Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, başı sıkıştıkça “beraber yürüdük biz bu yollarda” dedikleriyle, yollarını bir bir ayırdı;
Yolunu ilk ayırdığı kişi Necmettin Erbakan oldu;
Ardından AKP’nin “dört temelinden biri” olan Abdüllatif Şener geldi.
AKP’nin diğer “temelleriyle”, Abdullah Gül ve Bülent Arınç’la zaman içinde ayırdı yolunu Erdoğan.
“Yeni Türkiye”yi birlikte kurduğu cemaat, “çözüm sürecini” birlikte yaptığı BDP/HDP, hep “yol kazasına” uğradılar.
Dışarıda; “kardeşim Esad”, kendisine insan hakları ödülü veren Muammer Kaddafi, Mısır’da “dostum” dediği Hüsnü Mübarek, “yarı yolda” bırakıldı.
Son olarak ise, İsrail’le barıştıktan hemen sonra, Mavi Marmara krizinin “organizatörü” İHH, Erdoğan’ın yolunu ayırdığı kurum oldu.
Peki sırada kim var?
Tüm işaretler, Müslüman Kardeşler’i gösteriyor.
Müslüman Kardeşler’le aynı dünya görüşüne/ideolojik bakış açısına sahip Hamas, zaten İsrail anlaşması ile geçen hafta “yol kazasına” uğradı; İsrail ile yapılan anlaşmanın en önemli maddelerinden biri, Türkiye’deki Hamas bürolarının etkisizleştirilmesi, İsrail’in istemediği Hamas üyelerinin Türkiye’ye sokulmamasıydı. Hamas’ın kontrolündeki Gazze’ye “doğrudan insani yardım” da, aynı anlaşmayla hayal oldu. Hatta Türkiye, resmen Gazze’ye yönelik İsrail ambargosunu da tanıdı.
Erdoğan Hamas’la yollarını ayırırken, henüz Mısır’daki Müslüman Kardeşler hakkında konuşmadı. Ancak, Müslüman Kardeşler konusundaki “dönüşün” ilk işaretini Erdoğan’ın atadığı Başbakan Binali Yıldırım verdi; Müslüman Kardeşler iktidarını devirip başa geçen El Sisi’nin Ankara’daki Büyükelçisi’ne iftar daveti yaptı.

“DÖNÜŞLER” HEM  İRAN HEM ABD BAĞLANTILI…


AKP ve Erdoğan’ın İsrail’le anlaşmasının da, Mısır’la yakınlaşmasının da altında, yeni bir “ittifakın” doğuşunu aramak gerek;
İran son dönemde bölgede etkinlik alanını çok genişletti;
- Suudiler Yemen’de İran yanlısı isyancılarla başedemedi.
- Suriye’de Esad rejimini ayakta tutan, Rusya’dan çok İran’dan gelen destek oldu.
- Irak’ta Felluce’nin IŞİD’den alınmasında en önemli rolü, İran destekli Şii milisler oynadı.
Tüm bunlar da, İran’ın Ortadoğu’daki geleneksel hasımlarını; İsrail’i, Suudi Arabistan’ı ve Mısır’ı harekete geçirdi.
Türkiye’nin İsrail’le barışması da, Mısır’da Müslüman Kardeşler’in önümüzdeki dönemde “yarı yolda bırakılma” hamleleri de, hep bu hareketlenmeyle bağlantılı düşünülmeli.
İşin bir de ABD boyutu var;
Daha doğrusu ABD’de arka arkaya açılan Türkiye bağlantılı davalar;
Zarrab davası malum;
İkinci dava California’da Kuveyt Türk’ün IŞİD bağlantılarına ilişkin olarak geldi.
Üçüncü dava ise, yine IŞİD-Türkiye bağlantısı üzerine; İHH dahil, Türkiye merkezli pekçok dernek ya da vakfı ilgilendirdiği ifade ediliyor.
Türkiye’de AKP iktidarının desteklediği sisteme yönelik bu davalar gelirken, Türkiye’nin ABD’de açtırdığı bir dava ise reddedildi; Fethullah Gülen’in Tahşiye davası bağlantısı nedeniyle ABD’de yargılama girişimi, Amerikalı Federal hakimin “bu davanın yeri ABD değildir” kararıyla düştü.
Kısacası;
AKP hükümetleri döneminde kurulan, bir yanı İran’a, bir yanı ise IŞİD’e uzandığı iddia edilen “uluslararası para yolları” artık sıkı takip altında. Sonu nereye varır bilinmez.
İşte Erdoğan’ın “dönüş” hamlelerinin ilk nedeni stratejik; yani İran’la ilgiliyse;
İkinci nedeni ise bizzat bu “uluslararası para yollarının” açığa çıkmasıyla bağlantılı.
Artık Türkiye’nin, çok kısa bir süre öncesine kıyasla, uluslararası sistemle “çok daha uyumlu” bir ülke olacağını söylemek mümkün.
Erdoğan’ın bu dönüşleri “meşrulaştırmak” için kullanacağı çok iyi bir “iç politika dönüşü” de var üstelik;
Artık sadece “Konya milletvekili” olan Ahmet Davutoğlu…

(Not; Ben hep “dönüş” yazdım. İsteyenler “satış” olarak da okuyabilirler...)

 

ANKARA FISILTISI


Dışişleri Bakan Yardımcısı yine “içeriden”


AKP döneminde uydurulan “Bakan Yardımcılığı” koltuğu, adeta AKP’li eski vekillere tahsisli gibi.
Hemen hemen tüm bakanlıklarda “Bakan Yardımcılığı” görevlerine, eski vekiller atandı.
Biri hariç; Dışişleri Bakanlığı.
Dışişleri’nde atanan ilk Bakan Yardımcısı, Naci Koru idi. Diplomasi mesleğinden gelen, kariyerini Dışişleri Bakanlığı’nda yapmış Koru, “içeriden” yani, meslekten gelmesiyle, diğer bakan yardımcıları arasında farklı konumdaydı.
Dışişleri, Koru’nun yurtdışına büyükelçi atanmasıyla boşalan koltuğa yapılan atamada da “hiyerarşi”yi bozmadı;
Yine “içeriden atama” yapıldı, bir meslek memuru bu göreve getirildi.
Bu kez, “küçük bir Erdoğan” dokunuşu da oldu elbette;
Dışişleri yeni Bakan Yardımcısı Ahmet Yıldız’ın son görevi saraydaydı; Yıldız, Cumhurbaşkanı’nın Dış Politika danışmanlığını yapıyordu.