Günümüz iktidarı gerçekte çok yararlandığı yürürlükteki Anayasa’yı yalnızca başkanlık sistemini getirmek için değiştirmek istemektedir. Yoksa eleştirdiği, zaman zaman siyasal gösterilere giren RTE’nin adamlarının nitelendirdiği içeriği taşıdığı için değil. Kaç kez, kaç madde değiştirildiğini, hangi maddeleri niçin değiştirip yerlerine neler getirmek istediklerini açıklamış değiller. Birkaç dolgu maddesiyle başkanlık sistemini yaşama geçirmek çabaları, TBMM Başkanlığı’na getirdikleri ağabeylerinin öncülüğe soyunmasıyla somutlaşmıştır. Asıl eleştirimizi gerekli görürsek tasarıları ortaya çıkınca yapabiliriz. Şimdi, kimi belirgin yerlere değinmekle yetiniyoruz.
1. Yürürlükteki Anayasa’nın ilk dört maddesini, muhalefetin olurunu alsalar bile değiştiremezler. Kurucu güç olmadıklarından, tersine oldubitti hukuksuzluğun doruğu sayılır, geçerli olamaz. İçtikleri anda bağlı kalmama durumu ortaya çıkacağından suç işlemiş olurlar.
2. Anayasa’dan “TÜRK” sözcüğünü çıkarmak istediklerini adamları birkaç kez açıkladı. “TÜRK” olmadan “TÜRKİYE” anlam taşımaz. “Demokratik açılım, yurttaşlık, eşitlik” savlarıyla ülkenin sahibinin adını silmek asla hoşgörülemez, bağışlanamaz. Kullanılan tanım ve adların başındaki ve içindeki “TÜRK” sözcüğünü kaldırmak ya da “Türkiye” ile değiştirmek, anlam, kimlik ve nitelik yitirimi getirir. Önemi ve değeri kalmaz. “TÜRK MİLLETİ”ni yalnız “Millet” sözcüğüyle tanımlamak, anlatmak olanaksızdır. Adı olmayan millet olmaz. Irkçılığa, arapçılığa, kürtçülüğe karşı çıkmayıp “TÜRK”e karşı çıkmak iğrenç bir bozukluktur.
3. Başkanlık sisteminde insanî öğe ulus ile doğal öğe ülkenin birlikte kurdukları devlet arasındaki güç dengesi bozularak egemenlik ulustan devlete geçecek, halkın halk tarafından yönetimi, kurallar ve kurumlar düzeni olan demokrasi sözde kalacaktır. Böylece içerik ve nitelik değiştiren demokrasi anlamını yitirecek, ayrıca ağırlık Başkanda olacağından yasama yargı, etkin olmaktan çıkıp edilgen olacaktır. Bir de partizanlıkla, siyasal kültür ve deneyim yoksunluğu gözetilir, başkanların olumsuz nitelikleri de eklenirse kişisel tutum, denetim olanaklarına karşın, öne çıkacak bu yolla diktaya geçiş olasılıkları olabilirliğe yükselecektir.
4. Parlamenter sistemdeki paylaşımın sıcaklığını yitirmiş bir rejim halktan uzaklaşacaktır. Baskılar, dayatmalar, oldubittiler, siyasal olumsuzluklar artacaktır. Üstelik, başkanların kişilik ve yeterlik düzeyleri sistemin ekseni olarak sakıncalara açık kalacaktır.
5. Yerel ve genel seçimlerde partilere, adaylara oy vermek tümüyle anayasal bilgiye dayanan “Anayasa halkoylaması”na oy vermek başkadır. Konuda bilgisi olmayan çoğunluğun neresinin uygun, neresinin aykırı olduğunu ayırmadan, salt partilerin ve adamlarının öneri ve etkileriyle (ki etkiler paradan başlayıp olanaklara uzanmaktadır) Anayasa değişikliği için oy kullanmaları hiçbir yarar sağlamaz. Bilinçsiz oya güvenip devletin karakteriyle oynamak son derece tehlikelidir. Pişmanlığın fayda etmeyeceği durumlar, dönüşü güç ya da olanaksız yapıların zararı büyük olur. Onarılmaz yaralar açmanın sorumluluğu ve ağırlığı ölçülemez bir yıkımdır.
6. Başkanın biçimsel olmaktan çıkıp eylemli olarak kullanacağı yetkiler (Başkomutanlık gibi ) seçimle gelen organlarla yargı organlarının denetiminin üstünde yol alabilecektir.

GELELİM GÜNÜMÜZE

7 Haziran ve 1 Kasım seçimleri nedeniyle günümüz yetkililerinin verdikleri sözler kulaklarda çınlıyor. Terör daha çok arttı. Kullanacağı güçler şimdi de ellerinde. Terörü şimdi durduramayan, başkanlık düzeninde mi durduracak? Verecekleri güvence ne? Adamlarıyla, aşırı yetkileriyle şimdi yapamadığını başkan olunca tek başına nasıl yapacak? Siyasal güçle yapılanıp belirlenecek öbür güçler (erkler-kuvvetler) nasıl etki yapacak, nasıl durdurup önleme yeteneği bulacak?
Kullanıp yararlandıkları, bağlı kalma andı içtikleri Anayasa için söylemedikleri kalmadı. Önümüzdeki günlerde başka neler yapacaklarını izleyip göreceğiz. Konunun önemine ve ciddiyetine uygun biçimde ve düzeyde yaklaşmak gerekir. “Cumhuriyetin nitelikleri” başlıklı Anayasa’nın ikinci maddesindeki öngörüler gerçekleşemedi, biçimsel, sözde kaldı. ATATÜRK ve LÂİKLİK iktidar kesiminin hiç istemediği değerler. Türkiye’ye yazık oluyor.
Şimdilik bu kadar.