Arap­ça kö­ken­li “Ba­si­re­t” söz­cü­ğüy­le an­lat­ma alış­kan­lı­ğı edi­ni­len du­yar­lı, uya­nık, bi­linç­li dav­ran­ma an­la­mıy­la Türk­çe­miz­de­ki kar­şı­lı­ğı sağ­gö­rü, ya­şa­mı­mız­da öz­gün ye­ri olan bir ni­te­li­ği yan­sıt­mak­ta­dır. Ki­şi­sel ya­pı­nın önem­li öğe­le­rin­den bi­ri ola­rak say­gın­lı­ğı, et­kin­li­ği, gü­ve­nir­li­ği do­ku­yan özel­li­ği var­dır. An­cak, gü­nü­müz­de özen gös­te­ril­me­yen tu­tum­lar­dan bi­ri ol­du­ğu ger­çe­ği de yad­sı­na­maz, Yal­nız ah­lâk de­ğer­le­riy­le de­ğil, bil­gi te­me­liy­le de sağ­gö­rü, ya­şa­mı­mız­da önem­li bir yer tut­mak­ta­dır.
Ah­lâ­ka ve bil­gi­ye ve­ri­len de­ğer ye­ter­li ol­ma­yın­ca sağ­gö­rü­nün et­ki­si­ni gös­ter­me­si ola­nak­sız­dır. Gü­nü­müz­de gi­de­rek yay­gın­la­şan ben­cil­lik, çı­kar­cı­lık, par­ti­zan­lık, sev­gi­siz­lik, say­gı­sız­lık, kar­şıt­lık, gör­gü­süz­lük ve bil­gi­siz­lik sağ­gö­rü­yü ar­ka­ya it­mek­te, yad­sı­nır ve yok du­ru­ma dü­şür­mek­te­dir.
Ki­şi­sel ni­te­lik­le­ri, ko­nu­da ye­ter­li bil­gi­si, uz­man­lı­ğı ol­ma­yan iki­yüz­lü, dö­nek, çı­kar­cı si­ya­sal yan­daş­la­rın med­ya­da­ki saç­ma­lık­la­rı şak­la­ban­lık­tan öte­ye git­me­mek­te­dir. Öy­le ki, ger­çek­le­ri ter­si­ne çe­vir­me oyun­la­rı, ya­ran­ma ça­ba­la­rı, yı­lı­şık­lık ve şı­ma­rık­lık­la­rıy­la ki­şi­lik ve ni­te­lik yok­sun­luk­la­rı­nı or­ta­ya koy­mak­ta ya­rı­şır­ken bir­bir­le­ri­ni ok­şa­mak­ta­dır­lar. Ana­ya­sa­’nın “Ge­nel esas­la­rı­”na, “Cum­hu­ri­ye­tin ni­te­lik­le­ri­”ne olum­suz yak­la­şım­la­rı, ulus ve ül­ke öğe­le­ri­ne kar­şıt­lık­la­rı ba­ya­ğı­lık ku­su­ru gi­bi sı­rıt­mak­ta­dır. “Ya­za­r”­lık sı­fa­tıy­la gö­rüş­le­ri so­ru­lun­ca var­lık­la­rı­nı, edi­nim­le­ri­ni yad­sı­yan bir da­ğı­nık­lı­ğa düş­mek­te­dir­ler. Bu be­lir­ti­ler top­lum­sal do­ku bo­zuk­lu­ğu­nun ki­şi­sel bağ­lam­da­ki üzü­cü so­nuç­la­rı­dır.
Yal­nız RTE ayar­lı si­ya­sal kuk­la­lar de­ğil, bir za­man­lar “Bir şe­y” sa­nı­lan za­val­lı­lar, ün ve san düş­kün­le­riy­le ko­nu­mu­na ya­kış­ma­yan ki­mi­le­ri, hal­kı­mı­za say­gıy­la bağ­daş­ma­yan si­ya­sal ça­ba­la­rıy­la, bi­li­me, mes­lek­le­ri­ne, ki­şi­lik­le­ri­ne göl­ge dü­şü­rü­yor.

ACI GER­ÇEK

Kim­le­rin na­sıl ko­nuş­tu­ğu­nu, kim­le­rin na­sıl kar­şı­la­dı­ğı­nı, al­kış­la­yıp kı­na­dı­ğı­nı, eleş­ti­rip öv­dü­ğü­nü ib­ret ör­nek­le­ri ola­rak iz­li­yor, gö­rü­yor, du­yu­yo­ruz. So­kak ve kal­dı­rım ağ­zıy­la gö­rüş ve öne­ri­le­ri­ni açık­la­yan, eleş­ti­ri­le­ri­ni çir­kin söz­cük­ler­le sı­ra­la­yan­lar gi­de­rek ar­tı­yor. Bir­bi­ri­ne ba­ka­rak, öze­ne­rek çir­kin­li­ğe dü­şen­ler bo­zul­ma­nın ürün­le­ri­dir. Med­ya­da­ki kö­rük­çü ve kü­rek­çi­ler, bu du­ru­mun so­mut­laş­tı­ğı be­lir­gin ör­nek­ler­dir. Top­lum­sal ya­pı­yı et­ki­le­yen olum­suz­luk­lar, bo­zul­ma­yı yan­sı­tan dü­zey­siz­lik­le so­mut­laş­mak­ta­dır. Ya­lan­lar, do­lan­lar, al­dat­ma­lar, kan­dır­ma­lar, kö­tü­ye kul­lan­ma­lar, bek­len­me­dik tu­tum ve dav­ra­nış­lar bo­zul­ma­nın so­nuç­la­rı­dır. Ka­ba­da­yı­lık çı­kış­la­rı da böy­le­dir.
Suç­la­rın ve suç­lu­la­rın gi­de­rek ar­tı­şı, te­rö­rün tır­ma­nı­şı, ki­şi­sel iliş­ki­ler­le top­lum­sal gö­rev­ler­de za­yıf­lık­lar, hu­kuk­suz­luk, hak­sız­lık ve ada­let­siz­lik­ler, hep bo­zul­ma­dan kay­nak­lan­mak­ta­dır. Eği­ti­min, bil­gi­nin ve ah­lâ­kın gö­zar­dı edi­le­rek çı­ka­rın ve ya­ra­rın öne alın­ma­sı, si­ya­sal oyun­lar­la kar­şıt­lık­la­rın ve ay­kı­rı­lık­la­rın bir­bi­ri­ne ek­len­me­si ya­şa­mı ka­rart­mak­ta­dır. Top­lum­sal ba­rış ve ulu­sal da­ya­nış­ma­nın he­pi­mi­zi kı­van­dı­ra­cak, öv­gü du­yu­ra­cak dü­zey­de ol­du­ğu­nu sa­vu­na­ma­yız.
Ya­yın­lar en­gel­le­nir, ga­ze­te­ci­ler iş­siz ka­lır, ce­za­evi­ne atı­lır, hak­lar ve öz­gür­lük­ler sı­nır­la­nır ve ta­nın­maz olur­sa, bi­lim adam­la­rı bir­bir­le­ri­ni ve üni­ver­si­te­le­ri ka­ra­la­yıp kö­tü­ler­se, çağ­daş eği­tim ye­ri­ne din­sel eği­ti­me ağır­lık ve­ri­lir­se, par­ti­zan­lık her ala­na ve her ka­ta ege­men olur­sa, eşit­lik ve ada­let söz­de ka­lır­sa kay­yım­lar sal­ta­na­tı ku­ru­lur­sa, kent­ler ve il­çe­ler ya­şan­maz du­ru­ma ge­lir­se, bo­şan­ma ve ay­rı­lık­lar ba­şı­nı alıp gi­der­se, ya­şam güç­lü­ğü çe­kil­mez du­rum alır­sa, dev­le­tin üç er­ki öz­le­nen, bek­le­nen ve ha­ke­di­le­ni ve­re­mez­se bo­zul­ma ön­le­ne­bi­lir mi?
Ken­di­mi­ze dö­nüp bi­ze ya­ra­şan­la­rı ko­tar­mak ve ba­şar­mak zo­run­lu­lu­ğu, in­san­lık ve yurt­taş­lık gö­re­vi­mi­zin baş­lı­ca­sı­dır. Fet­va ve fer­man dö­ne­mi­ni anım­sa­tan gö­rüş­le­re, TRT Türk ka­na­lı­nın ki­mi ya­yın­la­rı­na kar­şı Al­man­ya Ata­türk­çü Dü­şün­ce Der­nek­le­ri Fe­de­ras­yo­nu Dur­sun ATIL­GA­N’­ın ör­nek du­yar­lı­ğı top­lu­ma tu­tu­lan ışık­lar­dan bi­ri­dir. Var­lı­ğın an­la­mı ve de­ğe­ri dü­zey­li, onur­lu, ki­şi­lik­li ol­mak­tan ge­çer.