Yine bir gazetecinin gözaltına alındığını öğrendiğimde şu haberi okuyordum:
-Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ) tarafından hazırlanan rapora göre 2016 yılında 81 gazeteciyi tutuklayan Türkiye, dünya rekoru kırdı!.. Türkiye’nin ardından 38 tutuklu gazeteciyle Çin ikinci, 25 tutuklu gazeteciyle Mısır üçüncü sırada yer aldı. Eritre dördüncü, Etiyopya ise beşincilik koltuğuna oturdu...
Türkiye ayrıca hapishaneye en çok gazeteci tıkan ülke olarak da birinciliği elinde bulunduruyor!.. Ehh, hal böyle olunca, pek ileri demokratik “Yeni Türkiye’nin” en “özgürlükçü” sloganı da kendiliğinden ortaya çıkmış bulunuyor:
-Bu ülkede, adam gibi her gazeteci gözaltını, tutuklanmayı, zindanı mutlaka tadacaktır!..
Zaten gidişat da o yönde!.. Ancak alınış tarzında “ileri demokrasimize” yakışır değişiklikler gözleniyor; eskiden gazeteci savcılık tarafından davet edilir, ifadesi alınır, savcının o yönde görüşü oluşmuşsa “tutuklanması istemiyle” mahkemeye sevk edilirdi...
Yeni Türkiye’nin temellerinin atılmaya başlandığı Ergenekon-Balyoz-Casusluk kumpaslarından itibaren yöntem değişti; ya gecenin köründe, ya sabah ezanı sonrası evler basılmaya, genç, yaşlı, çok yaşlı demeden gözaltı işlemi yapılmaya başlandı...
Son dönemde bir yenilik daha oldu; önce yandaş ekranlarda bir takım tipler, gözüne kestirdiği gazeteciyi hedefe oturtan, hakaretlerle dolu bir yayın gerçekleştiriyor, diğer bir deyişle ihbar ediyor, hedef gösteriyor, sonra hooop o gazeteci alınıveriyor!..
Ağır bir hastalıkla boğuşan, tedavisini aksatmaması gereken Hüsnü Mahalli de işte aynen bu yoldan geçerek gözaltına alındı... Gerekçe neydi peki?..
-Twitter üzerinden devlet büyüklerine hakaret!..

“İnsanımsı” tetikçi!..

Peki, Mahalli ne yapmıştı da hakaret etmişti devlet büyüklerine?..
Tweetlerinde devlet büyüklerine hakaretten iz bile yoktu ama Halep konusunda Aktrolleri, yanaşma medya tetikçilerini çileden çıkaran bilgiler, haberler vardı!.. Örneğin attığı şu tweet, “Halep’te soykırım var, katliam var” diye yazan, konuşan yandaşları çıldırtmıştı:
-5 Körfez ülkesi 20 aydır Yemen’e saldırıyor ama medyada bir tek haber yok. Libya’da 4 yıldır herkes herkesi boğazlıyor medyada haber yok. Suriye ordusu Halep’i katillerden temizliyor medyada kıyamet!
Bu mesaja en büyük tepki A haber kanalında “Sabah Ajansı” programını yapan Erkan Tan isimli muhteremden geldi; Hüsnü Mahalli’ye son derece ağır hakaret ve küfürlerle saldıran bu sunucu hızını alamadı ve herkesin Twitter’dan Mahalli’ye yüklenmesi çağrısında bulunarak şöyle dedi:
-Sen katilin itisin!..
Mahalli bu gibilere pabuç bırakmadığı için tınmadı bile ve ertesi gün Ayşenur Aslan’ın “Medya Mahallesi” programında, Halep’te katliam yapılmadığını, teröristlerin temizlendiğini, son kalan 400 kişilik cihatçı grubun ele geçirilmesinin an meselesi olduğunu anlattı. İşte bu nedenle, bu grubun başındaki biri Suudi, diğeri Çeçen iki komutanın kurtarılması için ateşkes ve tahliye isteniyordu!.. Bu çapulcuların fotoğraflarını da gösteren Mahalli, ertesi gün daha önemli bilgiler paylaşacağını da duyurdu...
-Mahalli’nin ipi bu program sonrasında çekildi!..
Dün sabah Erkan Tan isimli şahıs yine aldı sazı eline ve yine üstelik ekranda ağza alınması olanaksız küfür ve hakaretlerle Mahalli’ye ve onun durumunu Meclis gündemine taşıyan CHP’li milletvekillerine saldırdı. Bu milletvekillerinden biri için de şu sıfatı kullandı:
-İnsanımsı!..
Enteresan bir sözcük tabii; E, durum böyle olunca, CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel’in bu gibi tipler için kullandığı “silahşor” sözcüğünü hiç de doğru bulmadığımı belirtmem gerekiyor; Silahşor çoğunlukla yüz yüze vuruşan, kalleşlik yapmayanlar için kullanılır. Bu gibi zevat için, onların ürettiği sözcükler daha yakışık alır, örneğin şu sıfat pek yakışır:
-İnsanımsı tetikçi!..
Haa, bu arada bu “insanımsı” muhteremin geçmişine bir göz atıldığında, bugün belalar okuduğu Fetullah Gülen için nasıl da övgüler düzdüğü, yaltaklanmaktan nasıl helak olduğu da ortaya çıkıyor.
-Kısacası edindiği sıfatı hakkıyla kazanmış bulunuyor!..

Bir “insanımsı” akademisyen!..

Cihatçı takım Halep’te mağlup olunca birileri fena çıldırdı demiştim...
Bunlardan biri de “akademisyen” sıfatı taşıyan Abdülkadir Şen isimli bir herif-i naşerif... Öylesine kahretmiş öylesine kendinden geçmişti ki, Twitter’da yazdığı mesajlarda bu yenilgiye karşılık olarak Türkiye’deki alevi yurttaşları hedef alarak katliam çağrısında bulundu. Şu mesaja bakar mısınız:
-Cem Evi, Ali, insana saygı, Madımak, hoşgörü diyen ne kadar namussuz mezhepçi varsa Halep’te katillerle beraber. Lanetliler topluluğu...
Bu tanımlamadan sonra, bu gözü dönmüş IŞİD artığı, aynen şu mesajları attı:
-Bu coğrafyanın her köşesinde bir Malazgirt yaşanacak. Şah İsmail’in bağnaz mezhepçi piçleri hesap verecek. Şahlaştınız Yavuzlaşacağız... Suriye direnişi başarısız olursa savaş Anadolu’da Şah İsmail’in mezhepçi vahşileriyle yaşanacak. Herkes hesabını buna göre yapsın.
Akademisyen sıfatı taşıyan bu herifin geçmişi de son derece karanlık. Kardeşi İbrahim Şen El Kaide mensubu olarak biliniyor. Bu kişinin de Türkiye ile Suriye’deki El Kaideciler arasında aracılık ettiği öne sürülmüştü...
Doğal olarak Alevi örgütleri ayağa kalktı, “Alevi-Sünni çatışması çıkarmak isteyen” bu kişi hakkında suç duyurusunda bulundular. Ne oldu peki? Şu ana kadar hiç!..
-Yarın ola, hayrola!..