Sizi bilmem, ben o hal’i bacanaktan öğrendim... Çeşme’de şezlongta yatıyordum, telefon etti, oğlum o hal ilan edildi dedi, hemen baldızı aradım, meğer ona eltisigiller zaten haber vermiş, sen kayınçoyu arayıver, ben de görümceye haber vereyim dedim filan.

*

Şimdi bakın...

*

“Cemaat’in nasırına ilk olarak 2009’da genelkurmay başkanı İlker Başbuğ bastı, Harp Akademileri’ndeki konuşmasında cemaate tenkitte bulundu, bu konuşmadan sonra internet andıcı gibi suçlamalar ortaya çıkmaya başladı, Fethullah Gülenciler TSK’ya sızmıştı ama, MİT’ten haber alamıyorduk, bize hiç rapor gelmiyordu, 2010 başında her şey netleşmeye başladı, Taraf gazetesi TSK’ya karşı tetikçilik yapıyordu, bizim karargahta yaptığımız çalışmalar bile Taraf’ta haber oluyordu, haber kaynağını öğrenmeye çalışıyordum, öğrenemiyordum, para kaynağını da öğrenemiyordum, TSK dışında istihbarat toplama ve operasyon yapma yetkim olmadığı için, bilgi almak üzere dönemin MİT müsteşarı Emre Taner’e gittim, Emre Taner bana açık açık ‘bu gazeteyle fazla uğraşmayın, bunun altından kalkamazsınız’ dedi, anlayamadığım bir cevaptı, bu cevabı gidip genelkurmay başkanı İlker Başbuğ’a söyledim, o da gidip başbakana söyledi, netice alamadık, silahlı kuvvetlerden dışarı sürekli bilgi sızıyordu, kimin sızdırdığını tespit edemiyorduk, Fethullah Gülen’le ilgili araştırma yapmak üzere MİT’ten yardım istedik, MİT müsteşarı Emre Taner “bu adamla uğraşma, yaşlı bir adam, istersen tanıştırayım sizi” dedi, Emre Taner’in cemaat tarafından kuşatıldığını sanmıyorum, bence mevcut siyasi ortam konuşmasına engel oluyordu, emniyet’ten zaten bilgi gelmiyordu, Başbakanlık Takip Kurulu’na yönelttiğimiz sorulara da cevap alamıyorduk, daha sonra bu kurul fiilen toplantı yapmamaya başladı, bu kurulda da ‘Fethullah Gülen’le uğraşmayın’ gibi bir yaklaşım vardı, genelkurmay başkanı İlker Başbuğ’un emriyle Emre Taner’e tekrar gittim, polisteki cemaatçilerle ilgili çalışma teklifinde bulundum, Emre Taner ekibine bu çalışmanın yapılması talimatını verdi, iki gün sonra beni aradı, ‘paşam bu konuyu başka kime söylediniz?’ diye sordu, kimseye söylememiştim ama, emniyetten MİT’e gelip ‘böyle böyle bir çalışma yapıyormuşsunuz, yapmayın’ dedikleri ortaya çıktı, Emre Taner buna rağmen istediğimiz çalışmayı yaptırdı, emniyetteki cemaatçilerin listesini hazırlayıp, başbakana ilettik, gene netice alamadık, MİT müsteşarı değişti, Mayıs 2010’da Hakan Fidan göreve geldi, 2010 yaz aylarında TSK’dan bir evrak basına sızdırıldı, konuyu görüşmek için Hakan Fidan’a gittim, bana açık açık ‘bizim cemaatçiler mi yapmış?’ diye sordu, belli ki sorduğum konuyla ilgili bilgisi vardı. Fethullah Gülen örgütünün ökse otunun ağaca yamanıp büyümesi gibi, devlete sarılacağını biliyorduk, Akp’nin kadro ihtiyacı vardı, bunlar da yetişmiş kadrolardı, Fethullah Gülen örgütü daha fazla güç istiyordu, güçlendikçe pervasızlaşıyordu, günü gelince karşı karşıya geleceklerini tahmin etmiştik.”

*

Kime ait bu sözler?

*

Zurna değil...
Genelkurmay İstihbarat Dairesi Başkanı’yken iftirayla Silivri’ye tıkılan korgeneral İsmail Hakkı Pekin’e ait.

*

Milli istihbarat teşkilatı böyle olunca, Genelkurmay istihbarat teşkilatı da hapse atılınca... Türkiye Cumhuriyeti devletinin istihbarat işi kala kala kime kalmış oluyor?

*

Enişte’ye.

*

Makam şoförünü milletvekili yaptı, şarkıcısını milletvekili yaptı, yalaka gazetecisini milletvekili yaptı, akil adamını milletvekili yaptı, avukatını, tercümanını, mimarını, doktorunu, muhasebecisini, mahalleden arkadaşını milletvekili yaptı... Milli eğitim işlerine Bilal bakıyor, büyük damat enerji bakanı, savunma sanayiyle küçük damat ilgileniyor, istihbarat eniştede.

*

E hal böyle olunca ne oluyor?
O hal oluyor haliyle.