Siz, 1921 Anayasası’nın l. ve 2.; 1923 Anayasa değişikliğinin 1.; 1924 Anayasası’nın 3. ve 4.; 1961 Anayasası’nın 4.; 1982 Anayasası’nın Başlangıç Bölümü’nün üçüncü kesimiyle 6. ve 7. maddelerinde açıklıkla yazılı “Egemenlik kayıtsız şartsız Türk Ulusu’nundur. -Yasama yetkisi Türk Milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisi’nindir. Bu yetki devredilemez” öngörülerinin gerçekleştiğine inanıyor musunuz? Biçimsel ve sözel olarak böyle yansıtılmasının izlenen tutum ve davranışlarla bağdaştığı kanısında mısınız? Günümüz siyasal yaşamında olup bitenlerin doğrultusu, kaynağı ve oyuncuları kimlerdir? Bilim adamlarının savunduğu, siyasal partilerin tartışmalarında uzak durduğu “ulusal egemenlik” gerçek midir, gerçekleşmekte midir? Görüntüden çok özde yaşanan nedir, olan nedir? Özlenen ve istenen nedir?
Egemenlik, seçmenlerin oylarıyla yansıyan halkın istencinin yasama ve yönetimde geçerli olmasıdır. Başka hiçbir istencin ve etkinin söz konusu olmamasıdır. Demokrasilerde bu olgunun aracı siyasal partilerdir. Halkın istencini uygulamalarıyla yaşama geçiren Meclis’ler halkı temsil eden ve egemenlik yetkisini yasama alanında kullanan kurumlardır. Yetkinin gerçek ve tek sahibi halktır, ulustur. Kimi ülkelerin yönetim biçimleri başka olsa bile demokrasinin kaynağı halktır. Baskıcı düzenlerle diktatörlüklerde ise egemenlik belli grup ve kişilerle kurumlarda ya da tek kişidedir. Egemenlik değil edilgenlik söz konusudur. Erkler (kuvvetler) ayrılığı yoktur. Yasama, yürütme ve yargı tek elde toplanmakta, en azından biçimsel yapısı korunsa bile etki ve baskı altında tutulmaktadır. Egemenlik ulus adına yetkili organlarla, yaşama geçer. Yalnızca yasama organı değil, yargı ve yürütme de yetkilidir. Yargı organıyla sınırlı tutmak çağdışı, ilkel bir görüştür. Egemenlik yalnız yasama organında olsaydı onun kararlarını iptalle yetkili yargı organı olmazdı. Kuvvetler ayrılığı ulusal egemenliğin gerçekten ulusa ilişkin olması amacıyla organlar arasında paylaştırılmıştır. Yaşama böyle geçmesi gerçekten egemenliğin ulusta olmasıdır. İktidar, baskıcı bir düzen için egemenlik kuralını değiştirmeye çalışmaktadır. Yeni anayasa tasarıları bu eğilimdeymiş.

GÖRÜNÜM


Bu özet açıklamanın ışığında ülkemizdeki duruma baktığımızda iktidar partisi kanalıyla günümüz cumhurbaşkanının egemenliği kendinde topladığı görünümü ağırlık kazanmaktadır. Söylemleri, tutum ve davranışlarıyla Anayasal konumunun dışına çıkmakta bir sakınca görmeyen bay RTE, güçleri elinde toplamakta ve kullanmaktadır. Yasama, yürütme ve yargının gerçekten bağımsız olduğunu, iktidarın ve cumhurbaşkanının organları gibi görülmediğini söylemek güçleşiyor. Başkanlık sistemi ateşiyle yanıp tutuşan RTE’nin partisi bu yolun basamağı, merdivenidir.
Demokrasiyi rayından çıkaran, faşist yönetimlere kapıyı açan, diktatörleri başa belâ edenler kimi bağnaz, aymaz, sapkın, çıkarcı, dönek, korkak, sahteci, bilgisiz, yetersiz, niteliksiz, kişiliksiz, şakşakçı, goygoycu, şarlatan ve partizan toplum zararlılarıdır. Karakter bozukluklarıyla sırıtanların, toplum yapısını, toplumsal düzeyi ve hukuku bozan fanatiklerin çektirdikleri unutulamaz. Çok şeyin tersine çevrildiği ortamlarda yaşamak ustalık ister. Ulusal egemenlik tek elde toplanamaz.

SORUMLULUK


Erk (güç, iktidar) sorumluluk katıdır. Demokrasilerin en belirgin yanı denetime açık olmak, hesap verme erdemini taşımaktır. Bay RTE, Anayasa Mahkemesi’ni açıkça tehdit etmiştir. “Anayasa Mahkemesi kendi varlığını ve meşruiyetini tartışmaya açacak bu tür yollara temenni ederim ki bir daha tevessül etmez” diyerek. Yeni Anayasa direngenliği gündemde iken bu sözler ağır bir baskı içermektedir. Üyelerini kendileri atadıkları, kendilerini yargılayacak mahkemeye karşı bu çıkışları “Türk tipi başkanlık” sistemi geldiğinde nelere girişeceklerinin, neler yapacaklarının belirtilerinden biridir. Kişiliğe, deneyime, meslek ahlâkına, yansızlığa, bilgiye ne ölçüde önem verildiğinin kanıtı, olaylar ve sonuçlarıdır. İşlerine gelmeyince bireysel başvuru kararlarını eleştiriyorlar.
Yeterli bilgileri olmadan, kendilerine iletilen yanlı ve amaçlı sözde notlarla kalkıştıkları eleştirinin hiçbir doğru ve hukuksal yanı yoktur. Anayasa’nın 153. maddesinin çelişkili birinci fıkrasının da bireysel başvurularda uygulanması olamaz. Kaldı ki karar, gerekçesiyle birlikte açıklanan metindir. Sonuç bildirme karardan ayrı, uyarıcı, aykırılıklardan alıkoyan yararlı bir anımsatma, önlem almaya katkıdır. Hukuksal yarar her zaman önceliklidir.
Yineleyelim: Egemenlik iktidarda değil, ulustadır. Yargı bağımsız ise yargıdır. Yargı kararını yerine getirmek zorunluluktur.

ANMA


Yarın Anayasa Mahkemesi’nin Kuruluşu ve Yargılama Usûlleri Hakkında ilk 44 no.lu Yasa’nın kabûl edildiği günün 54. yıldönümüdür. İkincisi 2949, günümüzde yürürlükte olan üçüncüsü de 6216 no.lu yasadır. İki gün sonra Ulusal Kurtuluş Savaşı’mızı yöneten, cumhuriyetimize ilk adım, TBMM’nin kuruluşunun 96. yıldönümüdür. Başkanı Mustafa Kemal ile tüm üyelerini en iyi duygularla anıyor, Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı kutluyoruz.