Derin ven trombozu yani DVT henüz Türkiye’de bilinmeyen daha doğrusu önemsenmeyen hastalıklar arasında. Ama durum esasında çok daha ciddi. Gebelikte Derin Ven Trombozu ise (kimi kaynaklarda gebelik yerine Hamilelikte derin ven trombozu olarak da kullanılıyor) ayrı bir hassasiyet gerektiriyor. Derin ven trombozu veya DVT olarak bilinen bu hastalık aslında her yıl meme kanserinden çok daha fazla can almakta.
Amerika Birleşik Devletleri’nde bu hastalık ile mücadele için ayrılan bütçe ise 27 milyar dolar.
Derin ven trombozu tedavisi alanında uzmanlaşan, Bahçeşehir Üniversitesi Tıp Fakültesi Kalp ve Damar Cerrahisi Anabilim Dalı Öğretim Görevlisi Doç Dr. Mert Dumantepe, derin ven trombozu ile hamilelik süresince karşılaşılması ihtimalinin yüksek olduğunu belirtiyor. Biz de kendisi ile bu konuda konuştuk.

Hamilelik sırasında neden derin ven trombozu görülme ihtimali daha yüksek?
Hamilelik döneminde salgılanan hormonlarla ve kan miktarının artması ile toplardamarlar içinde pıhtılaşma riski artar. Gebeliğin ilerleyen dönemlerinde, hem bebeğin hem de bebeğin içinde bulunduğu anne rahminin büyümesi ile kasık toplardamarlarına olan baskı artar ve bu durum özelikle son trimester denilen gebeliğin son 3 ayında pıhtılaşma risklerini daha da arttırır. 1000 hamile kadından yaklaşık 1 tanesi, hamileyken veya doğum yaptıktan sonraki yaklaşık altı ay içinde derin toplardamarın pıhtılaşma ile tıkanması yani derin ven trombozu geçirir.

Hamilelik döneminde ne sıklıkla derin ven trombozu görülür?
Gebelik sırasında ve sonrasında ortaya çıkan derin ven trombozu ve akciğer embolisi annenin ölüm riskini arttıran, önemli ve önlenebilir bir durumdur. Gelişmiş ülkelerde gebeliğe bağlı gelişen derin ven trombozu sonucu, anne kaybı oranı 100 bin gebelikte yüzde 0.4 ile 1.6 arasındadır. Gebelik sırasında venöz tromboembolizm yani derin ven trombozu (DVT) ya da akciğer embolisi riski yaklaşık 1000'de 1'dir ve bu oran aynı yaştaki gebe olmayan kadınlardan 3-4 kat daha yüksektir.

Sezaryen ile doğum yapan kadınlar için bir fark var mı acaba?
Sezaryen ile doğum yapan gebelerde bu oran yüzde 2.2 ile yüzde 3’e aralığına gelir, yani biraz daha yükselmektedir. Gebelik bitiminde yani doğumun gerçekleşmesiyle derin ven trombozu riski sıfırlanmaz, aksine doğum sonrası ilk 4- 6 haftalık post-partum dönemde DVT riski 5-6 kat artmış haldedir. Derin ven trombozu riski gebe olmayan kadınlarla karşılaştırdığımızda gebe kadınlarda 4-5 kat, gebelik sonu dönemdeki (Postpartum dönem) kadınlardan yaklaşık 60 kat daha fazla bulunmuştur. Postpartum dönemde akciğer emboli riski de gebelik öncesi dönemden daha fazladır. 35 yaş üzerindeki gebelerde derin ven trombozu görülme sıklığı yaklaşık iki kat daha fazladır.
Akciğer embolisi, genellikle karın içindeki pelvik venlerden kaynaklanmakta ve gebeliğin son 3 ayında ya da puerperal dönemlerde görülmektedir. Her ne kadar gebelerde akciğer embolisi milyonda 12 ölüme neden olsa da gebelikte ortaya çıkan ölümler yaklaşık yüzde 13 gibi büyük bir oran teşkil etmektedir.

Hamilelik döneminde görülen derin ven trombozunun başlıca nedenleri nelerdir?
Gebeliğin kendisi başlı başına derin ven trombozu riskini arttıran bir durumdur. Gebelik, vücuttaki pıhtılaşma faktörlerinin arttığı, doğal kan sulanma mekanizmalarının azaldığı, pıhtılaşma önleyici proteinlerin azaldığı ve bozulmuş pıhtı eritme sürecinin geliştiği, kanın pıhtılaşmaya çok eğilimli olduğu bir dönemdir. Gebelikte derin ven trombozu sol bacakta ise ve özellikle proksimal ve iliofemoral (karın içi toplardamar) derin ven trombozu olarak meydana gelmişse, bu durum büyük olasılıkla sol iliofemoral venin sağ iliak atardamar tarafından kompresyonu sonucu oluşur. Eğer bu kompresyon ileri düzeyde ise “May-Thurner sendromu” adını alır ve sol kısımdaki basıya bağlı kan akımı azalmasının sonucu olarak damar duvarında hasar, kanın durağanlaşması ve sonunda pıhtılaşma meydana gelir.

Gebelikte toplardamarda pıhtı oluşumu için diğer risk faktörleri nelerdir?
Gebelik ve gebelik sonrası dönemde derin ven trombozu için risk faktörleri çok sayıda olup trombofili ve ailede tromboz öyküsü, obezite, birden fazla doğum, pre-eklampsi, ileri anne yaşı, operatif doğum, sigara içiciliği, kan transfüzyonları, çoğul gebelik, A grubu kan grubuna sahip olmak başlıcalarıdır. Tüm hastalara venöz tromboemboli için gebelik öncesi dönemde risk değerlendirilmesi yapılmalı ve bu durum doğum endikasyonu ile hastaneye her yatış durumunda ve postpartum dönemde risk değerlendirilmesi tekrarlanmalıdır.

Gebelikte venöz tromboemboli için önlemler alınabilir mi?
Gebelik sırasında venöz tromboembolinin önlenmesi konusunda tek bir görüş birliği bulunmayıp farklı klinik senaryolar için belirtilmiş birçok kılavuz önerileri bulunmaktadır. Daha önce bir kez derin ven trombozu geçirmiş; herhangi bir risk faktörü olmayan hastada Amerikan ve Avrupa Damar Cerrahisi Dernekleri klavuzlarına göre ve doğum öncesi ve doğum sonrasında aralıklı ya da profilaktik doz kan sulandırıcı iğne (Clexane, İnnohep, Hıbor vb.) yapılmalıdır. Amerikan Obstetrik ve Jinekoloji Derneğine (ACOG) göre doğum öncesi profilaktik doz kan sulandırıcı ile doğum sonrası devam eden antikoagulan tedavi yapılmalıdır.
Daha önce bir kez derin ven trombozu geçirmiş; gebelik, östrojen veya ek risk faktörleri ile ilişkili (obezite gibi) VTE varlığında ya da herhangi bir trombofili öyküsü varsa Amerikan ve Avrupa Damar Cerrahisi Dernekleri doğum öncesinde aralıklı ya da profilaktik doz kan sulandırıcı iğne, doğum sonrası ise antikoagulan tedavi ya da aralıklı doz kan sulandırıcı iğne önermektedir.
Bilinen trombofili var (Homozigot protrombin gen mutasyonu veya Faktör V Leiden (FVL) mutasyonu) ve daha önce derin ven trombozu öyküsü olmayan kadında; Amerikan ve Avrupa Damar Cerrahisi Dernekleri kılavuzlarına göre eğer ailede derin ven trombozu öyküsü var ise doğum öncesi klinik izlem ve postpartum profilaktik veya aralıklı doz DMHA yapılmalı. Eğer ailede VTE öyküsü yok ise ante ve postpartum klinik izlem önerilmektedir. Amerikan Obstetrik ve Jinekoloji Derneği ise (ACOG) bu hastalara doğum öncesi profilaktik doz kan sulandırıcı iğne, doğum sonrası antikoagulan tedavi önermektedir.

Gebelik döneminde hangi kan sulandırıcılar kullanılabilir?
Gebelik döneminde bebek için zararlı olmadan kullanılabilecek tek kan sulandırıcı ilaçlar Düşük Molekül Ağırlıklı Heparinler (DMAH) iğneleridir. Diğer kan sulandırıcı ilaçlar plasentadan geçtikleri için bebekte teratojenik etki ya da kanama yan etkilerine neden olabilirler. DMAH’ler molekül büyüklükleri nedeniyle plasentadan bebeğe geçemezler ve bebekte yan etki oluşturmazlar.

Emzirme döneminde hangi kan sulandırıcılar kullanılabilir?
Doğum sonrası emzirme döneminde de yine en güvenli kan sulandırıcı ilaçlar DMAH iğneleridir. Emzirme dönemine ait diğer oral antikoagülan ilaçlarla ilgili yeterli çalışma ya da bilgi bulunmamaktadır. Ancak bu ilaçların da süte geçtiği bilindiğinden bebekte az da olsa kanama yan etkisine yol açabilecekleri yönünde görüş bildirilmiştir.

Doğum sonrasında derin ven trombozundan kaçınmak için ilaç dışı ne gibi önlemler alınmalıdır?
Doğum sonrası hastanedeki tüm hastalara erken mobilizasyon, dehidratasyon (susuz kalma)’dan kaçınılması, risk faktörleri varlığında uygun medikal profilaksi yapılması ve hamileliğin özellikle son 3 ayında ve doğum sonrası ilk ay kompresyon çorabı giyilmesi önerilmektedir.

Gebelik ya da doğum sonrası dönemde derin ven trombozu anjiografik yolla tedavi edilebilir mi?
Modern tıptaki ilerlemeler ve yeni geliştirilen kateterler sayesinde erken dönemde yakalanan pıhtılar anjiografik yöntemle damardan uzaklaştırılmakta ve hasta çok hızlı bir şekilde sağlığına kavuşturularak semptomlar giderilebilmektedir. Ancak özellikle gebeliğin ilk 3 ayında anjiografik yöntemle yapılan girişimsel tedaviler ve alınan radyasyon bebek için oldukça risklidir. Bebeğin organ gelişiminin tamamlandığı ilk 3 ay sonrasında bebek ve anne hayatını tehdit eden masif akciğer embolisi ya da karın için ana toplardamara ulaşan masif derin ven trombozu varlığında gerekli önlemler alınarak (anneye kurşun önlük giydirmek vb.) ve çok düşük doz radyokontrast madde kullanılanarak bu tedaviler uygulanabilir. Biz de yakın zamanda kendi kliniğimizde ilio-caval derin ven trombozu gelişmiş 27 haftalık gebe hastamızı Angiojet aspirasyon trombektomi kateteri kullanarak, çok düşük radyokontrast ilaç eşliğinde tedavi ettik ve hem anneyi hem bebeği olası ölümcül komplikasyonlardan korumuş olduk. Türkiye’de derin ven trombozu gelişen hamile hastaya uygulanan ilk anjiografik tedavi olarak literature geçen bu olguda bebeğin sağlıklı bir şekilde dünyaya gelmesi bizleri çok sevindirdi.

Basın Bülteni