İde okulları Kurucu Genel Müdürü Bünyamin Çelikten’in açılış konuşmasını yaptığı seminerde, okul olarak deneyimli ve nitelikli eğitim kadrosuyla ayrıştıklarını belirten Çelikten, “Eğitimi kişinin öğrenme sürecinden öte, hayatındaki yaşam konforunu sağlama adına önemli bir adım olduğunu düşünüyoruz. İşte bu yüzden öğrenme hayat boyu bitmeyen bir süreç. Öğrencilerin, bilgi ve becerileri doğru bir yaklaşımla, doğru bir birikimle öğrenmesi gerekiyor. Bu durum, hangi mesleği yaparsanız yapın temel bir unsur. Bu becerilere en doğru, en iyi şekilde nasıl sahip olunabilir sorusu, bizim eğitim adına neler yapmamız gerektiğinin cevabını oluşturuyor. Bu sorunun cevabı da çağdan çağa, yıldan yıla değişiyor. Çünkü insanlık ve gelecek değişiyor. Bizler gelecek için insan yetiştirdiğimizden dolayı da kendimizi sürekli güncellemeliyiz” dedi. Daha nitelikli bir eğitim için neler yapılması gerektiğini konuşmaya devam edeceklerini sözlerine ekleyen Bünyamin Çelikten, “ide buluşmaları; nasıl bir eğitim, nasıl bir okul, nasıl bir öğretmen sorusunu hep tartışacağımız ve hep daha iyisini bulmaya çalışacağımız bir yolculuk olacak” dedi.

Uzman Psikolojik Danışman Meltem Canver, “Çocuklarımızın bilişsel gelişim desteklerken aile ve okulun yeri” konulu konuşmasında ailelerin nelere dikkat etmesi gerektiğini ve bu süreçte okulun neler yapması gerektiğini anlattı. Çocukların yaşlarına uygun bilişsel gelişimin oluşabilmesi için ebeveynlerin neler yapması gerektiği üzerinde duran Canver, “Çocuk için öğrenme, belirli basamaklardan oluşuyor. Planlamada sorunu olan çocuklarda ise, sınıf ortamında bir şey öğrenmek daha zor olabilir. Çünkü o çocuk, canı istediğinde, istediği şeyi yapmak isteyecek. Bazen bu durum özgüvenle karıştırılıyor. Çocuğun canının istediğini yapıyor olması özgüvenli bir çocuk olduğunu göstermez. Aslında tam tersidir, özgüven dediğimiz şey sınırlarla gelişir. Bir çocuk sınırlarını bildikçe güvenli bir ortamın içerisinde olur ve neyi yapıp yapamayacağını bilmek, onun yapabilirlik kapasitesini artırır. Öbür türlü biz çocuğa, ‘her şeyi yapabilirsin’ yanılgısı sunmuş oluruz” dedi.

Dikkatin öğrenmedeki ilk adım olduğunu ve bir süzgeç görevi gördüğünü söyleyen Canver, şöyle devam etti: “Çocuğun dikkat ile ilgili bir sorunu varsa, beklenen performansı gösteremeyecektir. İç dünyada ve dış dünyada birçok uyaran bulunuyor. Tüm bu uyaranları fark ederek, arasından biriyle bütünleşip diğerlerini dışarıda bırakmamız gerekiyor. Çocuk için bu, hiç kolay bir durum değil.” diyerek sözlerine şu şekilde devam etti; “Çocuğun anne ve baba ile kurduğu ilişki aslında öğrenmenin zemini oluşturuyor. Anne ve babalar, fark ederek ya da fark etmeyerek bebeklikten itibaren çocukların öğrenme ile olan ilişkilerini belirlemede ilk adımları atıyor. Çocuğun yetersizlikle ilgili hiç bir duygusu yoksa o çocuk öğrenmeye aç olmaz. Okul ona yetersizlikleri, bir takım kuralları gösteren bir yerdir, bu yüzden de okula gitmekten mutlu olmaz. Şunu unutmamalıyız ki, okul sizin iş birliği içerisinde olduğunuz ama çocuğun özerk alanıdır.”

“Nasıl bir eğitim?” sorusuna yanıt veren İde Okulları Eğitim Direktörü Dilek Yakar, “Öğretmenin öğrenciyi dinlemesi, saygı göstermesi, onu bir birey olarak kabul etmesi ve etki yaratabilmesi çok önemli. Artık bu çağda bilgiyi yüklemek değil, beceri odaklı olmak daha önemli. Biz de bu anlamda, eğitim alanında dünyada kabul görmüş farklı program ve yaklaşımlarla besleyerek eklektik bir bakış açısı oluşturduk” dedi.

Çocuğun hem duygusal, hem kişisel, hem de bedensel gelişimine önem verdiklerini söyleyen Yakar, şöyle devam etti: “Her çocuğun farklı olarak ilgi duyduğu, parladığı alanlar var. Bir çocuk matematikte çok başarılı olurken, diğeri sanatsal alanda kendini çok daha iyi ifade edebilir. Çocukların her birine kendilerini ifade edilecekleri alanlar açmamız gerekiyor.”