Demokrasilerde yönetmekle yetkili ve görevli olan iktidar gücü, dönemindeki her olayın, her durumun sorumlusudur. Olumluları ve başarılanlar için kutlanır, olumsuzluklar ve başarısızlıklar için eleştirilir, kınanır ve görevi bırakması istenir. Bunlar doğal akışlardır. Böylece iktidar, terazisinin bir kefesine başarıları, bir kefesine de başarısızlıkları konularak tartılır. Ağır gelen başarı kefesiyse kalır, başarısız kefesiyse gereği yerine getirilir.
PKK’yla açılım, IŞİD’le katkı-yardım süreçleri, yabancı kaynaklarda bile söz konusu edilen iktidarın FETHULLAHÇIlarla ortaklığı, birlikteliği her alanda izlenmiş, 17/25 Aralık 2013 olaylarıyla başlayan ayrılık düşmanlığa dönüşünce eski ortağın “Parelelci”likle suçlanıp kendi sorumluluğunun unutturulup silinmesi yoluna başvurulmuştur. Yönetimde, yargıda, askerlikte, üniversitelerde ve devlet kuruluşlarında göz yumduğu, aracılık yaptığı kişilerle teslim ettiği yerler medyada tanıtılıp açıklanmış, siyasal amaçlı dayanışma, sonuçlarıyla ortaya dökülmüştür.
15 Temmuz kalkışmasının ardından gözaltılar, açığa almalar, ilişik kesmeler, tutuklamalar ve kimi işlemler, devlette yuvalananların durumunu ve geleceğini belirleyecektir. İktidar ve FETÖ’nün birlikte ördükleri ağa şimdilik FETÖ düşmüştür. Durumun tek sorumlusu FETÖ ve yandaşları değildir. Araları bozuluncaya kadar “Ne istediler de vermedik” diyen iktidar da sorumludur. Hattâ sorunlu muhalefet de sorumludur. Gereken ilgi, duyarlık, özen ve çalışma gösterilseydi zarardan dönülmesi daha kolay olurdu. Hukuksal yönden tartışılan işlemler ve uygulamaların geçerliği savunulamaz. Sınırlı yönetsel yaptırımlar dışında yönetim ceza veremez. Cezayı yalnız yargı belirler. Gözaltından çektirime değin, yönetim, hukukdışılıkların sorumlusudur. Demokrasi şovlarıyla gerçekler örtülemez. Darbeyi siviller değil yine asker önledi.

İLKE


Düşünülecek değerlerin başında ülke ve ulus gelmektedir. Olayların partiler ve siyaset bağlamındaki yürüyüş çizgisi bu temel ve yaşamsal değerlerden daha önemli değildir. Giderek partisel egemenliği de aşıp kişisel egemenliğe dönüştürülen ulusal egemenlik, hepimizin varlık kaynağıdır. Devletin sahibi ulustur. Ulusal dayanışmayı, toplumsal barışı öteleyip yandaşlık yapısına çevrilmeye çalışılan devletin öndeki sorumlusu da iktidardır.
Dinsel ortamdan gelen günümüz cumhurbaşkanını son olaylar nedeniyle ilâhlaştırma çabaları ne ölçüde yanlışsa öç alma duygularıyla saldırganlık ve sokak üstünlükleri de o ölçüde yanlıştır. Şimdi tüm iktidar karşıtlarını, kendilerine katılmayanları suçlayıp onlardan kurtulma fırsatı bulmuş görüntüsü veren gelişmeler endişeyle izlenmektedir.
Paralelciler içinde güçlüden ve çıkardan yana olanların iktidarcı olacağı, olanaklarla ödüllendirilecekleri, böylece iktidarın kendi yandaşlarının çoğunluğuyla oluşturduğu dikensiz gül bahçesi ortamında partili başkanlıkla diktayı gerçekleştireceğinden endişe edilmektedir. Olasılıklar ve kestirimler bu doğrultudadır. İmza konusunda devlet olarak imzalanan protokole aykırı düşen demeçlerin boşluğu açıktır.

SORUN


AKP desteğiyle ABD koruması olmasa Fethullah olur muydu? Olaylar RTE’ye yönelince tukaka oldu. En üzücü yan, kumpaslarla Silâhlı Kuvvetler’e düşürülen gölgenin son olaylarla koyulaşmasıdır. Kumpas davalarının savcılığına soyunan eski Başbakanın sorumluluğu burada yoğunlaşmaktadır. Demokrasiye yönelik saldırılar gibi demokrasiyi kötüye kullanmak da sorumluluk getirir. Bir aykırılık ve kötülüğe girişenler kadar bunlara neden olanlar da sorumludur. Yalancı demokratlık siyaset cambazlığıdır. Yalandan-dolandan, sömürülerden uzak kalmadıkça demokrasinin ufkundaki karanlık giderilemez.
Partileşmesinden günümüze, iktidar, insanların duygu ve düşüncelerinde, yaşam biçimlerinde birçok olumsuzluğa neden oldu. Şiddet sarmalının artması endişesi toplumu sarsmaktadır. Yeni endişelerden biri de son olayı bahane edip başta Silâhlı Kuvvetler, yargı, üniversite ve devletin birçok birimini AKP yandaşlarıyla doldurmaktır. Koşullandırılmış partizan militanların kalkışma sonrası tutum ve davranışları endişe vericidir. İktidar kesiminin ayrımcılığı, kutuplaştırması, gerilim yaratması yanlışlığı sürmektedir. Alanlar, olanlar ortada...
ATATÜRK’te (yolunda, amacında, ilkelerinde, öneri ve uyarılarıyla emanetinde), O’na sevgi, saygı ve bağlılıkta birleşmedikçe her zaman kötülük ve sapkınlıkla karşılaşabiliriz. İktidar kendisinin de kusurları olduğunu açık yürekle söyleyip gerçek demokraside birleşmenin önemini vurgulamalı, lâik cumhuriyet karşıtlığından, köktendinciliğe ve ayrımcılığa katkı ve destek sayılacak tutumlardan kaçındığını içtenlikle açıklamalıdır. Rakamlar yargıda, eğitimde, güvenlikte, yönetimde devletin ne duruma düştüğünün-düşürüldüğünün kanıtı. Hiç mi sorumlusu yok? Kendiliğinden mi bunlar oldu? Lâik cumhuriyetin, kurucularının, Lozan’ın değerini bilelim ve hiç unutmayalım.