Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz'ın geçen hafta düzenlediği basın toplantısıyla tanıttığı yeni müfredat taslağı eğitim gündemine damga vurmaya devam ediyor. Taslak müfredatın açıklanmasıyla birlikte Eğitim-Sen de bir değerlendirme komisyonu kurarak, konuyu inceledi.

İnceleme ve değerlendirme sonuçlarını kamuoyu ile paylaşan Eğitim-Sen, İslami kimlik ve vurgunun yeni müfredatta daha ön plana çıkardığını, Türk Dili ve Edebiyatı derslerinde şiir, öykü, roman gibi eser seçimlerinin ucunun açık olduğunu, tercihlerin ders kitaplarının yazarlarına bırakıldığını belirterek, “Kitapların yazım sonrasında inceleme ve onay sürecinde TTK’da yaşayacağı serüvenin nasıl şekilleneceği birçok soru işaretini beraberinde taşımaktadır. Örneğin, bu şairler arasında yer alan Nazım Hikmet, Cemal Süreyya Ahmet Arif gibi şairlerin şiirleri olacak mı? Veya yeniden kitaplarda bu şairlerin şiirlerine yer verilecek mi? Benzer durum roman ve öykü yazarları içinde geçerli. Aziz Nesin, Rıfat Ilgaz, Orhan Pamuk, Yaşar Kemal, Orhan Kemal, Fakir Baykurt, Ahmet Ümit, Adalet Ağaoğlu, Mehmet Uzun, Vedat Türkali gibi yazarların eserleri okutulacak mı, bu eserlerden bölümlere ders kitaplarında yer verilecek mi? Cumhuriyetin Kuruluşu ve sonrasında, Kurtuluş Savaşında önemli görevler üstlenmiş tarihi kişiler arasında İsmet İnönü’nün olmaması bilinçli bir tercih mi? Yoksa unutma mı? Açıklanması gerekir” değerlendirmesinde bulundu.

İşte Eğitim-Sen'in paylaştığı değerlendirme notlarından başlıklar...

OLDU BİTTİYE GETİRİLMEK İSTENİYOR


MEB’in askıya çıkardığı taslak programların pilot uygulama yapılmadan, bilimsel bir inceleme ve değerlendirmeye tabi tutulmadan önümüzdeki eğitim öğretim yılından itibaren uygulanacağının açıklanması son derece sakıncalıdır. Bakanlığın gelecek öneriler doğrultusunda ders kitapları yazım sürecinin 20 Şubat’tan itibaren başlayacağını açıklaması, tıpkı 4+4+4 düzenlemesinde olduğu gibi, müfredat gibi önemli bir konunun bir oldubittiye getirilmek istendiğini göstermektedir.
Müfredat değişikliği ilkokulda, ortaokulda, lisede işlenecek derslerin içeriği ve bunlarla ilgili önemli ve tüm toplumu ilgilendiren düzenlemelerdir. Müfredat değişikliklerini içeriğinin ne olacağı, nasıl bir değişiklik önerildiğinin bütün yönleriyle, bilim insanları, eğitim bilimciler ve eğitim sendikalarının görüşleri alınarak, çeşitli yönleriyle tartışılarak belirlenmesi gerekir. Oysa bugün MEB’in yapmaya çalıştığı ülkenin bugünü ve geleceğini ilgilendiren böylesine önemli bir konuda “yangından mal kaçırır gibi” hareket etmekten başka bir şey değildir.

ELEŞTİRİLER KARADELİKTE KAYBOLACAK


MEB’in, okullarda uygulanacak öğretim programları ile ilgili olarak, çeşitli bilim dallarını ilgilendiren konuların eğitim biliminin temel ilke ve kuralları çerçevesinde değerlendirilmesi için adım atmak yerine, göstermelik olarak halka ve “sivil toplum” kuruluşlarının görüşlerine başvurmayı tercih etmesi, içeriğinden bağımsız olarak halkın onayının da alınmak istendiğini göstermektedir. Daha önce benzer süreçlerde yapıldığı gibi, yeni müfredat programı oluşturulurken iktidarın siyasal-ideolojik çizgisi ile ters düşmeyen, aynı zamanda mevcut eğitim politikaları ile uyumlu bir müfredat programının hazırlandığı anlaşılmaktadır.
Yeni müfredat hazırlıkları sürecinde “Eğitim müfredatının basitleştirilerek, hacminin daraltılacağı”, “Bilgiden çok analiz yeteneklerini geliştirecek bir müfredat oluşturulacağı” iddia edilmiştir. Ancak 13 Ocak’ta taslak programların açıklanmasının ardından programlardaki “sadeleştirme” ve “basitleştirme” kavramları ile neyin kastedildiği kısa sürede anlaşılmıştır. MEB’in sadeleştirmeden kastı, öğretim programlarında iktidarın siyasi-ideolojik söylemleri ile çelişen bilgi ve ifadelerin ayıklanması, buna karşın özellikle iktidar tarafından sürekli referans gösterilen kişi ve olayların öğretim programlarının içine yerleştirilmesidir.

“EĞİTİM SİSTEMİ MÜFREDAT İLE YENİDEN FORMATLANIYOR”


Eğitim-Sen, müfredat değerlendirme ölçütlerinde aşağıda yer alan maddeleştirilmiş ölçütler üzerinden bazı derslerin müfredat taslağını ele alıp, yorumlayıp, görüş ve öneriler oluşturmaya çalıştı.

Değerlendirme ölçütleri

Bilgi yanlışı ve aşırı tekrar (totoloji) olmayacak,
Normatif ve özcü olmayacak,
Şiddet, baskı, düşmanlık, dışlama, cinsiyetçilik, ayrımcılık, ırkçılık, mezhepçilik içermeyecek,
Bilimsel, eleştirel ve yaratıcı olacak,
İnsan, toplum ve doğa yararına (hümanist, toplumcu, çevreci) olacak,
Eşitlikçi ve özgürlükçü olacak,
Demokratik değerleri ve hukukun üstünlüğünü esas alacak,
Güncel gelişmeleri içerecek,
Öğrenci odaklı olacak, çocukların soyut ve somut düşünme aşamaları korunacak,
Çocuk hakları ve çocuğun üstün yararı esas alınacak,
Aşırı merkeziyetçi olmayacak,
Öğretme-öğrenme süreçleri yaşama hazırlayıcı olacak,
Ölçme ve değerlendirme ölçütleri objektif olmalı,
Teknolojik yeniliklere açık olacak,
Eşit yurttaşlık talebi olanların beklentilerine yanıt verecek,
Toplumsal renkliliği ve çeşitliliği içinde barındıracak,
Toplumun kültürel çeşitliliğinin oluşturduğu değerlere yabancılaşmayan,

DEĞİŞİMLER, SAPTANAN BULGULAR, ELEŞTİRİLER


Yukarıda yer alan ölçütler bağlamında bakıldığında açıklanan taslak müfredatta incelenenHayat Bilgisi, Türkçe, İnsan Hakları Demokrasi ve Yurttaşlık, Sosyal Bilgiler, Biyoloji, Tarih, Seçmeli Tarih Dersleri, İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük 8 ve 11.Sınıf. İlkokul ve ortaokul Görsel Sanatlar derslerinde bu ölçütlerin bir bölümünü görmek mümkündür.

Ünitelerin, konu bazlı olmaktan çok kazanımları zenginleştiren, güçlendirip çeşitlendiren özellikler taşıması, ayrımcılık içeren kimi ögelerin ayıklanması, geçmiş müfredata göre daha özgürlükçü, eşitlikçi, farklılıklara dair farkındalık yaratma çabası içinde olunduğu söylenebilir.
Sosyal bilim derslerinde tarihsel, toplumsal, siyasal ve sosyal olaylar ele alınırken bilgilerin gerçeklere uygun ve nesnel olması beklenir. Özellikle kimi derslerde bu ilkenin korunmadığını söylemek mümkündür.

TARİH TERSİ 11. SINIFLARDA 2 SAAT ZORUNLU


Ortaöğretim de önceden 9 ve 10.sınıflarda haftada 2 saat Tarih dersi zorunluydu. Yeni taslakta 11.sınıflarda tarih dersi 2 saat zorunlu yapılmış. Bu sınıflarda 2 saat İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük dersinin yanında 4 saatte seçmeli olarak Çağdaş Türk ve Dünya Tarihi dersi işlenmektedir. Bu dersin içeriğine yakın tarihin sosyal ve siyasal olayları eklenmiş.
Önceki müfredatın geneline Türk İslamcı gelenek damga vurmuş iken, bu müfredatta İslami kimlik ve vurgu daha ön plana alınmış. Türkçe, Sosyal Bilgiler, Tarih, Seçmeli Tarih Dersleri, Türk Dili ve Edebiyat derslerinde önerilen konu içeriklerinde ve kazanımlarda Milliyetçi yaklaşımların yanında İslamcı geleneksel yaklaşımın abartılı, örtük ve açık bir şekilde yer aldığını söylemek mümkün. Sıralama köklerine, dinine, diline ve tarihine sahip çıkıp, bu değerleri benimseyen, aynı zamanda evrensel değerleri de özümsemiş insan model yaratmak amaçlanmış. Temel alınan asıl değerler bunlar olunca evrensel değerlerin bir bölümü aksesuar gibi kalmış.

NAZIM HİKMET, CEMAL SÜREYA OLACAK MI?


Türk Dili ve Edebiyatı dersinde şiir, öykü, roman vb gibi eserlerin seçiminin ucunun açık, kitapların hangi şair ve yazarlara ait olduğunun tercihlerinin ders kitaplarının yazarlarına bırakılması, kitapların yazım sonrasında inceleme ve onay sürecinde TTK’da yaşayacağı serüvenin nasıl şekilleneceği birçok soru işaretini beraberinde taşımaktadır. Örneğin, bu şairler arasında yer alan Nazım Hikmet, Cemal Süreyya Ahmet Arif gibi şairlerin şiirleri olacak mı? Veya yeniden kitaplarda bu şairlerin şiirlerine yer verilecek mi? Benzer durum roman ve öykü yazarları içinde geçerli. Aziz Nesin, Rıfat Ilgaz, Orhan Pamuk, Yaşar Kemal, Orhan Kemal, Fakir Baykurt, Ahmet Ümit, Adalet Ağaoğlu, Mehmet Uzun, Vedat Türkali gibi yazarların eserleri okutulacak mı, bu eserlerden bölümlere ders kitaplarında yer verilecek mi?

İSMET İNÖNÜ UNUTULDU MU, BİLİNÇLİ TERCİH Mİ?


Cumhuriyetin Kuruluşu ve sonrasında, Kurtuluş Savaşında önemli görevler üstlenmiş tarihi kişiler arasında İsmet İnönü’nün olmaması bilinçli bir tercih mi? Yoksa unutma mı? Açıklanması gerekir.

1.Sınıfta yazıya başlama konusunda bir çelişki var. Bir yerde aşağıda 1.paragrafta yazılı olan bilgi yer alırken, aynı konu ile ilgili başka bir bölümde ikinci paragrafta yer alan zorunluluktan söz edilmektedir.
1-‘Öğretmen, farklı yöntemlere uygun etkinliklerle yazmayı öğrenciler açısından zevkli hâle getirerek öğrencilerin yazma alışkanlığı kazanmalarına yardımcı olmalı, öğrencilerin hangi türlerde yazmaya yetenekli olduğunu belirleyerek onları başarılı olduğu türlerde yazmaya yönlendirmelidir.’
2-‘İlk okuma yazma çalışmaları; sözlü iletişim, okuma ve yazma ile birlikte ele alınmalıdır. Bütün çalışmalar, 1. sınıf düzeyindeki kazanımların gerçekleştirilmesine yönelik olarak düzenlenmelidir. Bütün yazı çalışmaları 8. sınıfın sonuna kadar bitişik eğik yazıyla yapılmalıdır. Bitişik eğik yazıyı kullanarak okunaklı hece ve kelimeler yazar. Anlamlı ve kurallı cümleler yazar. Duygu, düşünce ve isteklerini yazmaları sağlanır.’

“ÜLKEMİZDE HAYAT ÜNİTESİNDE ATATÜRK DE PAYINA DÜŞENİ ALMIŞ”


Derslerin tamamında bir ‘sadeleştirme’ söz konusu. Bu ‘sadeleştirmeden’ 1,2. ve 3.Sınıf Hayat Bilgisi dersinin ‘ülkemizde hayat’ ünitesinde yer alan Atatürk ile ilgili bilgilerde payına düşeni almış.

BÜTÜN DİNİ BAYRAMLAR YER ALMALIYDI


1.Sınıf öğrencilerine dini bayramlar ile ilgili kazandırılması önerilen kazanımlar birinci sınıf yaş düzeyinin üzerinde olduğunu düşünüyorum. Buna rağmen İlla da bir kazanım verilecekse ülkede yaşayan bütün yurttaşların dini bayramları yer almalıydı. O zaman haklı olarak şu soruyu sormak durumundayız. Bu ünitede ülke vatandaşı olan Hristiyanların dini bayramları neden yok?

15 Temmuz Demokrasi Zaferi ve Şehitleri Anma Günü ile Zafer Bayramının 1.sınıflarda işlenecek olması sınıf seviyesi düşünüldüğünde anlamsızlaşabilir.

EVRİM ÇIKARILMIŞ, DARWİN YOK


‘Hayatın başlangıcı ve evrim’ ünitesi çıkarılmış. Biyoloji bilimine büyük katkılar sunmuş tarihi kişiler arasında Darvin yok. Darvin ve evrim düşmanları ile karşıtlarının istediği olmuş. Bu üniteye biyoloji müfredatında yeniden yer verilmesi biyoloji biliminin temel esasları açısından önemlidir.

Bütün ders müfredatlarına ilişkin felsefi yaklaşımda milli, manevi, ahlaki değerler ile evrensel değerler birlikte ele alınmaya çalışılmış. Hemen her dersin felsefe ve değerler bölümünde bu imgelerin ilk üçünün ana aksları oluşturduğu bu üç ilkeye özel vurgu yapıldığı görülmektedir.
Örneğin, Türk Dili ve Edebiyatı Dersi Öğretim Programı ile öğrencilerde farkındalık oluşturulması, kullanılacak yöntem ve tekniklerle özümsemeleri ve tutuma dönüştürmeleri hedeflenen değerler ve bu değerlerin aktarılmasında kullanılabilecek örnek konu başlıkları Tablo 1’de sunulmuştur. Öğrenme-öğretme sürecinde kullanılacak etkinlik ve öğretim materyallerinin hazırlanmasında, öğretim programı kazanımları ve ünitelerde belirlenen işlenişle tutarlı olacak şekilde tabloda belirlenmiş değerler ve bu değerlere ilişkin örnek konu başlıklarını içeren metinlere yer verilebilir. Farklı değerleri ya da konu başlıklarını içeren metinler de seçilebilir ya da oluşturulabilir. Bu durumda metin çalışmaları sırasında metinde bulunan değer(ler)e ilişkin sorular yönlendirilmeli ve çalışmalar planlanmalıdır.

YAZARLAR KİTAP KOMİSYONUNA BIRAKILMIŞ


Dil-Anlatım ve Türk Edebiyatı olan ders Türk Dili ve Edebiyatı olarak tek ders ve müfredat çatısı altında toplanmış
Müfredat okuma, yazma ve sözlü iletişim olarak üç ana bölüme ayrılıyor.
Edebiyat bilgileri, okuma, yazma becerisi ve dilbilgisi konuları üniteler çerçevesinde tek etek işlenecek.
Taslakta genel hatlar var… Çok genel tutulmuş. Örneğin: 10.sınıf hikaye ünitesi için Cumhuriyet dönemi, Milli edebiyat dönemi, Serveti Fünun döneminden üç hikaye seçilecek….deniliyor, ancak yazarlar kitap komisyonuna bırakılmış.
Taslak kapsamı genel, bütünleyici ve eşitlikçi görünüyor. Ancak burada önem taşıyacak olan kitap hazırlayacak komisyon. Bu komisyonun alanı çok esnek tutulmuş.
Bu haliyle taslak iyi görünse de ikinci ve önemli aşama olan kitap hazırlama süreci. Bu haliyle bütünleyici esnek ve eşitlikçi görünen müfredat hangi komisyon tarafından hazırlanacak? Bu komisyonun özelliği, vizyonu, amacı bu aşamada çok önemli. Çünkü bu yaklaşımla müfredat, komisyona göre  kitapta vücut bulacak görünüyor.
Seçilecek metinler için genel kazanımlara bağlanmış yapıtların sanatçıları döneme ve eserin içeriğine göre işlenmesi belirlenmiş; ancak seçilecek metin ve sanatçısı yine hazırlayacak komisyona bırakılmış. Yine kitabı  hazırlayacak komisyonun niteliği burada önem kazanıyor.
12.sınıflarda Türk edebiyatının önemli edebi toplulukları var ancak yine esnek tutularak komisyona havale edilmiş.

Türk Dili ve Edebiyatı ders kitaplarına alınacak metinlerin aşağıdaki nitelikleri sağlaması gerekir:
Metinler, “Türk Millî Eğitiminin Genel Amaçlarına ve Temel İlkeleri”ne uygun olmalıdır.

Metinlerde ‘Türk milletinin bölünmez bütünlüğüne; millî, manevi, kültürel ve ahlaki değerlerineaykırı unsurlar yer almamalıdır. Metinlerde ayrıştırıcı, bölücü, siyasi ve ideolojik ifadelere yer verilmemelidir’ Taslakta farklılıklara, farklı düşüncelere olanak sağlamak gibi ifadeler yer alsa da temelindeki bu yaklaşım seçilecek konu ve sanatçıları sınırlandırmış oluyor.
Bu bakış açısı bazı edebi eserlerin daha baştan derslerde yer almasını yasaklayan bir bakış açısı. Elbette bazı hususların yer almamasına dikkat edilmelidir. Ancak aynı duyarlılığın Türk Dili ve Edebiyatı ve diğer sosyal bilim derslerinin müfredat taslaklarının felsefi yorumunda, değerler ve kazanımlar bölümünün tamamına yakınında yer alan milliyetçi muhafazakâr imge ve kodlamalar içinde gösterilmesi beklenir.

2008 EKONOMİK KRİZİ YER ALMIYOR


Koalisyonlar döneminin ekonomik krizleri yer alırken, 2008 krizinin neden yer almadığı sorgulanmalıdır

‘Türkiye’de ortaya çıkan ekonomik krizler (5 Nisan 1994 ve 2001 Krizi) üzerinde durulur.’

Sonuç olarak, gelecek kuşaklar aile ve çevrenin yanı sıra özellikle okullarda aldıkları eğitim ile sosyalleşir ve toplumsallaşırlar. Doğaya, topluma, sosyal, ekonomik, kültürel ve siyasal olaylara daha sağlıklı yorumlar yapabilir, tartışabilir, aklın ve bilimin süzgecinden geçirebilir, düşünür ve davranış değişimi yaşarlar, biçimlenir ve yapılanırlar. Bütün bu hareketlerin olumlu davranış dönüşümleri eğitim müfredatı ve bu müfredata yer alan kazanımlara göre hazırlanır, ders araç gereçleri ve materyaller kullanılarak pekişir. O nedenle eğitim müfredatının daha uzun zamanlı, geniş tabanlı katılımla tartışılması ve üzerinde mutabık kalınan temel yaklaşımlar üzerinden hazırlanması gerekir. Çoğulcu, çağdaş ve katılımcı demokrasinin genel kuralı böyledir. Böyle olduğunda müfredatın demokratik olması sağlanabilir. Bunun dışında ‘ben yaptım oldu’, ’siz söyleyin, önerin ancak biz bildiğimiz gibi yaparız’ anlayışı ‘zora dayalı rıza yöntemlerinin’ bir tezahürü olur. Bu tutumda demokratik değerler ile örtüşmez.

Eğitim bilim çevrelerinin yapacağı önermelerin dikkate alınması ve kapsamlı değişikliklerin yapılması gereklidir.