Ülkemizin üstündeki kara bulutların kaynağını, bileşimini, niteliğini gerçeklere uygun biçimde belirleyecek bilimsel bir çalışma yerine önceliği siyasal değerlendirmeler aldı. Özellikle partililerin kendi anlayış ve amaçları doğrultusunda açıkladığı görüşler, yanıltıcı içerikleriyle doyurucu olmaktan uzak kaldı. İktidarın sorumluluğu, tüm yönleriyle olaylara ilişkin olmasına karşın, bir zafer kazanmışçasına aşırı abartılı duyurularla unutturulma ağırlıklı olmuştur. İslâmcılık ülküsünde birleşen, ikisinin de köktendinci yanı baskın olan AKP ile FETÖ’nün 17/25 Aralık 2013’e kadar süren ortaklık ve işbirliğinin kötü sonuçlarının sorumluluğundan biçimsel yönden kurtulan iktidar kesimi, aykırılıkların ve suçların hepsini eski ortağına yıkarak arınmak çabasındadır.
Yönetimde, yargıda, Silâhlı Kuvvetler’de örgütlenme öneri ve çalışmalarıyla bilinen Fethullah’la sıkıfıkılıkları medyada fotoğraflar ve sözleriyle yer bulan AKP’lilerin atamalarda, yerleştirmelerde, örgütlenmede hiç bilgisinin haberinin olmadığı savunulacak bir durum değildir. Siyasetin dini, dinciliğin siyaseti araç kılması belirgin biçimde ortadayken “Aldatıldık” sözüyle katkılarını geçiştirmek inandırıcı değildir. FETÖ-AKP ilişkileri hemen üstü örtülecek kadar basit görülemez. Böyle olmasaydı her yere yerleşmeleri, yoğunlaşıp etkin duruma gelmeleri asla söz konusu olmazdı. Darbe asla uygun karşılanamaz.
Kim bu Fethullah? Neci? Nasıl adam ki buyruğuna girip kuyruk oluşturuluyor? Devletin kimi katlarında, önemli görev yerlerinde üniversitelerde örgütlenip söz sahibi olabiliyorlar? Devlet bunları bilmiyor muydu? Son iki günde binlerce kişilik listelerin düzenlenmesi mi ortaya koydu? Anlaşılıyor ki iktidara dokununca yaraya el basıldı. İktidar-FETÖ birlikteliğinin neden olduğu sonuçlar ağır ve acıdır. Darbe, Silâhlı Kuvvetler’e olmuştur.

ŞİMDİ

Askerin kışlasından çıkması engellenerek güneydoğuda durumun daha kötü olması umudu PKK’yı şımartmamalı. Şimdi bıçak kemiğe dayanınca yalan uykularından nasılsa uyanmış görünen iktidar kesimi, muhalefete gülücükler saçıyor. Hâlâ dinsel öğeleri kullanmaktan çekinmeyen bu kesim, sokak olaylarıyla, askerlere yaklaşım bozukluklarıyla bildiğini okumaktan vazgeçmiyor. Yurtsever, gerçekçi, ahlâklı Atatürkçüleri, lâikleri karalayıp suçlamak hastalığı, Atatürk’e, ilkelerine, özellikle lâikliğe karşı çirkin yaklaşımları sözde demokrasi kutlamalarında da sürmüştür. Linç girişimleri de darbe girişimi gibi suçtur. Bunlara göz yummak da suçtur. Sakıncalı girişim sömürülüp bir partizan kadrolaşmaya bahane ve fırsat sayılmamalıdır.
Yanlış düşünce ve görüşlerle darbeye kalkışanları (buyruk-emir alanlar dışında) bağışlamak olanaksızdır. Ancak bu durumlara neden olanları sorumsuz sanmak büyük bir yanılgıdır. Muhalefetin olaya yaklaşımı olumludur. Başbakanın darbeciler için “Ocakları sönsün!” sözü, eşleri ve çocuklarıyla ailelerini kapsadığından yanlıştır. İktidarı muhalefet kurtarmıştır. Dayanışmanın kazandırdığı sonucu kimi iktidar yetkililerine bağlamak da yanlıştır. Türkiye’de demokrasinin iki kahramanı vardır: ATATÜRK ve İNÖNÜ. Biri demokrasinin temeli olan cumhuriyeti kazandırmış, öbürü demokrasiye geçişi sağlamıştır. Başka bir demokrasi kahramanı yoktur.

ÖZEN İSTEYEN DURUMLAR

Demokrasi, insanlık öğretisinin siyasal alanda yaşama geçen biçiminin adıdır. Hukuksuz demokrasi, ön yargıya geçit veren hukuk olmaz. Sorumlularının geçerli kanıtlara dayanması, duygusallıktan ve siyasal yandaşlıklardan kesinkes uzak kalınması zorunluluktur. FETÖ’cüleri temizlemek bahanesi ve gerekçesiyle AKP’lileri devlete doldurmaktan özenle kaçınılmalıdır. Silâhlı Kuvvetler’in, yargının, bilimsel kuruluşların yıpranmamasına öncelikle önem verilmelidir. Sözde kutlama çılgınlıkları ve taşkınlıkları zararlıdır. İktidara yaranma yarışı, abartılı övgüler, duyurularla,
“Başkomutan” çığlıklarıyla Başkanlık Sistemi çabalarına katkı verilmemelidir. Bu durum darbenin dik âlâsı olur. Geçmiş olaylara uygulanması olanaksız idamın geri getirilmesi de demokrasiyle çatışır. “Acil servislere kız bakmaya gidiliyor” diyen Başbakan’ın içinde bulunduğu kesim, iktidarın Rusya, İsrail ilişkileri, Suriye ve Mısır konuşmaları yanında Zarrab, IŞİD, PKK nedeniyle biriken tepkileri, kuşkulu yanları da olası görülen darbe girişimiyle dindirmek ve durdurmak, hattâ kaldırmak isteyecektir. Gözaltına alınanlara işkence görüntüleri ürperticidir.
Yanlış suçlanan, tümüyle Anayasa’ya, hukuka uygun 28 Şubat 1997 kararlarının önemi ve değeri bugün daha iyi anlaşılacaktır sanıyoruz. Devleti şimdi düştüğü durumdan kurtarmayı önerip Başbakanlıkça bakanlıklara yerine getirilmesi için gönderilen geçerli Millî Güvenlik Kurulu kararları ileri görüşün açıklanışıdır. Darbe düşünülmeden uyarı ve öneri yapılmıştır. Ders alınması gerekirken Hükûmetin sonraki istifasına neden gösterilip haksız eleştirildi.

DÜZELTME

18 Temmuz 2016 günlü yazımın sonundaki “Değerlendirme” başlıklı bölümün 6. satırının 3. sözcüğü “yararlanmaya” olacaktır. Dizgi yanlışlığını hoşgörü isteyerek düzeltiriz.