Amerikancı şahinler çok öfkeli!..
Türk askerinin Irak’a gitmesi geciktikçe sinirleniyorlar… Yazılarında, kan tadındaki öfke ve hayal kırıklığının dozajı giderek yükseliyor!.. Öyle ki; Irak’taki sonu gelmez kaosa karışmayalım, bataklıktan uzak duralım diyen herkese, her kesime akıl almaz bir acımasızlık ve üslupla saldırıyorlar…
Yaşamının neredeyse tamamını asker olarak geçirmiş, savaşın ne olduğunu en iyi bilenlerden biri olan 1. Ordu Komutanı Orgeneral Çetin Doğan geçenlerde, emperyalist güçlerin piyonu olmanın ne tür felaketlere yol açacağını şu sözlerle anımsattı:
-Mehmetçik’in kanını Galiçya’da, Yemen’de akıttık. Niçin akıttığımızı hâlâ soruyoruz…
Şahinler ayağa kalkıverdi!.. Paşa’nın ne “tarih bilgisinden nasibini almamışlığı” kaldı, ne pasifistliği… Türk Ordusu’nun “erkekliğini öldürmek” suçlamaları da cabası!.. İşbirlikçilerden biriyse aklınca “fırsat bu fırsattır” deyip Irak’a asker gönderilmesine karşı çıkanları “köksüzlük ve kişiliksizlikle” suçladı!..
Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök de, Orgeneral Doğan’a öylesine öfkelenmişti ki, “nekahat dönemimi yarıda kestiren sözler” başlıklı yazısında, “bir paşanın bu kadar tarih bilgisinden nasibini almamış olduğuna inanmak istemiyorum” dedikten sonra aynen şöyle yazdı:
-Şunları yüzünüze söylemeyi çok isterdim: Mehmetçik orada kan verdi. Çünkü oraları vatan toprağı idi. Savunduğumuz yer vatandı…
Hayır değildi! Özkök, öfkesine yenilmeyip, kütüphanesinde var olduğunu sandığım herhangi bir ansiklopediye baksaydı, Galiçya’nın hiçbir zaman Osmanlı topraklarında yer almadığını şıp diye görecekti!.. Osmanlı, 1. Dünya Savaşı sırasında Almanya’nın isteği ve Enver Paşa’nın emriyle o zamanlar Avusturya’nın eyaleti olan Galiçya’ya Ruslarla savaşmak üzere bir kolordu gönderdi. Kimi kaynaklara göre 12 bin, kimilerine göre 7 bin Mehmetçik, hiçbir zaman Osmanlı’ya ait olmamış yabancı topraklarda Alman emperyalizmi için can verdi.!..
-Şu andaki Irak belasına ne kadar benziyor değil mi?.. Yalnızca emperyalistin ve piyonlarının adı farklı!!!

Vatan değil, sömürge!..


Evet, Yemen Osmanlı sınırları içindeydi…
-Ama orası da hiçbir zaman vatan toprağı olmadı!..
Öncelikle bir noktayı aydınlatmakta yarar var; sömürgecilik çağının imparatorlukları, adı üstünde sömürgeciydi. Örneğin İngiltere sömürgesi olan Hindistan’ı ya da Fransa yıllar yılı kan kusturduğu Cezayir’i, Vietnam’ı “vatanım” diye bağrına basmadı!.. O topraklar yalnızca zenginlikleri ve stratejik önemleri için vardı… O topraklar üzerinde yaşayanlar da işgalciyi hiçbir zaman vatandaşı olarak görmedi.
Osmanlı’ya gelince; tüm topraklar padişahın mülküydü. Vatan kavramı yoktu, olamazdı da… 19. Yüzyılın sonunda başını Namık Kemal, Ziya Paşa gibi aydınların çektiği “Yeni Osmanlı” hareketi de bugünkü “vatan-ulus” kavramından çok uzak, Osmanlı ümmetinin ayrılıkları bir yana bırakıp bütünleşmesi amacına yönelikti. Bunun asla gerçekleşemeyecek bir rüya olduğunu Osmanlı münevveri, diğer halkların bir bir imparatorluktan kopuşuna acı biçimde tanık olarak gördü.
Yemen’e gelince; Osmanlı’dan resmen 1. Dünya Savaşı sonunda koptu. Ama çok önceden zaten fiili olarak kopmuş, İngilizlerin kucağına oturmuştu!.. daha 1900’lerin ilk yıllarında şeyhlerin yönetimine terk edilmişti. Kağıt üzerinde Osmanlı’nın sayılan Yemen çöllerine binlerce şehit, milyonlarca altın gömüldü. Savaş sonunda da İngiliz emperyalizmine hediye edildi!..
Onun için, “oraları vatanımızdı, büyük devletler, büyük savaşlarda sınırları dışında da savaşırlar” türünden tezler ileri sürmek yalnızca komik değil, ayıptır da… Sonra adama “hangi cihan imparatorluğundan söz ediyorsun birader, daha 1. Dünya Savaşı başlamadan Osmanlı, emperyalist devletler arasında, üstelik gizli anlaşmalarla paylaşılmamış mıydı” diye sorarlar!..
-O da yüzü varsa utanır!!!

Fillerin tepişmesinde “çimen” olmak!..


Bu yazı 2003 yılında, ünlü
1 Mart Teskeresi’nin TBMM’de reddedilmesinden bir kaç ay sonra yazıldı; Irak’ta askerimizin başına çuval geçirilmesinden kısa bir süre sonra!..
Sevgili İlhan Selçuk’un “Amerikanofil” sıfatını yakıştırdığı, her şeyiyle ABD’ye bağlanmış siyasetçi ve gazeteci tayfası, o cenahtan aldıkları talimatlar çerçevesinde Irak’ı “fetih” naraları atıyorlardı... O naralara “oralar vatan toprağıydı” sloganı eşlik ediyordu!..
-Tıpkı bugün olduğu gibi!..
Dünkü yandaş medyada Saray’ın “Önce El Bab, sonra Rakka ve Münbiç’e gireceğiz” sözleri manşetteydi... Sabah gazetesinin manşeti ise Saray’ın şu sözlerini öne çıkarmıştı:
-Pençesini gösterenin tırnaklarını sökeriz!..
Gördüğünüz gibi Türkiye tam anlamıyla bir “Dejavu” yaşıyor. siyasetçiler, medyadaki yandaşlar değişiyor ancak “fetih hırsı” artarak sürüyor!.. Kalemlerden, ekranlardan kan damlıyor!.. Cumhurbaşkanı, taa 13 yıl önce servis edilmiş gerekçeleri yeniden ısıtıp önümüze koyuyor:
-Musul ve Kerkük’teki kardeşlerimizi yalnız bırakamayız!..
Kardeşlerimizin arada bir de olsa hatırlanması çok güzel bir şey tabii; ancak onlar da soruyorlar haklı olarak:
-Yıllardır öldürülüyoruz, sürülüyoruz, daha önceleri nerelerdeydiniz?!.
Cumhurbaşkanı Halep ile kültür ve akrabalık bağlarından da söz ediyor. Daha önce de “Suriye eski bakiyemiz” demişti zaten... Ehh, bu lafları duyan “emirberlerin” elde bayrak ön saflarda koşuyormuş gibi yapmalarına da şaşırmamak gerek!..
Ancak unuttukları bir ayrıntı var: evrensel dilde artık “fetih” sözcüğü geçmiyor. Artık “işgal” sözcüğü kullanılıyor. Ve o bölgede dünyanın önde gelen emperyalistleri tepişiyor... Diğer bir deyişle; fillerin savaşında “çimen” görevi üstlenmek de var. Anlamadıysanız atalarımız anlatsın:
-Dimyat’a pirince giderken, evdeki bulgurdan olmayalım, maazallah!..