II. Abdülhamid'in torunu Nilhan Osmanoğlu'nun Suada ve II. Adülhamid'in üzerine olduğunu belirttiği bazı taşınmazlarda hak iddia etmesi gündem oldu. Suada’nın tapusunun II. Abdülhamit’in üzerinde olduğunu söyleyen Osmanoğlu, birçok yer gibi buralarda da haklarının olduğunu ve veraset davasından sonuç alamamaları halinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne gideceğini söyledi.

Osmanoğlu'nun bu sözlerine Twitter'da vatandaşlar tepki gösterdi. Twitter kullanıcılarının bir bölümü Osmanoğlu'nun miras hakkı talep ettiğine göre cumhuriyetin Osmanlı adına ödediği dış borçlara da sahip çıkması gerektiğini belirterek Osmanoğlu'nu bu borçlara sahip çıkmaya davet etti.

[old_news_related_template title="Abdülhamid'in torunu: Bu sistem canımıza yetti" desc="Sultan II. Abdülhamid'in torunu olarak tanınan Nilhan Osmanoğlu, cumhurbaşkanlığı sistemine neden “evet” dediğini “Bizim canımıza yetti parlamenter sistem artık” sözleriyle anlattı. Osmanoğlu, merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın parlamenter sistem yüzünden zehirlenerek öldürüldüğünü de savundu. " image="https://sozcuo01.sozcucdn.com/wp-content/uploads/2017/01/nilhan-osmanoglu-487.jpg" link="https://www.sozcu.com.tr/2017/gundem/abdulhamidin-torunu-bu-sistem-canimiza-yetti-1652909/"]
Türkiye'nin Osmanlı devletinin dış borçlarını nasıl ödeyeceğinin detayları Lozan Anlaşması sırasında netleşmişti. Buna göre Türkiye Osmanlı'nın 1912 öncesi borçlarının yüzde 62'sini, 1912 sonrası borçlarının ise yüzde 77'sini üstlendi.

İTHALATI KISITLAYAMADIK


Dünya Bankası'nda Türkiye adına guvernörlük (bir kamu kurumunu yöneten kişi) görevini de üstlenen ve Hazine Müsteşarlığı'nda çalışmış olan ekonomi yazarı Mahfi Eğilmez'in kişisel internet sitesi Mahfiegilmez.com'da kaleme aldığı 'Osmanlı'dan Devraldığımız Borçlar' başlıklı yazıda Osmanlı dış borçlarının durumu şöyle anlatılıyor: Lozan Antlaşmasına göre 1912 öncesi borçların % 62si, 1912 sonrası borçların % 77'si Türkiye'ye kalmıştır. Lozan Antlaşması Türkiye Cumhuriyeti'ne serbest bir dış ticaret politikası yürütme zorunluluğu getirmiş, ithalatı kısıtlayıcı önlemler alınmamasını öngörmüştür.

Türkiye, bu sistemle ciddi miktarda cari açık vermeye başlamıştır. Bir yandan Osmanlı borçları bir yandan büyüyen cari açık Türkiye'yi çok sıkıntılı bir duruma sokmuştur. 1929 Büyük Depresyonu'nun batılı ülkelerde yarattığı yıkım Lozan Antlaşması'na taraf olan ülkelerin kendi dertlerine düşmesine yol açınca Türkiye Lozan Antlaşması'nın serbest ticaret hükmünü askıya alarak ithalat kısıtlamaları ve devletçi ekonomi politikası izlemeye dönmüştür. Bu dönüşü ithal ikamesi politikası, KİT'lerin kuruluşu, sanayi planları (yani planlı ekonomik kalkınma modeli) ve Türk Parasının Kıymetini Koruma mevzuatı izlemiştir.

TAM 100 YIL SÜRDÜ


Cumhuriyet'in Osmanlı'dan devralınan borçların ödemesi 1954 yılına kadar sürdü. İlk dış borçlanmanın Kırım Savaşı ile 1854 yılında yapıldığı düşünüldüğünde borçların tamamının ödenmesi tam 100 yıl sürdü.

O YILLARDA 500 MİLYAR DOLAR ÖDEDİK


Eğilmez yazısında Türkiye Cumhuriyeti'nin Osmanlı'dan aldığı dış borcun 145 milyon Osmanlı altın lirası tutarında olduğunu belirtiyor. Eğilmez'in yaptığı hesaba göre bugünkü kurla hesaplandığında Osmanlı'nın borçlarının 500 milyar dolara denk geliyor. 2015 yılında Türkiye'nin gayri safi yurtiçi hasılası 1 trilyon 953 milyar 561 milyon TL idi. Yani 671 milyar dolardı. (31 Aralık 2015 kuru: 2.91) Buradan hesapla Türkiye'nin yıllar yıllar önce nasıl büyük bir dış borç yükü altına girdiği gözlenebilir.

İŞTE VATANDAŞLARIN ÜZERİNDEN OSMANOĞLU'NA GÖSTERDİĞİ TEPKİLER


[embed]https://twitter.com/Gildorsara/status/827118512506290177[/embed]

[embed]https://twitter.com/emellmi/status/827084774535725056[/embed]

[embed]https://twitter.com/kayalardanarda/status/826902745009487873[/embed]

[embed]https://twitter.com/tanri_daglari/status/827103268727832576[/embed]