Yılmaz, TUSİAD kokteylinde SÖZCÜ’nün ‘’Paradan yeniden sıfır atma zamanı geldi mi?’’ sorusuna ise, "Henüz erken, ancak bu gidişle eninde sonunda yine sıfır atmak gerekecek" cevabını verdi. Yılmaz, paradan 6 sıfır atıldığı dönemde Merkez Bankası Başkanıydı.

TL DEĞER YİTİRİYOR

Yılmaz, hükümetin enflasyonla mücadeleye yeteri kadar önem vermediği için Türk Lirasının değerinin günden güne eridiğini söyledi. Türk Lirasından 6 sıfır atılarak 2005 yılında yeni bir başlangıç yapıldığını, ancak bunun devamının getirilemediğini belirten Yılmaz, "Enflasyonla yeterince mücadele edilemediği için ne yazık ki 2005 yılında TL'den attığımız 6 sıfır sonucunda piyasaya çıkardığımız 100 yeni Türk Lirasının bugünkü satınalma gücü 35 TL'ye kadar düştü" dedi.

RESMİ VERİLER DE DOĞRULUYOR

Yılmaz'ın bu tespitini TÜİK verileri de doğruluyor. TÜİK'e göre, TL'den 6 sıfırın atıldığı 1 Ocak 2005 tarihinde Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE)114.49 seviyesinde bulunuyordu. Kasım 2017'de TÜFE 325.18 seviyesine yükseldi. Endeksteki bu artış, 1 Ocak 2005'teki 100 liranın değerinin bugün 35 lira 20 kuruşa indiği anlamına geliyor. Diğer bir ifadeyle 2005 başında örneğin 100 lira ödenerek satın alınan bir ürünü bugün alabilmek için 284 lira harcamak gerekiyor.

KUL HAKKI YENİYOR

Durmuş Yılmaz, devletin görevinin vatandaşın cebine koyduğu, ülkenin itibarı olan paranın değerini korumak olduğunu, aksi halde paranın itibarı kayboldukça ekonomide dolarizasyon yaşanmaya başladığını söyledi. Hızlı ve sürdürülebilir büyümek isteyen hükümetlerin mutlaka fiyat istikrarını sağlayıp enflasyonu dizginlemesi gerektiğini belirten Yılmaz, "Enflasyonu düşürmek, gelir adaletsizliğinin ortadan kaldırılması için de kaçınılmazdır. Çünkü enflasyon kul hakkının yenmesine yol açar" dedi

ENFLASYONLA HIZLI BÜYÜME

Yılmaz, hükümet enflasyonla mücadeleyi bir kenara bırakıp tercihini büyümeden yana kullandığını belirtti, "Bu tercih kullanılırken herhalde vatandaşın enflasyona daha toleranslı olduğu düşünüldü. Oysa enflasyonla mücadele her şeyden önce sürdürülebilir büyüme için şart" tespitinde bulundu. Büyümenin hızlandığı dönemlerde hem fiyat istikrarının hem de finansal istikrarın tehlikeye girdiğine işaret eden Yılmaz, enflasyonun yükselmeye başladığı anda yabancı yatırımcıların risk primi istemeye başladığını, bunun da faizlerin yükselmesine ve TL’nin değer kaybetmesine yol açtığını söyledi.

FAİZDE YÜZDE 18'İ İŞARET ETTİ

14 Aralık Perşembe günü (yarın) toplanacak Merkez Bankası Para Politikası Kurulu'nun (PPK) faizleri artırıp artırmayacağı merak edilirken, Yılmaz, "Sizin tahmininiz nedir?" sorumuza, Amerikalı iktisatçı John Taylor tarafından geliştirilen Taylor kuralına atıf yaparak yanıt verdi. Yılmaz, "Taylor diyor ki; bir enflasyon hedefiniz var, bir de gerçekleşen enflasyonunuz. Gerçekleşen enflasyonunuz yüksekse, sizi hedefe (yüzde 5'e) götürecek olan faizin formülü şöyle olmalı: Gerçekleşen enflasyon+hedef enflasyon= faiz" dedi. Yılmaz'ın işaret ettiği formüle göre, Merkez Bankası faizlerinin şu anda; gerçekleşen enflasyon yani yüzde 12.98 ile hedef enflasyon yani yüzde 5'in toplamı olan yüzde 17.98 olması gerekiyor.

HORMONLU BÜYÜME ÇALIŞANLARI FAKİRLEŞTİRDİ

Durmuş Yılmaz, TÜİK'in açıkladığı yüzde 11.1'lik üçüncü çeyrek büyümesini "Sürdürülemez kredi genişlemesi ve iç tüketime dayalı hormonlu büyüme" olarak tanımlarken, bu büyümenin sokağa yansımadığının en çarpıcı kanıtı olarak işçilerin, memurların ve emeklilerin milli gelirden aldığı payın hızla düşüyor olmasını gösterdi. Büyümeye ilişkin görüşlerini twitter hesabından paylaşan Yılmaz'ın dikkat çektiği tabloya göre şirket karları ile işgücü ödemeleri geçen yılın ilk çeyreğinde milli gelirden yüzde 40 ile eşit oranda pay alırken bugün şirket karlarının oranı yüzde 50'yi aştı, iş gücü ödemeleri ise yüzde 35'in altına düştü. Yüzde 11.1'lik büyüme nedeniyle 2018'de vergi beyanlarında önemli artışlar olacağına da dikkat çekerken, mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış gerçek büyümenin yüzde 1.2'de kaldığını, tarımda yüzde 0.2, sanayide de yüzde 1.3 küçülme yaşandığını belirtti.