Kurban Bayramı da kimi sorunlarla gelip geçti. Toplumsal barışa duyulan özlem giderek büyüyor ve alevleniyor. Terör saldırıları, verilen şehitler, Suriye olaylarının genişlemesi, düşünceleri ağırlaştırıyor. Yurttaşların birlik ve dayanışma gereksiniminin değerinde buluşmaları umut verici olmakla birlikte yeterli görülmüyor. Siyasal ortamdaki aykırılık ve çarpıklıklar, sorumlu katlardaki dağınıklık ve bildiğini okuma direnişi, iç karartıcı niteliğini sürdürüyor.
15 Temmuz olayından sonra ATATÜRK’ün değerini kavrama belirtileriyle kendini gösteren iktidar kesimi ne yazık ki ikilemlerinden vazgeçmiyor. Askerî hastanelerin devriyle hemen “Sultan Abdülhamit” adıyla tabelâ asılması yetmiyormuş gibi TBMM’nde doğumunun 174. yılı nedeniyle “Abdülhamit Haftası” düzenleniyor. Demokrasinin yaşama geçirildiği yerde Kızılsultan’ın anılması sakıncalı konuşmalarıyla tanınan TBMM Başkanı’nın yeni bir mârifeti. Fotoğraf sergisi ve Osmanlı Marşları Konseri de serginin sözde renkli yanı. ATATÜRK’e gösterilmeyen ilginin Kızılsultan’a gösterilmesi AKP anlayışını yansıtan önemli bir belirti.
Trabzon’da Hasan Âli Yücel İlkokulu’nun adının değiştirilerek 1938-46 yıllarında Millî Eğitim Bakanı olarak unutulmaz hizmetler vermiş, örnek insanı dışlayıp “İstiklâl İlkokulu”na çevrilmesi de anlayış sakatlığının kanıtlarından biri idi. Ülkenin nice sorunu, devletin nice işi varken tarihimizde iz bırakmış büyüklere karşı yürütülen uygulamalar, iktidarın partizanlık dayatmalarının yanlış olduğu kadar çirkin işleridir. Tepkiler üzerine düzeltme baştaki yaklaşımı bağışlatmaz.

SAÇMALIKLAR

AKP’lilerin önceleri, istediklerini verdiklerini açıkladıkları Fetullahçılarla aralarının açıldığı 17/25 Aralık 2013’ten sonra bile dokunamadıkları kişilere 15 Temmuz olayından sonra işlem başlatıp uygulamaları bir yana, onlarla ilgisi olmayanlara da karşıtlıkları nedeniyle aynı suçlamayı yöneltmeleri kimi haksızlıklara neden olmaktadır ki anamuhalefet partisine iletilen yakınmaların çokluğu dikkat çekmektedir. Öyle Fetullah karşıtları var ki bunlar FETÖ’cü ise AKP’liler baştan sona milyar kere FETÖ’cü sayılır. 15 Temmuz’u bahane ve fırsat sayıp gelişigüzel karalama ve suçlama asıl suçluluk telâşındandır. Sözde temizliği yıllardır yapması gerekirken 15 Temmuz’un beklenmesi iktidarın işbirliğine bağlanmaktadır. Kimi Atatürkçülere karşı olmaları nedeniyle FETÖ’cülük iftirasının yapılması insanlık dışı bir davranıştır. Medyadan izlediğimiz kadarıyla görüşmeyi, aynı ortamda bulunmayı, karşılaşmayı, konuşmayı, dayanışma ve işbirliğiyle bir sayıp gözaltı ve tutuklama adaletli bir yaklaşım değildir.
Bu ayın başlarında DTP Eşbaşkanı Selâhattin Demirtaş’ın “PKK terör örgütü değildir” sözü büyük bir perişanlığı ortaya koydu. Kendilerinin durumu, her yönden eşit yurttaşlığın en belirgin kanıtı olmasına karşın kimi sözde aykırılıklarda gündeme getirdikleri yapay savlar gösteriyor ki istedikleri sonucu almak için teröre başvuran PKK’nın azgınlığını önlemekte Demirtaş ve arkadaşları bin dereden su getiriyorlar. PKK’nın avukatlığı Demirtaş’a yakışır ama bu sıfatlı biri TBMM üyeliğine yakışmaz.
İzmir’de FETÖ’cülükle ilgili savcılık iddianamesine geçtiği yazılan Silâhlı Kuvvetler içindeki general 150, subay 10 bin, astsubay 12 bin sayısı (Sözcü, 5/9/20l6) ürpertici. Bu duruma neden olanların yakalarına yapışılmaması da düşündürücü. İktidar içinde yuvalanıp gizlenenler bir yana bilinenler için de bir şey yapıldığı görülmedi.
Hukuk, herkes için, suçlular için de var. Hattâ öncelikle şüpheliler ve sanıklar için. Onlara karşı adaletli davranmak, haklarında verilen kararın uygunluğunun başlıca kanıtıdır.

KUTLAMA

Atatürk Cumhuriyeti’nin ilk üniversitesi Ankara Üniversitesi’nde yok denilecek kadar FETÖ yanlısı çıkması haklı bir övgü ve kıvanç nedenidir. Lâiklik, eğitim ve bilimsellik konusundaki bu seçkinlik nedeniyle ilgilileri kutluyoruz.