Türk Eğitim Derneği’nin düşünce kuruluşu TEDMEM, öğrencilerimizin matematik ve fen bilimlerindeki çıkmazına ışık tutacak kapsamlı bir çalışma hazırladı.
“Türkiye Perspektifinden TIMSS 2015 Sonuçları” adlı çalışmada TIMSS (Trends in International Mathematics and Science Study: Uluslararası Matematik ve Fen Eğilimleri Araştırması) verileriyle gerçekleştirilen ilave analizler sonucunda okullar arası başarı farklılıklarını açıklamaya yönelik önemli bulgulara yer verildi.

Bu çalışmayla birlikte yayınlanan “Türkiye’nin TIMSS 2015 Performansı Üzerine Değerlendirme ve Öneriler” adlı çalışmada, öğrencilerimizin matematik ve fen bilimleri alanlarındaki yetersizlikleri analiz edilerek, buna neden olan tüm faktörler ayrıntılarıyla irdelendi.

Ülkelerin matematik ve fen bilimleri öğretimine ilişkin performanslarını ortaya koyan TIMSS 2015 verilerinin Türkiye perspektifinden ele alındığı kaynak niteliğindeki çalışmada sonuç ve öneriler sıralandı. Raporda “Türkiye’de eğitim bürokrasisi, politikacılar ve sivil toplum; 20-30 yıl öncesiyle, hatta Cumhuriyet döneminin ilk yıllarıyla karşılaştırma yaparak ‘iyi durumda’ olduğumuz söyleminden çıkıp, zorunlu eğitim çağındaki nüfusun tamamı için öğrenmenin nasıl geliştirileceğine odaklanmak zorundadır” ifadesine yer verildi.
Çocukların geleceklerinin ailelerin kısıtlılık ve yoksunlukları ile sınırlı olmadığına dikkat çekilen raporda kaliteli bir okul eğitiminin sosyo-ekonomik düzey, ev ortamının koşulları gibi dezavantajlara rağmen öğrenmede fark yaratabileceği ifade edildi.

Öğrenmeye odaklı politikalarla tüm öğrencilerin en azından temel düzeyde performans göstereceği bir sistemin mümkün olduğunu vurgulayan çalışmada, “Tüm çocukların belirli bir düzeyde öğrenmesini sağlamak öncelikle bir eğitim politikası sorunudur. Tüm çocukların öğrenmesinin politik olarak amaçlanması ve öncelik olarak ele alınması gerekir. Öğrenme performansının geliştirilmesi konusunda tutarlılık ve süreklilik gösteren bir politik irade ortaya konulması halinde, öğrenme performansının nasıl geliştirilebileceği konusunda ciddi bir bilgi birikimi mevcuttur” denildi.

TEDMEM’in TIMSS sonuçlarını tüm boyutlarıyla ele alan çalışmalarından öne çıkan bazı bulgular ve öneriler ise şunlar:

OKULA GİTMEK ÖĞRENMEK ANLAMINA GELMİYOR


Türkiye’nin 4. Sınıf ve 8. Sınıf düzeyinde matematik ve fen bilimlerindeki performansında 2011 yılına göre belirli düzeyde bir iyileşme var. Ancak çok sayıda öğrenci dört yıllık veya sekiz yıllık bir okul eğitimini temel becerilerden yoksun olarak tamamlıyor. Türkiye’de 8. Sınıfta öğrencilerin yüzde 30’u düşük düzeyin (400 puanın) altında, yüzde 58’i ise orta düzeyin altında performans gösteriyor. TIMSS ortalamasında ise bu oranlar yüzde 16 ve yüzde 38’e karşılık geliyor.

MATEMATİKTE ORTAOKULDA ÖĞRENMEDEN KOPUŞ YAŞANIYOR


Uluslararası ortalamaya kıyasla Türkiye’de ortaokul yıllarında matematik performansı düşüş gösteriyor. Öğrencilerin matematik dersi hakkında görüşleri ve derse katılım oranları da 4. sınıftan 8. sınıfa daha olumsuz yönde değişiyor. Bu durum, daha çok öğrencinin öğrenmekten vazgeçmesi ve ortaokul yıllarında bir kopuş yaşanması anlamına geliyor. Ortaokul yıllarında matematik performansındaki gerilemenin nedenlerinin detaylı bir şekilde incelenmesi gerekiyor.

OKUL ÖNCESİ DÖNEMDE BAKIM, GELİŞİM VE EĞİTİM FARK YARATABİLİR


Okul öncesi eğitim alan öğrencilerin, matematik ve fen bilimleri performansı okul öncesi eğitim alamayanlardan daha yüksek. Türkiye’de ilkokul eğitimine başlamadan önce ailede okuma yazma ve sayma etkinlikleri arttıkça, okul öncesi eğitim alma oranı arttıkça ve ilkokula başlamadan önce okuma yazma ve sayma gibi temel becerilere sahip öğrencilerin oranı arttıkça matematik ve fen bilimleri performansı da artış gösteriyor.
Erken çocukluk dönemindeki müdahale alanlarında kalite ve eşitliği eş zamanlı olarak geliştirmeye yönelik önlemlerle dezavantajlı öğrencilerle diğer öğrenciler arasındaki öğrenme açığı erken yaşlarda azaltılabilir. Bu önlemlerden bazıları şöyle sıralanabilir:

  • Doğum öncesi dönemden başlayarak erken çocukluk beslenme, bakım ve gelişimini destekleyen politikalar oluşturulması,

  • Erken çocukluk döneminde çocukların bilişsel, duyuşsal ve fiziksel olarak dengeli gelişimi için aile merkezli farkındalık oluşturulması,

  • Erken çocukluk döneminde çocukların bilişsel, duyuşsal ve fiziksel olarak dengeli gelişimi için özellikle sosyo-ekonomik açıdan dezavantajlı ailelerin çocukları için kurumsal nitelikte eğitim ve gelişim olanaklarının sağlanması,

  • Erken çocukluk döneminde okula devam etme oranını artırmak için maliyetlerin düşürülmesi ve teşviklerin sağlanması,

  • Her bir çocuğun en azından bir yıllık kaliteli bir okul öncesi eğitime erişiminin sağlanması.


TÜRKİYE'DE EVDEKİ ÖĞRENME KAYNAKLARI KIT ANCAK ÖĞRENMEYE ENGEL DEĞİL


Türkiye’de 8. Sınıf öğrencilerinin yüzde 40’ının evlerinde öğrenme kaynakları az, TIMSS ortalamasında ise bu oran yüzde 15. Türkiye’de evdeki öğrenme kaynakları çok olan öğrencilerin matematik ve fen bilimleri performansı, TIMSS ortalamasında evdeki öğrenme kaynakları çok olan öğrencilerin performansından daha yüksek. Fırsat eşitsizliğinden kaynaklı farkları gidermeye yönelik olarak çağ nüfusunun tamamına okul öncesi eğitim sağlanmalı, öğrencilerin ilkokula hazırbulunuşluk düzeyleri geliştirilmeli, okullar güvenli ve düzenli ortamlar haline getirilmeli ve öğretmen niteliği geliştirilmelidir. Evdeki öğrenme kaynakları az olan öğrencilerin öğrenmesinin geliştirilmesinin mümkün olduğu Estonya, İrlanda ve Finlandiya gibi ülkelerde açık bir şekilde görülmektedir.

Evdeki öğrenmeyi destekleyen kaynaklar, erken çocukluk eğitimi ve gelişimi için sağlanan destek, öğrencilerin ailelerinin ekonomik durumu, okul kaynakları ve ilkokula başlarken temel becerilere sahip olma düzeyi, okulda akademik başarıya verilen önem, okul güvenliği ve disiplin, öğretmenlerin mesleki gelişim etkinliklerine katılımı veya fırsatları, öğretime ayrılan süre, öğrenci ihtiyaçları ve yoksunluklarından kaynaklanan sorunlar gibi değişkenler açısından ortaya konulan performans veya Türkiye’nin bu değişkenlerdeki durumu açısından sırası matematik ve fen bilimlerindeki performans düzeyi veya sırasına göre daha iyi bir konumda değildir.

Mevcut durumda eğitim sisteminde ilkokul, ortaokul ve lise düzeyinde hangi bilgi, beceri ve yetkinliklerin kazanıldığı konusunda yeterli veriye sahip değiliz. Ortaöğretime geçiş sınavı ve yükseköğretime geçiş sınavları bize öğrencilerin öğrenme düzeyi ve gelişimleri hakkında veri sağlayamaz. Çünkü bu sınavların temel amacı bir sıralama yapmak, bu sıralamaya göre seçme ve eleme işlevini yerine getirmektir. Mevcut durumda öğrenmenin geliştirilmesi veya dezavantajlı öğrencilerin öğrenme eksiklerinin erken aşamalarda tespit edilerek gerekli önlemlerin alınmasını sağlayacak politikaları oluşturmak, okul düzeyinde eylem planları hazırlamak ve uygulamak, sınıf ve öğrenci düzeyinde öğrenme eksiklerini telafi edecek ek çalışmalar yapmak için somut verilere sahip değiliz. Dolayısıyla öğrencilerin öğrenme eksiklerinin erken aşamalarda tespit edilmesine yönelik bir izleme değerlendirme sistemi kurulmalıdır.

TIMSS 2015’te öğrenciler matematikte bilme, uygulama, akıl yürütme olmak üzere 3 bilişsel alanda değerlendirilmektedir. Türkiye’deki öğrencilerin sadece 4. sınıfta öğrencilerin bilme alanındaki puan ortalamaları, uygulama ve akıl yürütme alanları ortalamalarından daha yüksektir. Matematik 8. sınıf ile Fen Bilimleri 4. sınıf ve 8. sınıfta en düşük performans bilme alanındadır.
“Bilme” alanındaki performansın uygulama ve akıl yürütme alanlarındaki performanstan daha düşük olması, esas itibariyle Türkiye’de öğrenmeyle ilgili kanaat, söylem ve inançlarımızın ne kadar veriye ve kanıta muhtaç olduğunu göstermektedir.

OKULLAR ÖĞRENMEYİ DESTEKLEMİYOR


Okullarımız; kaynak yetersizliğinin öğrenmeye sorun teşkil etmesi, okulda disiplin, güvenlik, öğrenmeye uygun bir okul iklimi gibi nitelikler açısından TIMSS verilerine göre öğrenmeyi destekler nitelikte değildir. Okul temelli bir bütçeleme ile okulun ihtiyaçları ve öncelikleri belirlenerek, okulun temel materyal ve insan kaynakları ihtiyaçlarını karşılayacak düzeyde bir finansman sağlanmalı; okul yöneticilerinin kaynak yönetimi becerileri geliştirilmelidir. Öğrenmeye uygun bir okul ortamı oluşturulması için okul yöneticiliği profesyonelleştirilmeli ve eğitim liderliği kapasitesi geliştirilmelidir.

ÖĞRETMENLERİN MESLEKİ GELİŞİMİ


TIMSS 2015 bulguları öğretmenlerin mesleki gelişim etkinliklerine katılımı konusunda Türkiye’nin TIMSS’e katılan tüm ülkeler içinde son sıralarda yer aldığını göstermektedir. Ülkemizde öğretmene yatırım yapmak bir kaynak sorunu olmaktan çok bir politik tercih sorunudur. Öğretmene yatırım her koşulda öncelikli olmalıdır.
Öğrenmeyi Geliştirmek İçin Eğitim Politikalarında Sürdürülebilirlik, Tutarlılık ve Öğrenmeyi Etkileyen Aktörler Arasında Uyum Sağlanmalıdır
Sistemin çeşitli öğeleri ve aktörleri arasında uyum sağlanması gerekir. Öğrenmeyle ilgili sorun genellikle aktörlerden sadece biri tarafından geliştirilen, girdilerin birinin ya da birden fazlasının niceliğinin veya niteliğinin artırılmasına yönelik kararlar ile çözülemez.