Türkiye’de şirketler arasındaki ödeme davranışları son 10 yıldır giderek kötüleşiyor. Türk şirketleri ortalama 80 gün ile dünyanın en uzun süren alacak tahsil etme süresine (DSO) sahip. Üstelik, inşaat, ileri teknoloji, kağıt, ilaç ve makine sektörleri ödemelerde ortalamanın üzerinde 3 aydan daha uzun süre bekliyor. Alacak sigortası şirketi Euler Hermes’in raporuna göre, 2007’de ortalama 15 gün olan ödeme süresinin 80 güne çıkması, ayrıca dolardaki artış nedeniyle döviz borçlarında yaşanan olumsuzluklar şirket iflaslarını artırıyor. Rapora göre, bu yıl Türkiye’deki kurumsal iflasların yüzde 4 artarak 12 bin 800’e ulaşması bekleniyor.

İŞSİZLİK CİDDİ PROBLEM

Allianz Makroekonomik Araştırmalar Küresel Başkanı ve Euler Hermes Baş Ekonomisti Ludovic Subran, Türkiye ekonomisinin 2018’de yüzde 3.5 büyümesini öngördüklerini söyledi. Subran, 2017 ve öncesinde güçlü GSYİH büyümesinin yeterli istihdam olanakları yaratmadığını, kapasite kullanımlarındaki gelişmeye rağmen işsizliğin ciddi bir problem olduğunu vurguladı.

Kredi Garanti Fonu’nun (KGF) devreye girmesinin etkili olduğunu hatırlatan Subran, “Türkiye’de kredi sorununun önüne geçilebilmesi için bu sürecin iyi işlemesi önemli. Türkiye’nin ihracatı artmış durumda. Bu aslında Türk Lirası’nın değer kaybına bağlı fakat daha önceki yatırımlar KGF ile sübvanse edilmişti” açıklamasında bulundu. Türkiye’nin ilk yarıda yüzde 5.1’lik büyüme oranını şaşırtıcı bulan Subran, bu oranın yıl sonunda yüzde 5.2 seviyesine yükseleceğini tahmin ettiklerini aktardı.

BÜYÜMEYİ HALK SIRTLIYOR

Ekonomiye sağlanan teşvik ve kredi desteklerinin sonuç verdiğini ve büyümenin yüzde 5’i aştığını ifade eden Subran, büyümenin sürdürülebilir olmadığına ve kamu maliyesi sağlamlığını korusa da yeni borçlanmanın daha pahalı hale geldiğini kaydetti. Son iki yıldır Türkiye’ye giren yabancı para akışında çok sıkıntı olmasa da doğrudan yabancı yatırımlar açısından ciddi fırsatlar kaybedildiğini dile getiren Subran, Türkiye’deki ekonomik büyümeyi Türk halkının sırtladığını ifade etti.

Merkez Bankası’nın politika açısından alışılmışın dışında uygulamalar yaptığını belirten Subran, “Enflasyon ve para birimi baskıları normalleştirilmeye çalışılıyor. Politika faizi yüzde 8’de sabit idi. Merkez Bankası likiditeyi yüzde 12,25’ten fonladı” yorumunu yaptı. Merkez Bankası’nın 2010 yılının başlarından beri çok iyi, çok esnek bir döviz kuru karması getirdiğini vurgulayan Subran, Merkez Bankası’nın büyük ve büyümekte olan orta seviyedeki piyasalara müdahaleler yaparak özel sektördeki negatif etkiyi bertaraf ettiğinin altını çizdi.

grafik880

Kur krizinin ‘şimdilik’ önüne geçmeyi başardık


LUDOVİC Subran, cari açık ve finansman sorununun ‘Türkiye’nin aşil topuğu’ olmaya devam ettiğini kaydetti. 2015’ten beri TL’nin dolar karşısında yüzde 40 değer kaybettiğine dikkat çeken Subran, sert bir kur krizinin ‘şimdilik’ önüne geçildiğini söyledi. Subran, büyümenin yavaşlaması, cari açık ve devam eden dolarizasyon etkisiyle 2018’de volatilite ile beraber TL’de yüzde 10’luk bir değer kaybın daha yaşanmasını beklediklerini vurguladı. Kurumun tahminine göre Cari açık/GSYİH oranı 2018’de yüzde 4’ün üzerinde kalacak.