Yayılmacı dış güçlerin saldırısıyla varlığımıza son verme çabalarını Ulusal Kurtuluş Savaşı zaferiyle sonuçsuz bırakıp, Osmanlı enkazını temizleyerek yepyeni bir cumhuriyet kuran Mustafa Kemal ATATÜRK ile arkadaşlarının tarihsel başarılarını küçümseyip unutturarak kendilerine yer yapmaya çalışan değerbilmezler türedi. Medyanın karanlık ve karışık kesiminin, çıkarcılıktan ve sapkınlıktan kurtulamayan sözde siyasetçilerle birlikte, yürüttüğü karalama ve suçlamalar büyük bir terbiye yoksunluğunu yansıtmaktadır. Yoksunlukları ve güçlükleri göğüsleyip çağdaş devleti kazandıranlara karşı yürütülen çirkin yayınlarla sürdürülen kötü konuşmaların iktidar çevrelerince hoşgörüyle karşılanması, devlet kurucularına saygıda örnek olmaları gerekirken, kışkırtıcı duruma düşmeleri çok üzücüdür. Gereken saygıyı göstermemeleri bir yana, saldırılara karşı çıkmamaları duygu kırıklığı yaratmaktadır.
ATATÜRK istese padişah da olurdu, halife de. Devletin adını “Türk Krallığı, Türk Güneşi, Türk İmparatorluğu” koysa kim engelleyebilirdi? O’nun “TÜRK ULUSU” dediği yapı içinde Türkiye’de yaşayan halkların tümü soy ve inanç ayrımı yapılmadan benimsenmiş, yurttaş olarak kucaklanmıştır. Günümüzde ABD, İngiltere, Fransa, Almanya vd. ülkelerin anlayışı da böyle. İnsanlarımız değişik nedenlerle ayrıştırılmış, ötelenmiş, dışlanmış değildir. “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk Ulusu denir” sözü yücelik yansıtır.
ATATÜRK’ün bu çağdaş, seçkin
ve üstün anlayışına bağlı kalacak, yaşamsal ve evrensel ilkelerle örtüşen atılımlarını koruyup güçlendirecek yerde inanç bağı önde, kimi ayrıştırmalarla ulusal birliğe zarar verilmektedir. Özellikle particilik yapılarak “Siz-biz” ayrımı, günümüzden geleceğimize uzanan büyük bir tehlikenin adımıdır.

ÇİRKİNLİKLER

Partizanlıkla ATATÜRK ve İNÖNÜ ile arkadaşlarına ilişkin kaba yalanlar, çirkin karalamalar yapmakla yetinmeyip cumhuriyeti ve dönemlerini suçlayan kendini bilmezler türedi. İktidara güvenerek salyalarını her ortamda kara dilleriyle, paslı kalemleriyle akıtanlar söylenmedik söz bırakmıyorlar. ATATÜRK’ün gazilik ve mareşallik sıfatlarına saldıran aymazlar, üniversitelere yerleştirilen koflar ve boşlar, ülkemizin aydınlığını karartan zararlılardır.
ATATÜRK ve İNÖNÜ karşıtlıklarını ortaya koyan sözlü saldırılara, lâik cumhuriyet suçlamalarına, gerçek dışı anlatımlara, ayrımcılığa, köktendinciliğe, partizanlığa, kışkırtmalara, baskı ve dayatmalara, dönüşlere, çelişkilere, tutarsızlıklara, aykırılıklara, iç ve dış ilişki bozukluklarına duyulan tiksinti yoğunlaştı, kanıksandı.
Ayrıca, gazeteci Emin ÇÖLAŞAN’a olduğu gibi hepimize saldıran partizanlarla onların yandaşı memurlar var. Kimi medya ilgilileri değişik kanallardan beslenen aymazlar ve utanmazlar var. Arsızlık ve yüzsüzlüğü, gericilik ve yobazlığı, bağnazlık ve sapkınlığı aşan başka nitelemelerle çirkinlikleri ve insanlıkdışı düşüşleri yazılacaklar var. Ahlâksızlığı ve kişiliksizliği sırıtanlar cumhuriyetin aydınlık yüzüyle bağdaşmayan karalardır.
Devlet kurucuları korunmuyor. Saldıranlara göz yumulmaktan öte, güven verircesine yan tutuluyor. Yüreklendiriliyorlar. Cumhuriyetle kazanılanları yadsıyıp kurtuluş ve kuruluşun koşullarını, ortamını, zamanını gözardı ederek
hiçbir biçimde erişemeyecekleri kişilere saldıranları kucaklıyorlar.
Abdülhamitçilere eğiliyorlar.
ATATÜRK, Türk Ulusu’nun her anlamda simgesi olmuş, üstün nitelikleri, seçkin kişiliğiyle kurumlaşmış büyük bir değerdir. O’nunla olmak, O’nun izinde olmak, O’nunla övünüp kıvanç duymak tanımlanamaz bir mutluluktur.
Ne mutlu yaraşır olanlara.

ANMA

Yarın, Menemen Şehidi KUBİLÂY’ın Nakşibendi bağnazlarının saldırısına uğramasının 86. yılı. Anısı önünde saygıyla eğiliyor, inanç sömürücü ve bağnazlarını bir kez daha nefretle kınıyoruz.

KINAMA ve BAŞSAĞLIĞI

Silâhlı ve silâhsız her tür terörü nefretle kınıyor, Büyükelçilerini yitiren Rus dostlarımızla yurttaşlarını yitiren Alman dostlarımıza başsağlığı diliyoruz.