Adı Kadir Erhan Tuna... 1977 Ankara doğumlu...
1998 yılında, 21 yaşında askere gitti. 3 ay Isparta Dağ Komando Taburu’nda acemi eğitimi gördükten sonra Tunceli 4. Komanda Tugayı 2. Komanda Taburu, 4. Komando Bölüğü emrine gönderildi. 16 Nisan 1999 tarihinde yapılan “Komando Er Yalçın Gürbüz Operasyonu” esnasında Tunceli-Çiçekli bölgesinde teröristlerin pususuna düştüler... 6 Mehmetçik şehit oldu, 17 asker yaralandı; onların arasında sırtından vurularak ağır yaralanan Kadir de vardı... O çatışmada 35 terörist öldürüldü...
Derhal Elazığ Askeri Hastanesi’ne götürülen Kadir ameliyata alındı ancak doktorlar kalbe dokunacak kadar yakın, temas halindeki kurşunu çıkaramadı çünkü felç ya da ölüm riski bulunuyordu... 11 gün yattıktan sonra 45 günlük hava değişimi ile taburcu edildi. Sürenin bitiminde birliğine teslim olup kalan dokuz ayını tamamladı. Halbuki raporunda “komando olamaz” yazıyordu... Ancak aynı raporda “hayati tehlike geçirmiştir. Uzuv zaafı ve tahribi yoktur. Sabit eser bırakmamıştır. 45 günde iyileşir” deniliyordu...
İşte bu rapor nedeniyle kalbinin yanı başında bir kurşun ile ömür boyu yaşayacak olan Kadir gazi sayılmadı...
-O hâlâ gazi sayılmıyor ve bunu çocuklarına dahi anlatamıyor!...
Adı Enver Çelik... 1978 Bursa doğumlu... Acemi eğitimini Isparta Dağ Komando taburunda tamamladıktan sonra Şırnak’a gönderildi... 13 Ekim 1998’de Van, Gevaş Töreler bölgesinde operasyon esnasında PKK’lı teröristlerle çatışırken önce sağ bacağından, sonra sağ kolundan, ardından üç kuşunla karnından yaralanarak koma halinde Van Devlet Hastanesi’ne yetiştirildi. Çatışma sırasında iki arkadaşı gözleri önünde şehit oldu...
Enver acilen ameliyata alındı, saatler süren operasyon sonrasında da yoğun bakıma... 5 kez vurulan Enver’in vücudundan 4 kurşun çıkarılacak, beşincisi ise çok daha sonra ağrıları nedeniyle gittiği bir sivil doktor tarafından saptanabilecek, karaciğerine saplanan 9 mm’lik o mermi yaşamsal tehlike nedeniyle vücudunda kalacaktı... Enver, askerliğini geri hizmette bitirdikten sonra bir daha hiç bir şekilde aranmadı; gazilik unvanı da verilmedi!.. 18 yıldır uğraş veren bu Mehmetçik hep aynı soruyu sordu:
-Gazi sayılmam için daha kaç kurşun yemem gerek!..

Bu çocukların hakkı nasıl ödenecek?..


Hangi birini anlatayım bilemiyorum...
Adı Veysel Ertemel... 1993’te acemi eğitiminden sonra usta birliği Şırnak’a gitmek için önce uçakla Gaziantep’e oradan da büyük bir konvoyla Mardin ve Cizre üzerinden birliğine doğru yola çıktı... Camii mezrası mevkiinde PKK’lı teröristlerin kurduğu pusuya düştüler. Veysel sırtından vuruldu... Saatler süren karayolu ve helikopter yolculuğu sonrası Şırnak Devlet Hastanesi’ne yetiştirildi ancak yarasına burada müdahale edilemediği için Diyarbakır’a sevk edildi... 15 gün süren son derece acı verici tedaviler sonrası, 80 kilo girdiği hastaneden 59 kilo olarak ve hava değişimi kararıyla taburcu edildi. Evine gidebilmek için uçak bileti parasını da kendisi bulup, buluşturdu. İstanbul’da GATA Askeri Hastanesi’nde çekilen tomogrofide kalbinin arkasında 2 cm mermi çekirdeği ve vücudun değişik yerlerinde bu mermiye ait parçalar saptandı. Ancak bu kurşunu çıkarma imkanı da yoktu; masada kalma olasılığı çok güçlüydü...
Veysel’e de “askerliğe elverişlidir” raporu verildi, iyi mi!.. Böylece kalbinin arkasında mermi çekirdeğiyle yaşamak zorunda olan Veysel gazi kabul edilmedi!.. Kalbindeki kurşun, yetkililerin hiç ilgisini çekmiyordu demek ki...
-Gazi sayılabilmesi için görünürde en az yüzde 40 uzuv kaybı gerekiyordu!..

Yasanın çıkarılması TBMM’nin vicdan borcudur!..


Yerim olsa bu şekilde 400 dehşet hikayesi anlatabilirim...
Aslında 10 bin civarında hikaye bile sıralayabilirim!.. Dört yüz rakamı “Terörle Mücadele Sırasında Yaralanıp Gazi Sayılmayanlar Derneği” üyesi çocuklarımızın sayısı.. Terörle mücadelede yaralanan, uzvunu kaybeden, buna rağmen gazi sayılmayan Mehmetçik sayısının ise on bin civarında olduğu bizzat dernek yönetimi tarafından söyleniyor...
Bu insanların tümünün elinde nerede, nasıl, hangi tarihte teröristlerle çatışmaya girdiklerini, nasıl yaralandıklarını anlatan resmi evrakları bulunmasına karşın gazi sayılmamalarının nedeni şu korkunç teknik ayrıntı:
-Arkadaş en az yüzde 40 uzvunu kaybetmiş olacaksın!..
Kalbinde terörist mermisi taşıman, beş kurşun yarası alman, elinin ayağının parçalanması, yaşadığın psikolojik sarsıntılar, işsiz kalman, aç kalman, çoluk çocuğuna bile durumu anlatamaman hiç önemli değil, yüzde 40 eksileceksin ki, gaziliğe hak kazanasın!..
Bu nasıl bir mantık, bu nasıl bir vicdandır anlayan bir adım öne çıksın lütfen... Ayrıca bu çocukların gazilerimizden, malul gazilerimizden, 15 Temmuz’da yaralanıp gazi sayılan yurttaşlarımızdan ve askerlerimizden ne farkları vardır acaba?.. Ayrıca saydıklarımın bir bölümünde şu meşhur yüzde 40 oranı bile aranmamaktadır!..
Peki, bu evlatlarımızın ruhsal travmaları, fiziksel engelleri nedeniyle iş bulamamaları, sefalet çekmeleri hiç mi önemli değildir?. O çocuklar oralara vatan savunması için gitmemiş midir?.. Bir tanesi dahi “gitmem” demiş midir?!.
CHP Milletvekili Akif Hamzaçebi, 3 Kasım’da bu ayrımcılığın kaldırılması için yasa teklifi verdi; Meclis’ten beklentimiz vicdanlarına danışıp oy vermeleri... Hiç merak etmesinler:
-Bu evlatlarımızın devlete maliyeti, Saray’ın yıllık elektrik ve yakıt masrafından çok daha az olacaktır!..