Türkiye 15 Temmuz’da çok büyük bir felaketi atlattı. Darbe girişiminden beri içe kapandık, kendi derdimize düştük. Ama biz hainlerle uğraşırken, bakın etrafımızda neler oldu:

[caption id="attachment_1328686" align="alignleft" width="500"]Emre Çelik, Twitter hesabında bu fotoğrafı paylaştı. Emre Çelik, Twitter hesabında bu fotoğrafı paylaştı.[/caption]

Türkiye darbe girişimiyle uğraşırken, çok uzaklarda, Atlantik ötesinde de ilginç gelişmeler oldu.
Türkiye’nin darbe yapan FETÖ’cüleri yakalayıp, gözaltına aldığı saatlerde, Beyaz Saray’da bizzat Başkan Barack Obama’nın evsahipliği yaptığı bir resepsiyon vardı.
Türkiye’deki darbeden tam bir hafta sonra 22 Temmuz’da verilen, gecikmiş Ramazan Bayramı resepsiyonunda, Obama’nın misafirleri arasında Türkiye’yi çok yakından ilgilendiren isimler de oldu.
Resepsiyona, Fethullah Gülen’in “manevi lideri” olduğu, ABD’de faaliyet gösteren Rumi Forum’un Başkanı Emre Çelik ile yine Gülen bağlantılı derneklerden Türk Amerikan İttifakı (Turkish American Alliance) Başkanı da katıldı. Üstelik Çelik, Beyaz Saray’dan, arkasında Obama’nın da görüldüğü, bol bol selfie paylaştı.
Tüm bunlar yaşanırken, Ankara Pensilvanya’da yaşayan Fethullah Gülen’in iadesini resmen ABD’den istedi. Üstelik, iade işlemleri tamamlanana kadar Gülen’in tutuklanması da Amerikan yetkililerinden talep edildi.
Şu ana kadar Pensilvanya’dan herhangi bir tutuklama haberi gelmiş değil...

- MENBİÇ “DÜŞTÜ-DÜŞÜYOR”: Kobani için Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan söylemişti “düştü düşüyor” cümlesini... Kobani düşmedi. Bunda, topraklarını açarak peşmergelerin geçmesine, Kobani’ye giderek IŞİD’le savaşmalarına olanak sağlayan AKP hükümetinin de payı büyük. O dönemde düşmeyen Kobani, şimdi çok güçlü. Buna karşılık, AKP hükümetinin “kırmızı çizgi” ilan ettiği Menbiç “düştü düşüyor”.

- MENBİÇ’İN BÜYÜK BÖLÜMÜ, ABD DESTEKLİ GRUPLARIN ELİNE GEÇTİ: Türkiye’nin Suriye sınırında yer alan Menbiç kasabası, Suriye’de başlayan iç savaştan itibaren Ankara’nın işaret ettiği “en kritik nokta” oldu. AKP hükümetinin, Suudi Arabistan ve Katar’la birlikte destekledikleri cihatçı gruplara lojistik, Menbiç üzerinden sağlanıyordu. Menbiç ayrıca Türkiye-Suriye sınırında, Suriyeli Kürtlerin kontrolündeki “kuşakta” ele geçirilmemiş tek noktaydı. Suriye’nin Türkiye sınırında doğuda Kobani, batıda Afrin’in birbirleriyle birleştirilmesi önündeki en büyük engel Menbiç’ti. Ve Türkiye darbe girişimiyle uğraşırken, çoğunluğunu Suriyeli Kürt güçler YPG’nin oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri Menbiç’in büyük kısmını ele geçirdi. IŞİD’in kentteki karargahı düştü. Türkiye-Suriye-Katar destekli cihatçı grupların adı bile geçmez oldu.

- İNCİRLİK OPERASYONLARI SÜRDÜ: Darbe girişimi nedeniyle Türkiye’nin tüm güvenlik güçleri, deyim yerindeyse “paralize” oldu. Ancak Menbiç’e yönelik operasyonlarda kritik rol oynayan ABD liderliğindeki koalisyon uçaklarının İncirlik merkezli operasyonları, yaklaşık yarım günlük bir ara dışında hız kesmeden devam etti.

- KÜRTLER “MENBİÇ’İ ROJAVA’YA BAĞLAYACAĞIZ” DEDİ: Daha Menbiç’te tam kontrol sağlanmadan, Suriyeli Kürt gruplardan açıklama geldi. Rojava’da tek yanlı ilan edilen “federal yapının” eş başkanı Hediye Yusuf, dünya medyasına “Menbiç de yakında Rojava’ya bağlanacak” açıklamaları yapmaya başladı.

- IRAK’TA PKK, SİNCAR’DA ETKİNLİĞİ ELE GEÇİRDİ: Bağlantılı gelişmeler, sadece Türkiye’nin Suriye sınırıyla ilgili değil. Irak sınırında da PKK, Sincar bölgesinde -ki bu bölge de Türkiye sınırına oldukça yakın- kontrolü tamamen ele geçirdi. Kent yönetimi tamamen PKK etkisindeki yöneticilere geçti.
Kısacası...
Türkiye darbe girişimiyle uğraşırken, güneyinde Kürt koridoru “kuruldu-kuruluyor”.

Ve Türkiye, Wikileaks belgelerini kanıt yaptı


Başta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere tüm AKP’liler yaklaşık üç yıldır Fethullah Gülen ve onun örgütünü ağızlarından düşürmüyor. Bir dönem kol kola oldukları, ardından “kandırıldık” diyerek düşmanlaştırdıkları Fethullah Gülen ve örgütünü son üç yıldır tam anlamıyla “düşman” ilan etmiş durumdalar...
Ancak 15 Temmuz darbe girişimiyle anlıyoruz ki, bu düşmanlaştırma da sadece “hamasette” kalmış; üç yıldır “vatan haini” ilan edilen Gülen hakkında, ABD’ye herhangi bir iade talebinde bile bulunulmamış.
Gülen’in resmen istenmesine ilişkin dosya, alelacele, 15 Temmuz sonrasında Washington’a iletildi. O dosyanın içeriğinde ise tam olarak ne olduğu hiç açıklanmadı.
İade başvurusu ABD’ye ulaştıktan sonra Amerikalı gazeteciler de dosya içeriğinin peşine düştü. Elbette ilk başvurdukları yer de Türkiye’nin Washington Büyükelçiliği oldu.
Ve bilin bakalım, bizim elçilik kendilerine “Gülen’in 15 Temmuz darbe girişiminin arkasında olduğuna” dair kanıt olarak ne sundu:
Wikileaks belgeleri...
Evet. Yanlış okumadınız.
Amerikalı gazetecilere Wikileaks’in sızdırdığı Amerikan resmi diplomatik yazışmalarından biri “kanıt” olarak sunuldu.
Yazışma, 2005 tarihini taşıyor. ABD’nin İstanbul Başkonsolosluğu’nun Washington’a yazdığı diplomatik mesajda, Türkiye’deki Yahudi Cemaati Lideri İzak Haleva ile yapılan görüşmeye ilişkin bilgi aktarılıyor. Yazışmada, Gülen Cemaati’nin Fethullah Gülen’in ABD’deki oturma izni için Haleva’dan bir “destek mektubu” yazması isteniyor. Yazışmada, benzer mektupların Ermeni Patriği ile Fener Rum Patriği’nden de yine Gülenciler tarafından istendiği ifade ediliyor.
Yazışmanın en ilginç bölümü, yazan Amerikalı diplomatın yorumlarını koyduğu bölüm...
Amerikalı diplomat, Gülen’in “ılımlı bir dil” kullanmakla beraber, Gülen taraftarlarının Türkiye’de başta polis teşkilatı olmak üzere, tüm devlet yapılanmasına sızdığına ilişkin iddialar olduğuna dikkat çekiyor. Amerikalı diplomat, “Cemaatin asıl amacı konusunda çok ciddi şüpheler var” diyor; Gülen okullarına bağış yapmaları için işadamlarına yapılan baskılara, Gülencilerin Türkiye’de devlet kurumlarına sızma çabalarına atıf yaparak, “Türk İslamı içinde önemli bir yere geldiğinde, Gülen’in ılımlı mesajlarının devam edip etmeyeceği konusunda ciddi şüpheler var” deniliyor.
Yani Türkiye, Gülen cemaati ile 15 Temmuz darbe girişimi arasındaki bağlantıyı, bizzat Amerikan belgeleri ile “kanıtlama” yolunu seçti.
İşe bakın...
Türkiye’de bir dönem fırtınalar estiren Wikileaks belgeleri, şimdi Türkiye’nin kanıtı oldu.
Ve biz şunu öğrendik; hamasetle ülke yönetilmiyor.