66 yıllık İtalyan banyo markasını Türkiye'ye getiren Ahmet Şadi Burat, aynı zamanda büyük bir başarı hikayesine de imza attı. 2007'de Burat’ın kapısını çalan 66 yıllık köklü İtalyan markası Bocchi, üretimi Gebze ve Tuzla’ya taşıdı. Yenilikçi ürünleriyle tanınan şirket, şu anda kendi sektöründe, 34 farklı ülkeye mal gönderen ikinci büyük ihracatçı olmayı başardı. Key Teknik ismiyle rezervuar üreticisi de olan şirket, bu işini Amerika’nın alanındaki en büyük şirketi Fluidmaster’a sattı.
Eczacıbaşı Vitra’da 23 yıl genel müdürlük yaptıktan sonra emekli olan Ahmet Şadi Burat’ın başarı öyküsünü dinledik.

- Bocchi nasıl kuruldu? Bir sahil kasabasına da yerleşebilirdiniz...
-Emeklilik bana göre değil, hep aklımda iş fikirleri vardı. Önce İtalya’nın dünyadaki en büyük seramik makineleri üreten şirketi Sacmi ile ortak bir iş kurdum. Seramik sağlık gereçleri yani klozet, lavabo için çok özel kalıpları yapmakla başladık. Sacmi ile dünyanın her yerine kalıp yapıyoruz şu anda, İsrail’den tutun Hindistan’a... 2-3 milyon Euro’luk bir iş.

DÜNYADA ÖRNEĞİ YOK

- Bocchi nereden çıktı?
-Eczacıbaşı’ndayken 2A’yı ben başlattım. Vitra’dan çıkınca da İtalyan Bocchi ile benzer bir üretim kurdum. Şu anda biz banyo ile ilgili her şeyi tedarik ediyoruz ve üretiyoruz. Üretimimiz de tamamen Türkiye’de, sadece armatürlerin bir kısmını İtalya’dan alıyoruz. Banyo mobilyası üretimimiz de var. Asıl farklılığımız şu, banyoda engelli ürünleri konusunda Türkiye’de daha geniş bir ürün gamı olan başka hiçbir firma yok. Oğlum Bora (kendisi de tekerlekli sandalyede) bizzat yönetiyor o grubu. Sattığımız şirketin cirosuyla beraber 2017’de 190 milyon TL hedefliyoruz. Farklı tasarımlar, kimsenin yapamadığı ürünler yapıyoruz. Mesela bizim fabrikamızda 22 tane renk üretiliyor, dünyanın hiçbir yerinde böyle bir şey olamaz.

- Fluidmaster'a şirket sattınız değil mi?
-Evet, Key Teknik'i ABD'li Fluidmaster'a sattık, hâlâ da içinde yönetiyoruz işlerimizi. Biz o şirketi 20 metrekare odada kurduk, Eczacıbaşı’nda çalışan mühendis bir arkadaşım vardı onu aradım. Hemen geldi.

- Alalım satalım da yapabilirdiniz. Kimse üretime girmek istemiyor pek...
-O bir hayat görüşüdür aslında. Ben hayatımda hep üretime inanan bir insandım, üretim olmadan tüccarlık hep bana eksik geldi. Düşüncem hep bu oldu.
gençler için kitap yazıyorum

- Kalkınmada da çok önemli üretim...
-Sadece üretim değil, bir de eğitim. Bir ülkenin kalkınmasında bir dinamodur eğitim. Şu dönemde de en ümitsiz olduğum mesele bu, müthiş kayıp var ülkede. Çocuklar, gençler, iyi eğitimliler yurtdışına gidiyor. Ben Türkiye’nin en büyük problemi olarak bunu görüyorum şu anda. Eğitim ve ümit yoksunluğu. Siyasiler gelip geçici, bizim çocuklarımızı kaybetmememiz lazım.

- Ne yapacağız o zaman?
Üretmeye, çalışmaya, istihdama devam etmemiz lazım.. Bunu nasıl yapabilirsin? İyi insanlarla yapabilirsin. Çocuklarımızın gitmemeleri lazım, burada kalmaları lazım. Ben bir de kitap yazıyorum, gençlere yaşadıklarımızı anlatmak, aktarmak için. İşin özünde “korkak olmamak” lazım. Kendi işinizi kurmaya cesur olun diyeceğim gençlere. Yani biz de işlerimizi beş kuruşla kurduk onu da söyleyeyim yani.

- Gerçekten mi?
Tabi, biz hiç para koymadık işlerimize. Başlarken herkes bizi tanıyordu, güveniyordu. Bugün geldiğimiz nokta çok küçük paralarla yapılmış bir iştir. Bugün Türkiye’de biz üretimimizin yüzde 87’sini seramik işimizde ihraç ediyoruz. Hiçbir boykot da bize işlemez, çünkü biz farklıyız. İş kuran herkese de “rekabetçi avantaj” yaratmadan yola çıkmamalarını tavsiye ediyorum.

En büyük tehlike Batı’dan kopmak


- Türkiye’nin şu anda karşı karşıya olduğu en büyük risk ne? Türkiye’nin şu anda sahip olduğu, ümitli olmamızı sağlayan en değerli şey ne ?
-Birincisi, Batı’dan kopmak, en büyük tehlike olarak bunu görüyorum şu anda. İkincisi de şu, Türkiye’de her şeyin farkında olan, ümit dolu, pes etmeyen insanlar var. Onun için bu mücadele sürecek. Batı’dan kopmadığımız zaman biz bu problemlerin hepsinin üstesinden geliriz.

Bora çok özel bir heriftir


- İş hayatı size çok şey öğretti, peki baba olmak hem de Bora gibi özel bir adamın babası olmak size ne öğretti?
-Bora 30 yaşında şimdi... Doğuştan spastik, fakat zehir gibi bir zeka. Hep okul birincisi olarak, bütün ödülleri alarak mezun oldu Bora. Bora çok özel bir heriftir söyleyeyim size! Müthiş bir entellektüeldir, engelinden dolayı yazamıyor, not tutamıyor ama kafasına yazıyor her şeyi. Ben hep çok çalıştım. O kadar ki, oğlumun büyümesini göremedim, hataysa aslında müthiş bir hatadır bu.

- Nerede okudu?
-Sabancı’dan mezun. İtalya’da yüksek lisans yaptı. Siyasete ilgisi var. Bocchi’de engelli ürünleri kısmını o yönetiyor.

Başarının sırrı ekip paylaşımı


- Siz önce Robert Kolej’de okudunuz, sonra yurtdışında makine mühendisliği, üstüne endüstri mühendisliğinde yüksek lisans yaptınız...
-Ve Türkiye’ye dönüp Eczacıbaşı’nda işe başladım, 1975’ler... 33 sene Vitra’da çalıştım, 23 senesi genel müdür olarak. Vitra bir başarı öyküsüdür Türkiye için ve benim, ekibimle beraber büyük emeğimiz var. Nasıl başardık diye çok düşünmüşümdür...

- Üstelik de tamamen Türk mühendislerin, Türk tasarımcıların yarattığı bir başarı hikayesi. Nasıl hakikaten?
-3 kişilik bir doktora grubunun Fortune 500’de kârı ve satışları patlayan şirketlerle ilgili bir araştırması var. Bakmışlar bu başarının ortak kriteri nedir diye? Çıka çıka ne çıkıyor biliyor musunuz? Ekiple paylaşım! Müthiş bir olaydır bu. Benim hayatımda hakikaten yer etmiş konulardan biri. Ben de Vitra’da başarıyı paylaştım, ekibimizdeki herkes, tüm işçilerimiz dahil o başarının bir parçası oldular.

KİMDİR

Ahmet Şadi Burat, Robert Kolej mezunu. Vitra’dan arkadaşları Nihat Yıldırım ve Kamil Alış’la kurdukları Key Teknik’i 60 milyon TL’ye sattı. Halen Bocchi markası ile seramik üretiyor.