Türk Kurtuluş Savaşı'nın son darbesi 96 yıl önce bugün vuruldu. Bir yıllık hazırlık süreci sonrası gerçekleştirilen Büyük Taaruz'dan sonra Yunan ordusu bir daha belini doğrultamadı. Peki ya bu hazırlık nasıl gerçekleşti? Kurtuluş Savaşı süresinde ekonomi nasıldı? Ünlü gazeteci Yardımcı Doçent Doktor Ahmet Emin Yalman'ın Kurtuluş Savaşı Ekonomisi ve Maliyesi isimli çalışması bu konuda pek çok noktaya işaret ediyor. Yalman'ın kurtuluş savaşındaki mali durumu anlattığı satırların ilgili bölümlerini yayımlıyoruz. Okuyunca Cumhuriyetin nasıl büyük fedakarlıklarla kazanıldığını tekrar anlayacaksınız:

Ülke ekonomisinin temeli olan tarım, yıkım noktasındadır. Tarımsal araçların ve uygulanan üretim yöntemlerinin ilkelliği, toprağın verim gücü, toprağa sahiplilik oranı ve özellikle iklim koşulları tarımsal üretimi etkilemektedir.

Türk kadını cepheye mermi yetiştirme telaşında. Fotoğraf: Depo Photos Türk kadını cepheye mermi yetiştirme telaşında. Fotoğraf: Depo Photos


Tarımsal girdiler, Anadolu'da hemen hemen yok denecek kadar azdır. Geçimlik üretim yapılması nedeniyle, verimliliği yüksek topraklar ekilmekte, toprağın nadasa bırakılması üretimi düşürmektedir. Birinci Dünya Savaşı'nda üretici nüfusun ve tarımsal hayvanların ordu emrine alınması, buna asker kaçaklarının eklenmesi sonucu tarımsal işgücü açığı doğmuş, üretim düşmüş, aşırı vergiler ve kamulaştırmalar nedeniyle üreticinin çoğu toprağından, tarımsal hayvanlarından, tohumluktan yoksun kalmış, ülke ekonomisinin temeli olan tarım, yıkım noktasına gelmiştir. Öyleki, 1922 yılında tarımsal ürün rekoltesi, 1913 yılının yarısından aza düşmüştür. Esas itibarıyla, sadece ordunun gereksinimleri için çalışan işletmeler üretimde bulunabilmektedir.

İHRACAT BÖLGELERİ İŞGAL ALTINDA


Tarmsal üretim değerinin yüksek olduğu, ihracata yönelik üretimin yapıldığı Marmara, Ege ve Akdeniz bölgelerinin işgal altında bulunduğu düşünülürse, Kurtuluş Savaşı'nı yöneten kadronun ekonomik açıdan da ne kadar güç durumda olduğu daha iyi anlaşılır. Kurtuluş Savaşı boyunca, tarımsal ürün alıcısı olarak karşımıza Türkiye Büyük Millet Meclisi hükümetlerinden başka bir güç çıkmamakta, tarımsal ürün fiyatları bölgelere göre hükümetçe saptanmaktadır. Ulaşım giderleri, kimi zaman üretim giderinin iki katına yaklaşmakta, saptanan fiyatlar bazı bölgelerdeki üretimin korunması amacından kaynaklanmaktadır.

İnebolu'daki milis güçleri askeri eğitimden geçiyor. Fotoğraf: Depo Photos İnebolu'daki milis güçleri askeri eğitimden geçiyor. Fotoğraf: Depo Photos

BOŞ TOPRAK ORANI YÜZDE 50


Esas itibarı ile, ordunun gereksinimi için çalışan işletmeler üretimde bulunur. Yaşlılar, kadınlar ve çocuklar çalışmakta ise de, boş toprakların oranı en az yüzde elliyi bulmaktadır. Tarımsal üretim de yarı yarıya düşmüştür. Üretimin düşmesi, üretim ve istihdam önlemleri alınmasını gerektirmiş, savaş nedeni ile üretimde görülen işgücü açığı, getirilen yükümlülüklerle kapatılmaya çalışılmıştır. Tarım yükümlülüğüne tabi tutulanların, askerlik yükümlülükleri ertelenmiş, cezaevlerinde bulunan tutukluların işgücünden aşamalı olarak yararlanma yolu izlenmiştir

DÖVİZ İÇİN İHRACAT POLİTİKASI


Ulaşımsızlık, çağdaş ulaşım araçlarının bulunmaması ve değişim yöntemlerinin çiftçinin aleyhinde olması, yasaların çiftçiyi koruyamaması gibi güçlüklerin ortadan kaldırılması, tarımsal ürünlerin yabancı ülkelere karşı korunması, ilke olarak bir kilogram da olsa ihracata yönelmek düşünülmektedir. Türkiye Büyük Millet Meclisi hükümetlerince, hem yerli üretimi korumak, hem gelir sağlamak, hem de ülkeden para çıkmasını önlemek gibi amaçlarla, ithalat malları gümrüğü yüzde beşyüze varan oranlarda arttırılmış; savaş boyunca askeri gereksinimlerle ilgili olmamak koşulu ile, iç pazarda görülen darlığa karşın, ihracaatta serbestlik uygulamaya özen gösterilmiştir. Kapitülasyonların artık mevcut olmadığına, tarım ve sanayinin Avrupa rekabetinden korunacağına dikkat çekilmektedir. Tarım, uygun ortam yaratılarak, kâr esasına dayanan serbest rekabetle geliştirilecektir.

Efsanee Kocatepe Fotoğrafı... Fotoğraf: Etem Tem Efsanee Kocatepe Fotoğrafı... Fotoğraf: Etem Tem

TÜCCAR TARAFSIZ ÜLKELERE GİTMİŞTİ


Birinci Dünya Savaşı'nda iç borçlanmaya gidilmiş olunması ve tüccarın sermayesini tarafsız ülkelere yatırması, Kurtuluş Savaşı'nda sermaye sıkıntısı çekilmesine yol açmıştır. Ülkenin genel savaş ve ateş- kes yıllarında, spekülasyon ticareti ile servet edinmiş tüccarlarının bir kısmı Anadolu'da kazanç yolları ararken, Anadolu'daki bir çok servet sahibi de Türkiye Büyük Millet Meclisi hükümetine olan güvensizliklerinden dolayı sermayelerini ortaya atmamakta, Anadolu dışına kaçırmaktadır. Anadolu tüccarları sayıca fazla olmasına karşın, sınırlı sermayeye ve bilgi birikimine sahiptir. Tarımsal nitelik gösteren Anadolu ticareti, Türkiye Büyük Millet Meclisi hükümetinin denetimindedir ve ordu gereksinimlerinin karşılanması en büyük ticari girişim olarak görünmektedir. Hükümet, ordu gereksinimlerini karşılamak için girişimlerde bulunmakta, yeterli olmazsa tüccara iş vermektedir.

ÖNCEDEN KOMİSYON BELİRLENİYORDU


Uygulamada, ithalatı yapılacak malların listesi tüccara verilmekte, ithalatı gerçekleştirdiği takdirde, daha önce açık eksiltme ile belirlenen komisyonu almaktadır. Yerli mallar pahalı da olsa, yabancı mala tercih edilmekte, tüccar hükümet adına iş yapmaktadır. Tüccar malı peşin aldığı halde, hükümet mali darlık nedeni ile tüccara olan borcunu zamanında ödeyememekte, tüccarların bir kısmı iflasa sürüklenmektedir. Sermayenin sınırlılığı nedeniyle tüccarlar, ticaret grupları oluşturmuştu.

YEMEK ALINSA DA DEPOLANAMIYORDU


Savaş boyunca, iç ulaşım güçlüğü nedeni ile cephe gereksinimleri daha çok yerinden sağlanmış, ya da geriden ileriye doğru akan bir ulaştırma sistemi kurulmuş, halka ulaştırma yükümlülüğü getirilmiş, askeri birlikler bunun için yapılarında birer satın alma komisyonu oluşturmuşlardır. Satın alma yolu ile yiyecek ve yem gibi maddelerin bulunması mümkün ise de, örgüt ve ödenek yetersizliğinden yeterli depolama yapılamamakta, ulaşım güçlüğü değişimi aksatmaktadır.

Büyük Taaruz'daki Türk askeri. Fotoğraf: Depo Photos Büyük Taaruz'daki Türk askeri. Fotoğraf: Depo Photos

YENİ VERGİLER GETİRİLDİ


Kaynak darlığı, Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni savaş boyunca iç ve dış arayışlara yöneltmiş, dışarıdan yardım alma olanağının sınırlılığı, içe olabildiğince yüklenme zorunluluğunu getirmiş, bu durum halkı da, yönetimi de zor durumda bırakmıştır. İstanbul'un işgal edilmesi üzerine ülke kaynaklarının tümüne el konulmuş, İstanbul'a kaynak akımı yasaklanmıştır. Ancak, Anadolu'nun gelir kaynaklarına sahip olmak, güçlü olmaya, iç güvenliği sağlamaya ve merkezi otoriteyi kabul ettirmeye bağlıdır. Bu nedenle, önceleri geniş halk kitlelerini doğrudan etkilemeyen vergilerin oranı artırılmış, iç güvenliğin sağlanması ile önemli gelir kaynaklarının artırılması mümkün olmuştur. Çıkarılan gelir artırıcı yasalar, genelde Osmanlı hükümetlerince çıkarılan vergi yasalarının oranlarının artırılması şeklinde olmuş; halka yeni yükümlülükler getirilmiştir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin yönetime el koyması ile bir bütçe hazırlama gereği duyulmuşsa da, savaş boyunca gelirlerin toplanması işi ve harcamalar bir bütçe olmaksızın yürütülmüştür. Harcamalar, geçici bütçe uygulamalarına benzer avans yasaları ile Maliye Bakanlığına verilen yetkilere dayanılarak yapılmaktadır. Amaç, savunma hizmetlerinin aksamaması olduğu için, harcamalar kısıtlanmış, Maliye Bakanlığının bu yetkisi Müdafaa-i Milliye dışındaki tüm bakanlıkları kapsamıştır. Zamanında bütçe yasası çıkarılamamış, Meclis açıldığında Osmanlı hükümetinin 1918 bütçesindeki harcamalar esas alınmıştır. Her bütçe çalışmasında bir önceki uygulamanın temel alınması söz konusu olmuştur. Savaş içinde bulunulması ve toprakların sürekli el değiştirmesi gelir-gider tahminlerini alt üst etmekte; gelirin ve özellikle de harcamaların ne kadar olacağı tahmin edilememektedir. Bütçe, maliye politikasının etkili bir aracı olarak kullanılamamış, denk bütçe özlemi çekilmiştir.

ÖNCE TEMİNAT SONRA AVANS


Savaş süresince özellikle, İtalya ve Fransa ile olumlu ilişkiler kurularak geliştirilmiş, eski ayrıcalıklarını korumaya çalışan bu ülkelerle görüşmeler uzayıp gitmiştir. Olumlu gelişmelere karşın, Osmanlı devletinin devamı olarak görmek istedikleri Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne güvenmemekte, bankaya teminat yatırılmadıkça, ticari pazarlıklara dahi girmemektedirler. Ancak, Sakarya Savaşı'nın kazanılmasından sonra imzalanan 20 Ekim 1921 tarihli Ankara Antlaşması ile durum değişmiştir. Fransa, Anadolu'yu boşaltırken savaş araç gereçlerini bırakmış, para ya da avansla her istenilenin verileceğini vaat etmiştir. Türkiye Büyük Millet Meclisi hükümeti daha önce genelde kaçakçılardan almak zorunda olduğu savaş malzemelerini Fransa'dan serbest ve güvenli bir şekilde alabilme olanağına kavuşmuştur.