Sözcü gazetesinin dünkü manşeti şahaneydi!..
Neredeyse tam sayfa verdiği yeni Bakanlar Kurulu haberinin üst başlığı şöyleydi “Erdoğan dediğini yaptı... Tek adamlık kabinesini kurdu.” Manşet ise üst başlığı tamamlıyordu: “7. Tayyip Hükümeti!” Altında da 27 bakanlığın isimleri ve fotoğrafları vardı. İşte Türk siyasi tarihine geçecek zeka tam da orada kendini gösteriyordu:
-Tüm bakanlıkların fotoğraf kısmında Tayyip Bey’in fotoğrafı vardı!..
27 adet Tayyip fotoğrafı... Başbakan da Tayyip’ti, Aile Bakanı da Tayyip’ti, Dışişleri, İçişleri Bakanı da Tayyip’ti!.. Bakanlıkların altında isimler yazıyordu ancak hiçbir önemi yoktu; saray “tak” diyecek”, bakanları “şak” diye yapacaktı!..
Zaten yeniden Adalet Bakanlığı’na kavuşan Bekir Bozdağ, daha kongre öncesi AKP’nin yeni adını da ilan etmişti:
-Tayyip Partisi!..
Aslında kongrede Saray’ın mesajı okunurken Başta Binali Yıldırım olmak üzere yaklaşık 6 bin kişinin “şak” diye kalkıp “hazır ol” haline geçmesi “Yeni Türkiye” denilen düzenin fiiliyatta ne menem bir şey olduğunun izahıydı... Dünyada görülmemiş bir durum denilince şöyle bir araştırdım; Kuzey Kore, Sudan, Suudi Arabistan, Fiji, Togo gibi bir çok ülkede hiç böyle bir durum yaşanmış mıydı?.. Bulamadım! Haa, eskilere giderseniz bulabiliyordunuz; Duçe’nin İtalya’sı, Hitler’in Almanya’sı, Franco’nun İspanya’sı, Salazar’ın Portekiz’i filan...
Ehh, genel başkanlığa Temel fıkrasıyla başlayan Binali Bey’in “Başkan Yardımcısı” seçildiği kongrede yaptığı konuşma da zaten bu hükümetin niçin kurulduğunu hiç bir şüpheye yer bırakmayacak şekilde ortaya koyuyordu:
-Cumhurbaşkanımızın yolu yolumuzdur. Amacımız Başkanlık sistemidir!..
Geriye ne kalıyor?. Kocaman birhiç! Haa, yukarıda “Başkan Yardımcısı” seçildi dedim; yanlış anlaşılmasın, benim lafım değil, Saray’a aşkını ilan eden en yandaş patron “Şems” Ethem’in gazetesi Güneş dün aynen bu başlıkla çıktı:
-Başkan ve Yardımcısı!..

Saray’ın kafasındaki tilkiler!..


Peki, bundan sonra ne olacak?..
Atılım hükümeti, reformlar, büyük projeler gibi fasarya konuları geçelim; bu hükümet, tabii ki Saray’ın önderliğinde o çok istedikleri Başkanlık sistemine nasıl geçecek, onu konuşalım...
Düne kadar ortadaki senaryo belliydi; HDP’ye gerek kalmadan, Devlet Bahçeli ile yapılacak bir ittifak, belki bir koalisyon durumu çözmeye yetiyordu. Zaten kulislerde konuşulan “yakın ihtimal de” buydu... Ancak dün itibarıyla bu olasılık tarihin çöp sepetine atılıverdi... Yargıtay hem de oy birliği ile MHP kongresinin yapılması kararını verdi; üstelik hiçbir geri dönüş olmayacağını da vurgulayarak!..
Bu durumda şimdilik en az 330 oyun bulunması mümkün görünmüyor. Tabii bizim tipteki demokrasilerde çareler tükenmiyor! Kafadaki tilkilerin şapkadan çıkaracağı tavşanlar mevcut! Gelin şu olasılıklara birlikte bakalım:
-Öncelikle, MHP tam bir ay sonra 26 Haziran’da, olmazsa 10 Temmuz’da kongreye gidiyor. Tabii 24 saatin bile uzun sayıldığı şahane demokrasimizde bu bir ay içinde neler olur orası ayrı konu; ancak diyelim ki bu kongrede Bahçeli yenildi, Bir başka aday genel başkanlık koltuğuna oturdu. Düşünün bakalım; Bahçeli ile birlikte acaba kaç milletvekili “MHP paralelcilerin eline geçti” gibisinden iddialarla partiden kopabilir? İşte Tuğrul Türkeş örneği ortada; babasının partisinden AKP’ye transfer oldu! Partiden kopan bu arkadaşlar (büyük olasılıkla Bahçeli dışarıda kalarak) hangi partiye doğru yön çizerler? Ya da bağımsız olarak hangi yasaları desteklerler? Bu olasılığı yabana atmayın!..
- Dokunulmazlıklar kaldırıldı. Süreç işliyor. Fezlekeler işletilip yeterli sayıda HDP ve CHP’li vekilin mahkum olup milletvekilliklerinin düşmesi durumunda ne olur?. Bravo bildiniz, erken seçime hiç gerek olmaz, ara seçim yapılır ve istenen sayıya böylece ulaşılır!..
İyi de, kağıt üzerinde pek güzel görünen bu hesaplar pratikte nasıl işler? İşte orası sisler altında ve de pek tehlikeli durumları da içeriyor!.
-Başkanlık da, iktidarı “babasının çiftliği” gibi sürdürmek de pek çantada keklik görünmüyor doğrusu!..
Diyeceksiniz ki, “CHP bu denklemin neresinde?” Valla içinde olmadığı kesin... İçim acıyor ama, dışında bile görünmüyor ne yazık ki!..

Diyanet’in fetvası: Haram!..


Saray’ın damadı, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak kongrede Ahmet Davutoğlu’nun eşi Sare Hanım’ın elini sıkmadı...
Sıkmaz, dini hassasiyetleri vardır denilebilir ama kazın ayağı pek öyle değil!.. Berat Bey kendi partisinden de olmak üzere pek çok kadının elini sıktı, sıkıyor... Kayınpederi de sıkıyor... Fotoğraflarla, görüntülerle de sabit bu durum... Acaba başı açık kadınların elini sıkmak caiz de, başı kapalı olanların elini sıkmak mı değil? O zaman Sare Hanım niçin erkeklerin elini sıkıyor?.. Neyse ki “en büyük din büyüklerinin” yuvalandığı Diyanet bir açıklama yapıp duruma açıklık getirdi:
-Kadın eli sıkmak caiz değildir!.
Yani haramdır! O halde başta Saray, hükümet, AKP ileri gelenleri, geride kalanları kısacası neredeyse tümü günaha gark olmuş vaziyetteler!.. Bu arada Berat Bey, önceki gün itibarıyla Twitter’da Davutoğlu’nu takip etmeyi de bırakmış...
Bence Hüseyin Gülerce isimli Fetö’den dönme muhteremin, “Davutoğlu, Tayyip Erdoğan’dan kurtulmak isteyen küresel merkezlerin ajanıydı” şeklindeki müthiş ifşaatından etkilendi!..