Lisans Yerleştirme Sınavı (LYS) geçen pazar günü gerçekleşen LYS-3 Edebiyat-Coğrafya oturumu ile sona erdi. LYS’de bu yıl uygulanan yeniliklerden biri de 'Kısa Cevaplı Sorular' oldu. 5 oturumda gerçekleşen sınavda 15 kısa cevaplı soru yer aldı. Sınav sonrasında birçok öğrenci çoktan seçmeli sorulara olan alışkanlıklarını ve kısa cevaplı sorularda zorlandıklarını dile getirdi. Nitekim kısa cevaplı sorular ile açık uçlu sorular arasında fark var. Açık uçlu sınavlar, her sorunun birden fazla doğru yanıtının olabildiği ve yoruma dayalı yanıtlandırılabilen yazılı sınav niteliğinde.

Uğur Okulları Genel Müdürü Nevzat Kulaberoğlu, kısa cevaplı soruların çoktan seçmeli sorulardan farkının öğrencilerde daha çok bilgi ve beceriyi öne çıkarması olduğunu belirterek, “Bu soruların, bugüne kadar uygulanan sınav sistemimizde yarattığı temel fark, öğrencinin bilgiyi çağırma yeteneğini ölçmesi oldu. Çoktan seçmeli ve işlem gerektirmeyen sorularda öğrenci için şans faktörü devreye girebiliyor veya test tekniğiyle yanıt verebiliyordu. Ama kısa cevaplı sorularda, şıklar arasından seçim yapma imkanı olmadığı için öğrencinin bilgiyi zihninde toplaması, onu ayrıştırması ve çıkarıp ortaya koyması gerekiyor” dedi.

PISA'YA KATKIDA BULUNABİLİR


Ezberleme üzerine değil bildiklerini yorumlama üzerine olan bu sistemin bir kademe daha üst düzey beceri gerektirdiğini anlatan Kulaberoğlu, “Bu da aslında sistemimizin odaklanması, öğrencilere kazandırması gerektiğini düşündüğümüz becerilerdir. Bu sorulara cevap verme zorunluluğunu ortaya çıkarması, eğitimin de yeniden gözden geçirilmesine vesile olacak. Hatta dünyadaki PISA gibi güçlü sınavlardaki skorlara katkıda bulunabilir, öğrenmenin daha da derinleşerek analitik düşünebilen bir nesil yetişmesine katkı sağlayabilir” diye konuştu

4 YANLIŞIN 1 DOĞRUYU GÖTÜRMEMESİ OLUMLU


Kulaberoğlu, “Sınavlar öğrencilerin neyi yapamadığını değil, neyi yapabildiklerini ölçmeye yönelik olmalıdır. ÖSYM’nin yapmış olduğu sınavlar ise öğrencileri sıralamaya yöneliktir. Yaklaşık 2 milyon 200 bin öğrencinin arasından sıralama yapmak için bu gerekli bir uygulamadır, 4 yanlışın bir doğruyu götürüyor olması, gerekli bir yaklaşımdır. Akademik olarak baktığımızda ise öğrencinin doğru cevaplayamadığı soru nedeniyle doğru cevabından kısmanın çok olumlu olmadığını düşünüyorum. Çünkü ölçme ve değerlendirmenin mantığı öğrencinin neleri yapabildiğini belirlemektir. Bu nedenle kısa cevaplı soruların daha doğru bir uygulama olduğunu ve 4 yanlışın bir doğruyu götürmeyecek olmasının olumlu olduğunu düşünüyorum” dedi.

YETERLİ BİLGİSİ OLAN ÖĞERENCİYİ KAYGILANDIRMADI


“Öğrencilerde her değişiklik bir kaygı yaratır, bu insan psikolojisinin bir gereğidir” diyen Kulaberoğlu, “Kısa cevaplı sorular öğrencide kaygıya neden oldu ancak yeteri kadar bilgisi ve pratiği olan öğrencide bu kaygının gerçekleşmediğini düşünüyorum” yorumunda bulundu.

ÇALIŞMALARA DEVAM EDİYORUZ


Kulaberoğlu, Uğur Okulları'nın kısa cevaplı sorularla ilgili çalışmalarını şöyle anlattı: “Uğur Okulları olarak Türkiye’de henüz kısa cevaplı sorular tartışılmıyorken bu konuya öncülük ettik ve 2012 yılında 25 bin öğrenciye kısa cevaplı sorulardan oluşan deneme sınavı uyguladık. Bunun bu kadar geniş bir popülasyona entegre edilebilir olduğunu göstermek adına da sonuçlarını Milli Eğitim Bakanlığımız ile paylaştık. 6 Ocak tarihinde, ÖSYM’nin bu yıl sınavda kısa cevaplı sorulara yer vereceği haberinin hemen ardından da bir panel düzenleyerek kamuoyunu bilgilendirme görevimizi icra ettik, deneyimlerimiz ışığında sistemle ilgili bilgilerimizi paylaştık. Eğitim öğretim kalitesi ve okullarımızda öğrenmenin daha iyi gerçekleşmesi için bu uygulamayı desteklememiz gerekiyor.

Biz sınıftaki eğitimimizin de, öğrencilerimizin bu sorulara hazırlanabileceği şekilde olması için çalışmalarımıza devam ediyoruz, geliştirerek okullarımızdaki eğitime olumlu yansıması için herkesin elinden geleni yapması gerektiğini düşünüyoruz.”

SINAVA HAZIRLIK MERKEZLERİ KURULDU


Okullarında 'Uğur Sınava Hazırlık Merkezleri'ni kurduğunu anlatan Kulaberoğlu, şunları söyledi: “Sınavlara hazırlık sadece sınava hazırlık için verilen bir eğitimin neticesi değildir. Öğrencinin çok boyutlu değerlendirildiği ve bütün yeteneklerinin ortaya çıkarıldığı bir süreçten geçmesi gerektiğine inanıyorum. Öğrencinin başta anadilini çok iyi öğrenmesi, okuduğunu çok iyi anlaması ve yorumlaması gerekiyor. Bir sınav ne şekilde olursa olsun okuma ve anlamaya dayanır. Bunun yanında öğrencilerin geniş spektrumdan becerilerle donatılması gerekiyor. Tüm dünyada yaygın olan ve Türkiye’de öncülük ettiğimiz STEM, robotik ve kodlama eğitim yaklaşımları ile öğrencinin doğal becerisini köreltmeden geliştirerek eğitim veriyoruz. Bu eğitim yaklaşımları benimsendiğinde ve uygulandığında sınavlarda başarının gelmesi kuvvetle muhtemeldir.”