Dün, yani 30 Kasım, neyin yıldönümüydü biliyor musunuz?..
Tekke, zaviye gibi ortaçağ kalıntısı gerici yuvalarının kapatılmasının yıldönümüydü!.. 30 Kasım 1925’te minnacık çocukların beynini yıkayan, insanların dini duygularını kullanarak mehdilik, şeyhlik, şıhlık gibi postlar yaratan, müritler devşiren gericilerin canına ot tıkanmıştı...
-Pekii, tam 91 yıl sonra biz 30 Kasım’a hangi haberle uyandık?..
Adana’nın Aladağ İlçesi’nde 12 küçücük kızın bir Allah’ın belası tarikat yurdunda cayır cayır yandığı haberiyle!.. Tahsil Çağındaki Talebelere Yardım Derneği adı altında beyinlerine hurafeler yerleştirilen 11- 12 yaşındaki yoksul çocuklar kapısı kilitli yangın merdiveninin iki adım uzağında birbirlerine sarılarak can verdiler... Kapı öylesine kilitliydi ki, bırakın çocukların içeriden açmasını, itfaiyeciler dışarıdan da açamamışlardı!.. Sonrasında kapının kilitli olmadığı, kilidi bile olmadığı yolunda “bilimsel” açıklamalar da yapıldı ama kapının niçin açılamadığı sır olarak kaldı!.. O çocukların kim olduğu ancak DNA testi yoluyla anlaşılabilecek!..
Pekii, yurdun dört bir tarafında olduğu üzere, binlerce “merdiven altı” tarikat yuvasından biri olan, Süleymancılar adıyla bilinen cemaate ait olduğu bilinen bu yer Adana’nın Aladağ İlçesi’ne nasıl sızmıştı dersiniz?..
-Devletin yurdu kapatılarak tabii!..
Aladağ’da ortaokul çağında kız öğrenciler için bir yurt vardı; ancak daha büyüğü yapılacağı gerekçesiyle yıkıldı ve buradaki 34 yavrucak tarikat kurtlarının eline teslim edildi. Yarıdan fazlası ahşap, yerlere polyester halılar serilmiş yurt bozmasında sözde “eğitmenlerin” insafına terk edildi bu kızcağızlar... Siz bakmayın olayın hemen ardından ekrana çıkıp “sonuçta kader” diyen profesör sıfatlı herife; bu zavallı çocukların pisi pisine, yok yere yanarak ölmelerinin kaderle filan hiçbir ilgisi yok, bağnazlıkla, gericilikle, yobazlıkla, ortaçağ kafasıyla ise çok yakından ilgisi var...
-Tıpkı daha önceki facialarda olduğu gibi!..


“Allah verdi Allah aldı!..”


Adana faciası ilk değildi, bu kafanın yönetiminde sonuncu da olmayacak ne yazık ki...
Tam 8 yıl önce Konya’nın Taşkent İlçesi Bağcılar beldesinde bir kaçak Kuran kursunda, LPG tankından sızan gaz sonucu, sabah namazına kalkan bir öğrencinin elektrik düğmesine basmasıyla patlama oldu. 3 katlı yurt binası çöktü. 17 kız çocuğu ve bir eğitmen yıkıntıların altında can verdi...
Okul ve Kurs Talebelerine Yardım Derneği’ne ait Özel Boğaziçi Öğrenci Yurdu adı altında faaliyet gösteren o kaçak Kuran kursu da Süleymancılar adıyla bilinen cemaate aitti. Birileri suçlandı, gözaltına alındı, sonra hepsi serbest bırakıldı. Ölen çocukların ailelerinden birisi bile şikayette bulunmadı ya da bulunamadı!.. “Kaderi Buymuş”, “Allah’ın takdiri” denildi... Sonra da o zavallı çocuklar unutuldu gitti...
Bu büyük facianın davası tam 8 yıldır sürüyor; geçenlerde 24’üncü duruşması yapıldı, bilmem kaç tane farklı bilirkişi raporu verildi, ortada kabak gibi duran facia için!.. Bir kişinin bile ceza alacağına bir yurttaş olarak inanmıyorum!..
Tam bir yıl önce, 1 Aralık 2015’te Diyarbakır’ın Kulp İlçesi, Karaağaç Köyü’nde müftülüğe ait Kuran Kursu’nda elektrikli ısıtıcının devrilmesi sonucu çıkan yangında 6 küçücük çocuk diri diri yanarak can verdi. O köylüler hâlâ o yavrucakların alevler arasından yükselen çığlıklarını unutmaya çalışıyorlar...
Peki, bu facianın sorumluları hakkında ne yapıldı, soruşturma açıldı mı? Diye soracak olursanız bilmiyorum!.. Aradım, taradım en ufak bir bilgi bulamadım. Belki de benim kötü gazeteciliğimden, belki de “iyi saatte olsunlar” cenahının cingözlüğünden... Kısacası facia buharlaştı; diğer bir anlatımla:
-Altı yavrucak yandı gitti, bu iş kapandı bitti!..


Bu kafanın yatacak yeri yok!..


Sosyal medyada ya da yandaş ekranlarda “iktidarın ne suçu var?” savunmalarını okudum, izledim, midem bulandı...
Öncelikle sormak istiyorum. Bu facianın “yayın yasağı” konulacak nesi var Allah aşkına?.. Her şey apaçık ortada; binanın durumu belli, çocukların hangi şartlarda yangına yakalandığı belli, kilitli binadan çıkamadıkları belli, hiçbir önlem alınmadığı belli... Bu yasağa itiraz eden CHP milletvekili Barış Yarkadaş, “yayın yasağında kamu yararı yoktur” diyerek açık sansür yapıldığını belirtti ve şu suçlamayı yaptı:
-Belli ki iktidarın gizleyecek çok şeyi var. Bu yüzden yayın yasağı aldırıp gerçeğin üzerini örtmeye çalışıyorlar!..
Bitmedi, daha da vahimi var, onlarca çocuğun tecavüze uğradığı Ensar Vakfı skandalı ortaya çıktıktan sonra CHP milletvekili Elif Doğan Türkmen’in 20 arkadaşıyla birlikte verdiği araştırma önergesinde, vakıf ve derneklerin, kamu kurum ve kuruluşlarının açtığı yurtların araştırılması ve tespit edilmesini istediğini biliyor muydunuz?.. Peki ne oldu dersiniz?.
-AKP tam 7 aydır Meclis gündemine dahi getirmedi!..
Son bir notla bitireyim; Adana Aladağ’daki tarikat yurdunda yangın başladığında ve ilk bilgiler Adana milletvekillerine ulaştığında AKP Meclis’ten emekli vekillerin maaşlarına zam yasasını geçiriyordu!..
Tarikat yurtlarında taciz, tecavüz, istismar, yangında cayır cayır yanan, çöken binaların altında ezilen minnacık çocuklar.. Bu kafayla daha çoook yavrumuzu kurban veririz...
-Yaptıkları, yapacaklarının teminatıdır!..