İnsanı insan yapan en büyük ve en önemli etken eğitimdir. Günümüzün yalın konuşmaları içinde sık sık geçen “adam” sözcüğüne “iyi nitelik olarak” anlam kazandıran da eğitimdir. ATATÜRK’ün “Cumhuriyetin temeli” olarak gösterdiği kültürle, öğretmenler ve okullar konusunda özdeyiş nitelikli sözleriyle değerini anlattığı eğitim, tam bir yaşam dersidir. Kişiyi insanlık nitelikleriyle donatan, terbiye ve bilgi ile saygın kılan, yaşamı buluşlar, bilim açılımı olanaklarla çekilir kılan eğitim, küçük yaşlarda alınarak kişiyi seçkinleştirir. Dinsel bağlamda “Bilenle bilmeyen bir olur mu?” uyarısı yönelişlerden, eğilimlerden, alışkanlıklardan başlayıp toplumsal ilişkilere uzanan alanlarda eğitimin önemini vurgulamaktadır.
Anayasa’nın 5. maddesindeki devletin temel amaç ve görevleri arasında “...insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmak”ın yanında 42. maddesindeki eğitim ve öğrenim hakkı, 58 ve 59. maddelerindeki spor konusu, 130. maddesindeki yükseköğretim düzenlemesi devletin en öncelikli yükümlülüklerini belirlemektedir.
Ülkemizin eğitim alanında yaşadığı aykırılıklarla çekilen güçlükler giderek ağırlaşmakta ve artmaktadır. Dinsel ağırlıklı eğitim eğilimi siyasal iktidarın kendi amacı yolundaki çağdışı tutumudur. İmam hatip okulları, proje okullar, öğretmenlere ilişkin uygulamalar, üniversiteleri ele geçirme girişimleri üzüntülerle sürdürülmektedir.

KATKI

Öğretmenlerimizi saygıyla anarak kutladığımız 24 Kasım Öğretmenler Günü’nde Ankara Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nde düzenlenen toplantıda Dekan Prof. Dr. Fatma BIKMAZ’ın konuşmasından bir bölümü köşemize alarak konunun önemini vurgulamak ve tüm ilgililere bu önemli katkıdan yararlanma olanağı vermek istiyoruz:
Öğretmen; en yalın tanımıyla bir bilim dalını, bir sanatı, bir tekniği veya belli bir bilgiyi öğretmeyi kendisine meslek edinmiş kimsedir. Eğitimin temeli ve geleceğin mimarıdır. Bu önemli görevi üstlenmiş olan öğretmenlerimiz mesleki sorunla boğuşmaktadır. Sözleşmeli ve mülakatla öğretmen alımı, proje okullarında 8 yılını dolduran öğretmenlerin zorunlu olarak yer değiştirmeye tabi tutulması, performans sistemi ve rotasyon uygulaması öğretmenlerimiz ve eğitimcilerimiz tarafından tepki ile karşılanmıştır. Ayrıca
1- Öğretmen eğitimi programlarında yapılan değişikliklerin belli bir kuramsal veya kavramsal temeli yoktur.
2- Eğitim fakültelerinde sınıflar kalabalık, akademik personel az, hocalarımızın ders yükleri oldukça fazladır, fakültelerimizin fiziksel ve teknolojik altyapıları yeterli değildir.
3- KPSS sınavı önemli bir sorundur. Bu sınavın öğretmen adayları üzerinde büyük bir baskı ve yüksek bir kaygı oluşturduğu, sosyal yaşantılarının ve lisans eğitimlerinin olumsuz etkilendiği ve gerçekten nitelikli öğretmeni seçen bir sınav olmadığını hepimiz biliyoruz.
4- Kaynak alan dışında yapılan atamalar, kadrolu, sözleşmeli ve ücretli öğretmenlik gibi farklı istihdam statülerinin varlığı da bu alanda sorun yaratmaya devam etmektedir.
5- Adaylık Eğitimi Programları’nın da aday öğretmenlerin gereksinmelerini yeterince karşılamadığı bilinmektedir.
6- Görev yapan öğretmenlerin mesleki gelişimini destekleme konusunda tutarlı politikalar oluşturulamamıştır.
7- Gerek 4+4+4 düzenlemesi ile gerekse haftalık ders çizelgelerinde yapılan değişikliklerle öğretmenlerimiz önemli sorunlarla karşı karşıya kalmıştır. Öğretmenlerimiz bu uygulamalar nedeniyle hem eğitim gördükleri alanlar dışında hizmet vermeye zorlanmış, hem de atanmış olan bazı öğretmenlerimiz sistemin içinde ama öğretimin dışında bırakılmıştır.
8- Sayıları yaklaşık 400 bin olan ve atanmayı bekleyen öğretmenler de sistemde sorun olan bir başka durumdur.
9- Öğretmenlik sertifikası uygulaması ise nitelik ve nicelik sorunları yaratmaya devam etmektedir. Ülkemizde öğretmenlik yasalarda özel bir ihtisas mesleği olarak tanımlansa da, alanda izlenen politikalar kamuoyuna bu mesleğin herkes tarafından yapılabilir olduğu mesajını iletmektedir. Öğretmenlik sertifikasını “mesleki gelişim” olarak gören anlayış da öğretmenlik mesleğinin statüsünü erozyona uğratmıştır.
Peki, neler yapmalıyız?
1- Öğretmen eğitimi politikalarımızı ve ulusal eğitim politikalarımızı belirlerken bilimsel araştırmaların bize yön vermesi, yol göstermesi gerekiyor.
2- Öğretmenlik mesleğinin kuramını, uygulamasını, çeşitliliğini ve uzmanlığını bütünleştiren farklı öğretmen eğitimi programları üzerine düşünmeliyiz.
3- Öğretmen eğitimi programlarını araştırma odaklı, öğrenme ortamlarını da sorgulama odaklı bir kültürle hayata geçirmeliyiz.