Atatürk Üniversitesi Tarih Anabilim Dalı'nda 2015 yılında verilen '19. YY'da Osmanlı'yı ziyaret eden yabancı yazarların eserlerinde Osmanlı halk hayatının derlenmesi' konulu doktora tezi sosyal medyada olay oldu. Tezin içeriği 'içindekiler' ve yemek, yiyecekler, bitki ve meyve adları ile içecek adlarından oluşuyor. Tezde ayrıca alet ve edevat isimleri, dua ve beddua, hayvan isimleri, hastalık isimleri ile deyim ve atasözleri bulunuyor. Herhangi bir değerlendirme ya da metnin bulunmadığı sadece isimler ve 'içindekiler'den oluştuğu kaydedilen tez sahibi ise halen Erzincan Üniversitesi'nde Yakınçağ Tarihi Anabilim Dalı'nda Yardımcı Doçent olarak görev yapıyor.

YÖK AÇIKLAMA YAPTI


Tez'in sosyal medyada yankılanmasının ardından YÖK bir açıklama yaptı. YÖK açıklamasında, “Öncelikle bilinmesini isteriz ki YÖK, kurulduğundan bugüne kadar üniversitelerimizde yapılan hiçbir tezin akademik incelemesini yapmamış, kabul veya reddi sürecine müdahil olmamıştır. Bu kapsamdaki bütün işlemler, akademik özgürlük ve ilgili mevzuat çerçevesinde sadece tezin sunulduğu üniversitelerin ilgili enstitülerince oluşturulan jüriler tarafından yapılmaktadır.

Yükseköğretim Kurulu olarak, bilim dünyamızın tezlere erişimini kolaylaştırmak için tek bir merkezde toplayıp akademik camiamıza sunarken, her yönüyle üniversitelerimizin ilgili komisyon ve kurullarınca kabul edilmiş olan bu tezlerin içeriğine yönelik yeni bir inceleme yapılmamaktadır.

Bununla birlikte, kamuoyuna mal olan konuya ilişkin gerekli incelemenin ilgili üniversitemizce yapılacağından eminiz” dedi.

“YÖK'ÜN KALİTEYİ ARTIRMASI GEREKİYOR”


Konuyu sozcu.com.tr'ye değerlendiren Öğretim Elemanları Sendikası (ÖGESEN) Başkanı Vahdet Özkoçak ise, YÖK'ün, üstteki sorunları çözmek isterken, alttaki sorunları ötelemeyi düşündüğünü belirterek, “Dünyada en değerli unvan olan PhD yani doktoranın önemi yeteri kadar vurgulanmadı. Öyle ki bazı tezler sadece literatür taramaları ve tekrarların ötesine geçememektedir. Tez izleme komiteleri, doktora sınav jürileri ve doktora danışmalarının bu konuda daha dikkatli ve hassas olması gerekiyor. Yeni YÖK'ün doçentlik sözlü sınavı ve yardımcı doçentlik kadrolarını revize etmeden önce yapması gereken ülkemizdeki doktoraların ve doktoralıların kalitesini artırması gerekiyor. 2030'a kadar 70 bine yakın doktoralı açığımızın kapanması gerektiğini düşündüğümüzde, hızlandırılmış işlerle, topluma, alanına, bilime katkı sağlayabilecek tezlerin ortaya çıkamayacağı sonucu ortada” diye konuştu.

“AÇIKLAMALARLA ATILAN ADIMLAR BİRBİRİNİ TUTMUYOR”


YÖK'ün konuyla ilgili açıklamasını da değerlendiren Özkoçak şunları söyledi: “YÖK Başkanımızın yeni yapmış oludğu açıklama üzerine söyleyebileceğimiz tek şey var; YÖK gerçekten akademik özgürlüklere önem vermesi gereken bir kuruldur. Kuruluş amacına da günümüz şartlarına bakıldığında yapması gereken budur. Ancak YÖK Başkanı Yekta Bey'in yapmış olduğu açıklamalarla atmış olduğu adımlar birbirini tutmamaktadır. Örneğin Üniversitelerarası Kurul Başkanlığı'nın (ÜAK) yapmış olduğu çalışmaları sanki YÖK'le birlikte yapmıyormuş gibi, sanki YÖK'ün ÜAK nezdinde hiçbir etkisi yokmuş gibi gösteriliyor. Unutulmamalıdır ki ÜAK başkanları üniversitelerimizn rektörlerinden oluşmaktadır. Yani YÖK'ün seçim ile cumhurbaşkanına gönderdiği adaylardan biridir. ÖYP olarak akademik özgürlüklere önem verildiği söylenmekte, ancak binlerce aday mağdur edilmektedir. Özlük hakları ve özeleştiri konusunda sayın Saraç'ın kurum içindeki dengeleri gözeterek açıklama yapmasından ziyade bu sorunları çözmek üzere atacağı adımları okumak ve görmek isteriz.”

tez1
tez2
tez3
tez4
tez5
tez6
tez7
tez8
tez9