Hukuk dışı her şeyle savaşırcasına uğraşmak, aykırılık ve kötülüklerini önlemeyi savsaklanmaz görev saymak her yurt severin başlıca yükümlülüğüdür. Bu konuda yasal görevli olmak koşul değildir. Yasaların yasakladığı olaylar ve oluşumlardan kaçınmak yeterli olmayıp bunlara karşı durmak, önlemek ve gidermek için çalışmak gerekir. Bu yurttaşlık görevinin yasal sorumluları ve yetkilileri devlet görevlileridir. Terör olayları başta, hukuksuzluğun her türüne yaptırımları uygulamakla görevli olanların halk dilinde “ince eleyip sık dokumak” deyimindeki yaklaşımla eğilmeleri, kanıtları gerçekçilik ve tam yansızlıkla değerlendirmeleri, kişilerin ve kuruluşların beklenti ve etkilerine kapılmadan, korkmadan, çekinmeden sorunu çözmeleri gerekir. Her karar bir ders olmalı, yalnız günü değil geleceği de karşılamalıdır.
Son zamanlarda kimilerinin kendini kurtarmak ya da istemediği işlemleri sonuçsuz, kişileri de güç duruma düşürmek için olur olmaz yakıştırma, kuşku ve yalanla suçladıkları, geçerli hiçbir kanıt olmamasına karşın görevdekilerin soruşturulup kovuşturulduğu, mallarına ve banka hesaplarına el konulduğu yakınmaları duyulmaktadır. Görevlendirilen savcı ve yargıçların isteyenlerin işine gelmeyince değiştirildikleri öteden beri bilinmektedir. Dosyalara gömülen görevlilerin korktukları, özellikle cumhuriyet savcılarının “Dava açmaz, takipsizlik kararı verirsem ben ne olurum, nereye gönderilirim” duygusu içinde “Takdiri mahkemeye ait olmak üzere..” diyerek iddianame düzenleyip hiç olmayacak dâvaları açtıkları anlatılmaktadır.
AKP iktidarı 2011 yılında Yargıtay’a 160, Danıştay’a 50 üye atamıştı. Bunların çoğunun sonradan Fetö’cü çıktığı söylendi. Bu yıl içinde Yargıtay ve Danıştay üyelerinin görevlerine son verilip (bu hukukdışı işlemden sonra) yeniden üye seçimi yapıldı. İktidarın, Fetöcülerle birlikte yaptığı işlemlerin sorumluluğunu almayıp yakındığı darbecilerin siyasal ortaklarını saptayarak gereğini yapmaktan kaçınması, haklı kuşkular uyandırmaktadır. PKK’lılara yapılmayanlar yargıçlara yapılıyor.

ÖRNEĞİN

Yıllar önce not etmiştik. Hiçbirini tanımadığımız Tuğamiral Abdullah Gavremoğlu, Tümgeneral Halil Helvacıoğlu, Tümgeneral Gürbüz Kaya, Yüksek Askeri Şûra’da terfi ettirilmişlerdi. Günümüz Cumhurbaşkanının o zaman Başbakan olarak bu kararlarda imzası vardı. Ancak son işlem olan üçlü kararnameyi hazırlatıp imza ettirmedikleri için emekli edildiler. Bildiğimiz kadarıyla açtıkları yönetim dâvalarını kazandılar, biçimsel bir terfi işleme yapılıp aylıklarını almakla kaldılar. Bunlar emekli edilince yerlerine şimdi Fetöcülükle suçlananlar getirildi ve uzaklaştırıldılar. Bu üç değerli subay kararın uygulanmaması nedeniyle açtıkları dâvaları kazandıkları gibi tazminat da aldılar. Ama olumsuzluk ve aykırılığa, üç değerli komutanın geleceğine, Silahlı Kuvvetlerimizin bu değerlerden yoksun kalmasına neden olanlara bir şey yapıldığını duymadık. Sanırız bir süre önce CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu bu üç komutandan söz etti ama ayrıntıya girmedi. 2010 yılında terfi edecek üç komutan şimdi emeklilik yaşamını sürdürüyor olmalı.
Şimdi duyuyoruz ki olur olmaz savlarla, kural olarak alınan kararlarda imzası olan kimi yargıçlar suçlanıyor, bunlar hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın görevlendirdiği savcılar soruşturma yapıyor, kurul kararları ikisi hukukçu biri başka meslekten ya da işten olan üç kişilik bilirkişi kuruluna incelettiriliyormuş. Olacak şey mi? Olaya, dosyadaki belgelere, bilirkişi kurullarının raporlarına göre verilmiş kararlarda imzaları olanlar nasıl suçlanır? Dâvadaki yanların kim olduklarına yargıçlar bakmaz, sav ve savunmayla kanıtlara bakar. Kimi başvuranlar da kurul üyeleri içinde Fetöcülükle suçlanan varsa tüm kararların yeniden incelenmesini istiyormuş. Binlerce dosya, ağır ama gereksiz yük yargının omuzlarına yığılıyor. Bay RTE “..Şu anda bildiklerimi söylemeyecek durumdayım ama günü geldiğinde inşallah kaleme dökülecektir” dedi (24 Kasım). Kimbilir Fetullah’la önceki ilişkileri yeni karşıtlıkları nasıl anlatacak? Son günlerde itiraflarla, kimilerini suçlamakla Fetullah yandaşlığını gizleyip unutturmaya çalışanlar da çoğaldı.
Adalet hiçbir duyguya ve amaca araç yapılamaz. Adaletin adaletten başka amacı ve ülküsü olamaz.