Kıbrıs sorununda sona mı gelindi?
Son dönemde Ada’da Türk ve Rum liderler arasında sıklığı artan barış görüşmeleri konusunda “takvim” açıklamaları hakim oldu. Hatta KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, daha 15 gün önce yaptığı açıklamada “2016 sonunda çözümden” bile bahsetmeye başladı.
Peki gerçekten öyle mi?
KKTC Cumhurbaşkanı’nın yaydığı bu iyimser hava, Kıbrıs Türk tarafında nüfusun büyük bölümü tarafından paylaşılmıyor.
O kadar ki, KKTC Hükümeti’nin başı, Başbakan Hüseyin Özgürgün de, 2016 sonunda çözümü “hayalci” buluyor.
KKTC Başkanlık sistemi ile yönetilen bir ülke; Cumhurbaşkanı ve Başbakan şu anda farklı siyasi partilerden, siyasi hareketlerden geliyorlar. Pek çok konuda anlaşamadıkları gibi, Kıbrıs’ta “ne zaman çözüm olabileceği” konusunda da farklı görüşteler.
Lefkoşa’da makamında görüşme imkanı bulduğumuz Başbakan Özgürgün’ün en büyük itirazı, daha görüşmelerde Kıbrıs Türk tarafını tatmin edecek somut gelişmeler ortaya çıkmadan, sanki çok kısa sürede çözüm olacakmış gibi bir hava yayılmasına yönelik.
Sohbetimizde bu görüşünü açık ifadelerle dile getirdi Özgürgün...
“Kıbrıs’ta ben doğduğumdan bu yana, 1968’den beri her sene herkesin dediği laftır sene sonunda çözüm lafı. Ancak ben, 2016 sonunda çözüm söylemini gerçekçi bulmuyorum. Eğer mevcut gelişmelerle bakıldığında 2016 sonunda çözüm diyorsanız, ya Rum ve Yunanlılar’a Kıbrıs Adası’nı teslim ettiniz demektir ya da Maraş’ı, Güzelyurt’u, Karpaz’ı verip, geri kalan toprakların da yüzde 18’ini Rumlar’a vermeyi kabul ettiniz, üstelik Rum tarafından 160 bin kişiyi de Kuzey’e kabul ettiniz anlamına gelir.”
Özgürgün bu anlamda, isim vermeden Cumhurbaşkanı Akıncı’nın sözlerine atıfla, bir de çağrıda bulundu:
“2016 sonunda çözüm diyenler, bunların cevabını, çözümün detaylarını açıklamak zorunda.”

2

“TUTANAKTAN OKUYORUZ”

KKTC’de Rumlarla görüşmeleri yürüten Cumhurbaşkanı Akıncı ve ekibine yönelik hükümetin bir eleştirisi de, KKTC Meclisi’ndeki açık çoğunluğuna rağmen görüşmelere doğrudan katılımda bulunamamaları...
Başbakan Özgürgün, bu durumu, biraz da alaycı bir ifadeyle “Biz hükümet olarak, Kıbrıs görüşmelerini tutanaklardan okuyoruz” cümlesiyle özetledi.

“TÜRKİYE’NİN ETKİN GARANTİSİ KIRMIZI ÇİZGİ”

Kıbrıs’ta son dönemde çözüm görüşmeleriyle paralel olarak, Türkiye’nin “garantisi” de tartışılır oldu. Tartışmayı da bizzat “garantiler çağdışı” diyen BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Temsilcisi Espen Barth Eide başlattı. KKTC Başbakanı Özgürgün, Türkiye’nin etkin ve fiili garantisinin tartışmaya bile açılmasına ise çok sert tepki gösterdi. Özgürgün, şöyle devam etti:
“Filistin’ten Irak’a, Suriye’ye, Mısır’a, Libya’ya kadar kaos ve çatışma ortamının hüküm sürdüğü bir bölgede, terör örgütlerinin bu kadar güçlendikleri bir ortamda, güvenliğe ve garantiye her zamankinden fazla ihtiyacımız var. Bugün “garantiler çağdışıdır” diyenler, ya iyi niyetli değil, ya dünyayı iyi okuyamıyor ya da kasıtlı olarak bu cümleleri kullanıyorlar. Biz Kıbrıs Türkleri olarak, Türkiye’nin tek taraflı müdahale hakkını içeren garanti sistemini kırmızı çizgimiz olarak görüyoruz. Türkiye’nin eğer tek taraflı müdahale hakkı olmasaydı, ne olacağını biz daha önce yaşayıp gördük. Çözüm olmadan garantilerin bizim açımızdan tartışılması ya da vazgeçilmesi söz konusu olamaz.”

“MUSLUKLARDAN ANADOLU SUYU AKIYOR”

Türkiye’nin adaya deniz altından borularla ulaştırdığı suyun dağıtımı, KKTC’de uzun süre bir iç politika sorunu olmuştu. Hatta bir önceki koalisyon hükümetinin dağılmasında bile bu sorun etkili olmuştu. Özgürgün, kendisinin Başbakan olduğu yeni koalisyon hükümeti ile su sorununun tamamen çözüldüğünü anlattı:
“Hükümetin bozulup, yeni koalisyonun kurulmasıyla birlikte Türkiye’yle su konusunda anlaşmaya vardık. Şimdi KKTC’nin yüzde 90’ı Toroslar’ın suyuna kavuştu. 7 gün, 24 saat kesintisiz su sağlıyoruz vatandaşlarımıza.”
Su konusunda çok iyimser konuşan Özgürgün, doğalgaz konusunda ise son derece kötümser bir tablo çizdi. “Rumlarla gaz konusunda işbirliği mümkün görünmüyor. Bunun nedeni de Rum tarafının hiçbir şeyi paylaşmak istememesi” diyen Özgürgün, çözümden önce adada iki taraf arasında “işbirliği imkanlarının” aranmasından yana görüş bildirdi:
“Ben buradan, Kıbrıs’taki iki lidere de, hem Sayın Akıncı’ya, hem de Sayın Anastasiyades’e soruyorum; Kıbrıs sorununu çözmeden önce, işbirliği imkanlarını, özellikle ekonomik alanda işbirliğinin nasıl olabileceğini araştırıyor musunuz? Kıbrıs rum lideri bu soruya, adanın etrafındaki doğalgaz yataklarının kendi egemenliklerinde olduğunu iddia ediyor, Kıbrıslı Türkler’i “azınlık” gibi nitelendirerek, “Bunları sizinle konuşmam. Bu bizim egemenliğimizde” diyor. Kıbrıs Rum lideri, Sayın Akıncı ile sadece “azınlık konularını” görüşebileceğini söylüyor. Gazı da fiilen Kıbrıs Rum Kesimi’nin malı olarak görüyor, “müzakere konusu yapmayız” diyor. Bu bakış açısıyla, Kıbrıs’ta ne bir anlaşma, ne çözüm olur.”

“17-25 ARALIK’IN ARDINDAN SONLANDIRDI”

Sohbetimizde Türkiye’nin son dönemdeki en büyük sorunu FETÖ’yü de konuşuyoruz. Özgürgün, KKTC’nin FETÖ’yle mücadeleyi çok ciddiye aldığını vurgulayıp, yaşananları anlattı:
“15 Temmuz darbe girişiminin ardından KKTC’de FETÖ’yü resmen terör örgütü ilan ettik. Kıbrıs’ta her türlü faaliyetini yasakladık. Güvenlik güçlerimiz bu konuda her türlü araştırmayı yapıyor. Ancak şunu söyleyebilirim; FETÖ, KKTC’deki faaliyetlerini 17-25 Aralık sonrasında büyük ölçüde sonlandırdı. Bunlara ait olduğu iddia edilen kurumlar, örgütler hep araştırıldı. Ancak binalarının boş, telefonlarının kullanılmadığı ortaya çıktı. FETÖ’nün KKTC Hükümeti’ne, devlet yapısına sızmayı başaramadığını söyleyebilirim. Ancak bu, ileriki dönemde yeniden denemeyeceklerini göstermez. Bu terör örgütüne karşı her türlü tedbiri alıyoruz.”