Doğan Medya Grubu’nun hali gerçekten içler acısı!..
Hele bir zamanların “Amiral Gemisi” Hürriyet yerlerde sürünüyor... Son olarak “Cinsel İstismar Tasarısı” sürecini Saray’a “hazır ol selamı” çakıp “sağduyu kazandı” manşetiyle noktalayarak, kadınların muhteşem direnişini görmezden gelmesi yürek burkucuydu...
Doğan Medya Grubu, aslına bakarsanız 2009 yılından beri giderek artan, süratlenen bir şekilde irtifa kaybediyordu... Baskılara dayanamayıp, Emin Çölaşan’ı işten çıkarmasıyla başlayan kan kaybı, Bekir Coşkun, Yılmaz Özdil, Uğur Dündar gibi Türkiye’nin yüz akı isimlerinin de kopmasıyla iyiden iyiye su yüzüne çıkmıştı...
Yalnızca onlar mı, hem televizyondan, hem gazetelerden birçok isim Doğan’la yollarını ayırdı ya da ayırmak zorunda kaldı. Hatta iş öyle bir raddeye ulaştı ki; yandaş tetikçilerin tehdit, şantaj ve baskıları sonrası işten çıkarmalar başladı.
Eminim hatırlayacaksınız, 1 Kasım 2015 seçimlerinin ertesi günü Hürriyet gazetesinin birinci sayfasından yapılan duyuruyla “iktidara biat” deklarasyonu bile ilan edildi!.. Gazetenin emekli genel yayın yönetmeni, daha seçim gecesi, sonuçlar belli olduğunda, benim okurken yüzümü kızartan şu açıklamayı yapmıştı:
-Artık fabrika ayarlarına geri dönüyorum. Bundan böyle AKP’nin yaptığı iyi işleri de yazacağım!..
Ancak bir türlü iktidara istedikleri ölçüde yaranamadılar... Hep azar işittiler, hep tehdit edildiler, hep kan kaybettiler!... İş öyle hale geldi ki, şov programı yapan televizyoncular bile baskı ve tehditten payını aldı; Beyazıt Öztürk “Beyaz Şovu” ancak yurtdışından yapabilecek hale getirildi... Söylentilere bakılırsa evini de Barcelona’ya taşıdı!..
Son olarak, televizyonların ünlü şovmeni Okan Bayülgen de hem Saray’ın hem yandaşların hışmına uğradı; Kelebek Ödülleri gecesini sunan Bayülgen “Diriliş-Ertuğrul” dizisi yönetmenine konuşma izni vermediği gerekçesiyle yerin dibine sokuldu, hedef tahtasına oturtuldu...
Sonra ne oldu peki;
Kanal D ekranında başlayacak şov programı yayından kaldırıldı, iyi mi!.. Ama şaşırmadım; daha ilk baskılar karşısında dik duramayan, iktidarla arasına mesafe koyamayan Doğan’ın sürükleneceği yer ve seviye zaten belliydi!..
-Sarı öküzü veren bedeline katlanacaktı, tam da öyle oldu!..

“Kiralık katil!”


Ancak grubun çilesi
bitmedi, bu koşullarda bitemezdi de!..
New York Times gazetesi geçtiğimiz günlerde Türkiye’de basın ve ifade özgürlüğü üzerindeki baskıya dair bir makale yayımladı... Baskıya uğrayan gazetecilerle ve basın kuruluşlarıyla görüşen gazete, yandaş diye bilinen isimlerle de konuştu. Şu ifadeler NYT’deki makaleden:
-Bağımsız görüşlü gazetecilere karşı en öldürücü saldırıların bazıları, Erdoğan yanlısı basında çalışan ve meslektaşları arasında “kiralık katil” diye bilinen gazetecilerden geliyor. Önce hedefe ismini kullanarak saldırıyor, ardından sindirilmiş medya kuruluşu sahiplerine veya hükümete bu kişinin kovulması ya da hapse atılması için şahsen lobi yapıyorlar...
New York Times, “bu isimlerin en meşum, en etkili olanı” olarak tanımladığı Cem Küçük ile konuşmak isteyip aradığında “kendisine en kolay ulaşabilecek adres olarak Cumhurbaşkanlığı ofisinin gösterildiğini de” yazdı. Küçük bunu duyduğunda “cumhurbaşkanlığı
çalışanı olduğu” iddiasını reddedip, bulunduğu konumu şöyle açıkladı:
-Hayır, hayır; Erdoğan’a çok yakınım!..

“Ben Hürriyet’ten istediğimi attırırım!..”


Nasıl, “Yeni Türkiye’yi” beğendiniz mi?!..
Bu arkadaşın ABD gazetesinin sorularına verdiği yanıtlar ise öncelikle bir zamanların “merkez medyasını” ama öncelikle Doğan Grubu’nu yerin dibine sokacak türdendi...
NYT muhabirinin “meslektaşlarını karaladığı” şeklindeki sorusuna “bana ne dedikleri umurumda değil, Türkiye’nin her yerinde beni seviyorlar” cevabını yapıştıran yandaş muhterem, hapisteki gazeteciler için de “Bunu hak ediyorlar. Batı’da da gazeteciler hapse atılıyor” buyurdu!..
Bitmedi, Küçük, “Türkiye’nin geriye kalan büyük gazetelerinin kapatılmasına gerek kalmadığını, çünkü onların diz çöktüğünü de” söyledi... Bunları nasıl bilebildiğini de şöyle açıkladı:
-Ben bazı şeyleri öngörebiliyorum. Son üç yıldır yazıları gerçek çıkan tek gazeteci benim!
Kimin kovulacağı, kimin hapse gireceği, kimin kulağının çekileceği, kimin sindirilip ufalanacağı konularında eline su dökülemeyeceği konusunda gerçekten haklı!.. Küçük’ün son sözleri ise “sarı öküzü verenler ve o çizgiyi izleyenler için” gerçekten çok acıklı:
-Medyada şu an ben ve bana benzeyen bazı arkadaşlarım onlara baskın gelmeyi başardık. Mesela ben şu an Hürriyet’e istediğimi yaptırabilecek güce sahibim. Artık ülkeyi, halkı biz yönetiyoruz!..
Benim okurken içim kalktı, midem bulandı!.. Merak ettim; bu muhteremin her sözüyle aşağıladığı, rezil ettiği muhatapları, bu satırları hangi duygularla okudular?.. Daha açık sorayım:
-Aynaya bakıp “değer miydi bu kadar zillete” diye sordular mı?!.