İkinci “yeniyıl” yazısı 2003’ün sonunda, 2004’ü ve “kayıp hayatlarla”, “ışıldayan hayatları” konu alıyordu… Yanıbaşımızdaki Irak’ta insanlar boğazlanıyor, ülkemizdeki işbirlikçiler, “ABD demokrasi getirdi” diye çılgınca alkış tutuyorlardı. “1 Mart Tezkeresi” reddedilince deliren Amerikalılar, tam da 4 Temmuz’da, “ABD özgürlük bayramında” Irak’taki Türk askerlerinin başına çuval geçirmiş, buna karşılık ülkeyi yönetenler sesini bile çıkaramamıştı!.. Yaşanan karanlık günler, buna karşın sesini yükselten, eleştiren yurtseverler, aşağıda okuyacağınız yazıya ilham vermişti…
“Hayat dayatmaz…
Hayat yaşanır!.. Ve her hayat, yaşayanın tercihlerine, yaptığı seçimlere göre yaşanır… Bir sürüngen, bir parya gibi yaşamak da, onurlu, başı dik yaşamak da, seçimini teslim olmaktan yana yapmak da, her şeye karşın direnmek de tamamen insanın elindedir…
-Hayat, bu tercih ve seçimlere hiç karışmaz!..
Hayat, her insanın değişik biçimlerde kullandığı ya da kullanıldığı bir süreçtir yalnızca… Korkaklığın, haysiyetsizliğin, gücün karşısında yaltaklanmanın, ruhuna varıncaya kadar her şeyini kiralamanın sonra da geçmişinden utanmanın, bu utancın yarattığı dayanılmaz hırs ve kompleksle herkesin aynı kirli hayata bulaşmasını istemenin, hayatın dayatması ile uzaktan yakından ilgisi yoktur!..
Kirli bir yaşamın hayatla olan ilgisi, yaşadığı hayatı kirletenlerin, her türlü servete, her türden şöhrete karşın aslında çok yoksul, çok acınacak bir hayat sürmesidir… Ve ancak bu denli yoksul hayatlar, geçmişe, yaşanılan başka hayatlara, ardında ışıldayan bir isim bırakarak hayattan ayrılanlara, hiç bitmeyecek, hep çoğalacak öfkeler besleyebilir…
Hayat herkes için başlar ve biter… Aradaki boşluğu her insan kendi çapına, tıynetine göre doldurur…
Kimi, insanlık tarihine bir çentik atarak, ışıl ışıl gider…
Kimi ise, “kayıp bir hayat” olarak gider…
Hayat, yalnızca tanıktır!..”

Toplumların felaketine “Aydın ihaneti” yol açar!..


Yukarıdaki satırlar, 2004 yılbaşında yazılmıştı... Bu güzelim ülkenin kimler tarafından “satışa çıkarıldığını” anlattığım “Aydın İhaneti” ni karıştırırken bir kez daha okudum; ve aslında yaşadığımız şu günleri, ülkesine, halkına iyice yabancılaşan “kayıp hayatları” ve meydan okuyan, direnen, “ışıldayan hayatları” ne denli  gerçekçi bir biçimde anlattığını fark ettim...
Gerçekten de 2017, bu iki hayat biçiminin kavgasıyla şekillenecek... Ruhunu yitirmiş, efendilerinin direktiflerini yoksul, bitap ve kafası fena halde karışık yoksul halka dikte etmekle görevli “kayıp hayatlar” ile bu komployu ortaya koymak, bu yıkımı durdurmak için canını dişine takmış didinen “ışıldayan hayatların” belki de son kavgasıyla...
- Ve bu kavgada beraberlik olmayacak!..
Kıyasıya sürecek bu “son kavga”da taraflardan biri mutlaka kazanacak... Ve kazanacak tarafın kimliği bu ülkenin, bu halkın geleceğini belirleyecek… Aslına bakarsanız, ülkenin ve halkın geleceğinin olup olmayacağını ortaya koyacak…

“Son kavgayı” hep aydınlık kazanır!..


Kayıp hayatların kazandığı, egemen olduğu bir düzen, geleceği olmayan, bir “kayıp ülke” nin kapılarını sonuna dek açmak anlamına gelecek… Kendi topraklarında kendisine bile yabancılaşmış, zavallılaşmış, köleleşmiş insanların kayıp ülkesi…
Işıldayan hayatların kazanmasının, egemen olmasının biricik anahtarı, olmazsa olmazı ise sizlersiniz,
- Bu ülkenin aydınlık insanları…
Bu güzelim ülkede başı dik, bağımsız ve özgür yaşama istencini ortaya koyacak, savunacak, yükseltecek olan yalnızca ve yalnızca sizlersiniz… 2017’deki “son kavga” yı kazanacak olan sizlersiniz… Işıldayan bir geleceği kurmak için savaş verenlere destek olacak, o kavganın en ön saflarında yer alacak olan sizlersiniz…
- Pırıl pırıl ışıldayan yepyeni bir yıl dileğiyle…