteciler, bazı sendikacılar, yüreği bu ülke için çarpan yurtseverler, o kadar!..
Halbuki, Alman Meclisi’ndeki yasa tasarısı, Türkiye’yi iyice köşeye sıkıştırmak, tecrit etmek, yaşamsal konularda ödün vermeye zorlamak için kurgulanan ve uzun yılların ürünü olan “büyük planın” en önemli ayaklarından biriydi...
O yasa tasarısı bir utanç vesikasıydı; o tasarı tarihi ters yüz etmenin, yalan ve riyakarlığın en nadide örneklerinden biriydi... Bakın o haysiyet dışı metinde neler söyleniyordu:
-Jön Türkler rejiminin talimatıyla 24 Nisan 1915’te Osmanlı Konstantinapolis’inde bir milyonu aşkın etnik Ermeni’nin sistematik tehcir ve kıyımı başladı. Onların kaderi 20. Yüzyıldaki kitlesel kıyımların ve hatta soykırımların bir örneği...
Öylesine hinlikle, alçaklıkla kaleme alınmış bir tasarıydı ki; 20. Yüzyılda yaşanan diğer soykırımlara örnek teşkil etmiş havası veriliyordu... Üstelik Ermenilerle de bitmiyor, Türklerin Asuriler, Süryaniler ve Keldaniler üzerinde de soykırım yaptığı açıkça yazılıyordu...
Metinde tarihi belgelerde açıkça ortaya çıkan tehcirde Alman İmparatorluğu’nun rolü itiraf ediliyor ve “utanç verici” olarak nitelendiriliyordu. İşte tasarıdaki biricik gerçek de buydu!.. Yedi cephede Osmanlı ordusunu arkadan vuran, Rus ordusunun hizmetine giren Ermenilerin o bölgeden, yine Osmanlı sınırları içinde yer alan Suriye’ye göç ettirilmelerinde Alman Kayzeri ve kurmaylarının da büyük etkisi vardı...
İşte “soykırım” suçlaması, yeni emperyal planların odak noktasıydı ve “büyük planın” işlemesi, Türklerin “destabilize edilmesi” yolunda en önemli argümandı!.. Anadolu topraklarında kurulacak Kürdistan, Ermenistan, Pontus devletleri için olmazsa olmaz bir “yeni Sevr” haritasıydı!..
-Berlin Bundestag kapısı önünde, Alman Parlamentosu’na 50 metre uzaklıkta, bu aşağılık planı yüzlerine haykırmak, tarihin çöplüğüne göndermek için gidiyorduk!..

“Soykırım yapmadık vatan savunduk”


Berlin Tegel Havaalanı’nda sıcak, kapalı bir hava ve dost yüzler tarafından karşılandık...
Alman başkentinin kalbi olan Bundestag Kapısı önünde yapılacak miting öncesi yürüyüş için şehir merkezine geldiğimizde binlerce insan da o noktaya akmaya başlamıştı bile... 20’ye yakın kitle örgütünün oluşturduğu Berlin Komitesi’nde her kesimden, her görüşten hatta her milliyetten insan vardı; Atatürkçü Düşünce Derneği Avrupa, Türkiye Gençlik Birliği, Azerbaycan Derneği, KKTC Derneği, Doğu Türkistan Derneği, Diyanet Vakfı, Milli Görüş Dernekleri, Büyük Birlik Partisi Gençlik Kolu Alperenler...
Bu görüntü, Türkiye’den zahmet edip gelmeyen siyasi partilere, sivil toplum örgütlerine olduğu kadar, Alman Federal Meclisi’ne, Alman kamuoyuna, Alman siyasetçilere de bir büyük mesaj, bir ciddi uyarıydı. Çünkü tarihte ilk kez, ayrı düşünce ve ideolojilerden, hiçbir zaman bir araya gelmeyen kesimler, aynı amaç doğrultusunda aynı alanda toplanmıştı!.. Almanya’da 4 milyona yakın Türk yaşadığını düşünecek olursanız, araya sokulacak ayrılık tohumlarının nasıl bir dehşet senaryosuna dönüşebileceğini görmemek için kör ya da kötü niyetli olmak gerektiğini anlayabilirdiniz!..
Yürüyüş yaklaşık 7-8 bin kişinin katılımıyla başladı. Evet katılım belki de çok büyük değildi ancak coşku ve kararlılık tam tersine zirvedeydi. Türkçe ve Almanca konuşmalar, sloganlar, cumartesi keyfi yapan Almanların da ilgisini çekmiş, yol kenarına toplanıyor, fotoğraf çekiyor, dinliyorlardı. Başlıca üç slogan yürüyüşe ve mitinge damgasını vurdu:
-Alman Federal Meclisi Mahkeme değildir!
-Sen yetkili değilsin!
-Soykırım yapmadık, vatan savunduk!..

“Bu daha başlangıç”


Yürüyüş ve miting sırasında bir çok yurttaşla konuştum...
Kimi 30, kimi 40, kimi 20 yıldır Almanya’da çalışan gurbetçilerimiz şaşkın, üzgün ve öfkeliydi... Ortak yargı çok çarpıcıydı, “nereden çıktı bu tasarı, kim iki toplum arasına kin ve nefret sokmak istiyor, bir felaket olur!..”
Almanya için ter akıtmış, yıllarca emeğini bu ülkenin kalkınması için harcamış Türkler kırgındı; daha da önemlisi çirkin, karanlık bir oyun oynandığının da farkındaydı..
Yürüyüş de, ardından Bundestag önündeki miting de aynı coşku, Alman yönetimini sağduyuya çağıran sloganlar ve konuşmalarla sona erdi. Şaşırdığım, anlam veremediğim tek bir konu oldu:
-Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde “soykırım yalanını” afişe eden, bugünlerin yolunu açan Doğu Perinçek konuşturulmadı!..
Nedenini sordum; komitedeki bazı derneklerin karşı çıktığı yanıtını aldım. Konuşmacıların tümü, bu zafere ve mimarına atıfta bulunurken, hemen önlerinde onları dinleyip alkışlayan o kişiye söz verilmemesi trajik ve komikti tabii!..
Olsun, yine de tarihe geçen bir eylemdi bu. Zaten hemen ardından Merkel hükümetinin Uyumdan sorumlu Devlet Bakanı’nın “desteklemiyoruz” açıklaması yapması, Alman basınının “yetkili değilsin” başlığı atması da bunu açıkça gösteriyordu...
-Bu tarihi eylemde oradaydım, çok mutlu oldum... Üstelik bu daha başlangıç!..