RÖPORTAJ: Nil SOYSAL

16 Nisan’a sayılı günler var... Eğer hâlâ kafanız karışık ise ve kararınızı vermediyseniz, hiç zaman kaybetmeden Av. Ece Güner Toprak’ın kaleme aldığı “Çare Başkanlık mı?” adlı kitabı okuyun derim. Başkanlık sisteminin ne olduğu, neler getirip, neler getirmediği, aklınıza gelen-gelmeyen bütün soruların yanıtı bu kitapta. Üstelik “taraf” değil, son derece objektif ve somut göstergelerle anlatılmış. Dahası; o kadar sade, o kadar yalın, o kadar açıklayıcı ki... Levent’teki hukuk bürosunda buluştum Toprak ile. Karşımda siyasetçi değil, bilim insanı olduğu için, ben fazlasıyla ikna oldum. Şimdi sıra sizde...

MECLİS’İ KONTROL EDECEK

- Yeni anayasa teklifinin kafaları en çok karıştıran maddesi ile başlayalım; cumhurbaşkanının Meclis’i fesih yetkisi var mı?
Yeni sistemde, cumhurbaşkanının elinde Meclis’i (sebep göstermeye gerek olmadan) fesih yetkisi olacak; teklifin 11. maddesi, yeni anayasada da madde 116. Ayrıca, partisinin genel başkanı olarak milletvekili listelerini hazırlayacak. Yapısal olarak ilk günden Meclis’i kontrol edecek. Hiçbir demokratik başkanlık sisteminde böyle düzenleme yok. Deniyor ki; “Cumhurbaşkanı Meclis’i feshederse, kendisi de mecburen seçime gidecek, bu yetkiyi sık kullanamaz.” Doğru. Ancak, fesih yetkisi bir “Demokles’in kılıcı” gibi ilk günden milletvekillerinin tepesinde olacak, biat eden bir Meclis oluşacak.

BİR KİŞİ KARAR VERECEK

- TBMM işlevsiz mi olacak?
Cumhurbaşkanı, kararnamelerle Meclis’in yetki alanını esaslı şekilde daraltacak. Tüm devlet yapılanması, bakanlıkların yetkileri, atama kriterleri gibi, bugün kanun gerektiren birçok alanda yeni anayasa açıkça bunların artık “kararname” ile düzenleneceğini öngörüyor. Ülkenin kararname ile yönetilmesinin en büyük sakıncası; Meclis’in istişare sürecinden geçmeden, bir günde, bir kişi tarafından, ülkeyi derinden etkileyen kararlar alınabilir! Ayrıca en önemli yetki olan “Bütçe” yetkisi artık cumhurbaşkanında olacak. Yani halkın parasının nasıl harcanacağı konusu! Meclis’in bütçe değişimini zorlamak için elindeki yetkiler elinden alınıyor!

DENETİM DE OLMAYACAK

- Denetim olmayacak mı?
Gensoru ve güvensizlik oyu gibi Meclis’in denetleme yetkileri elinden alınıyor. Tek denetim ve sadece cezai suçlar için, 400 milletvekili ile Yüce Divan yolu ki; imkansız bir süreç. Bugün de cumhurbaşkanı sadece vatana ihanetten sorumlu deniliyor! Ama yeni anayasadaki cumhurbaşkanını bugünkü başbakan ile mukayese etmek gerek. Bugün Meclis, başbakanı her an 276 oy ile düşürebilir. 20 milletvekili gensoru verebilir, 55 milletvekili soruşturma sürecini başlatabilir. Yeni sistemde bunlar olmayacak.

GÜÇLER AYRILIĞI VURGUSU

- Ne olacak peki?
Bakın; “güçler ayrılığı” demokrasilerin, hukuk devletinin, temel direğidir. Gücü başka güçler ile dengelemezseniz, zamanla istismara, keyfiyete ve hataya yol açar. Aşırı güç zehirler, halkın lehine olmaz! Yeni anayasa teklifinde güçler ayrılığı yok. Bu teklife göre; cumhurbaşkanının yargıyı şekillendiren Hakimler ve Savcılar Kurulu’na (HSK) da atama yapma yetkisi olacak. Hem Meclis, hem yargı, cumhurbaşkanı ve partisinin kontrolü altına girecek. “Güçler birliği” oluşacak. “Cumhurbaşkanı yoldan çıkarsa, cevabını seçimlerde millet verir” diyorlar. Ancak seçimler 5 yılda bir. 5 yılda yanlış politikalar bir ülkeye çok zarar verebilir.

HİÇBİR DEMOKRASİDE YOK

- Böyle bir sistemde bağımsız yargıdan söz edilebilir mi?
Yeni anayasa teklifine göre yargıyı şekillendiren HSYK’nın 13 üyesi olacak. 6 üyesini doğrudan cumhurbaşkanı, kalan 7 üyenin büyük bölümünü de Meclis’te cumhurbaşkanının partisi atayacak. “Bunda ne sorun var, milli irade bunu gerektiriyor” diyorlar. Bu söylem yanlıştır. Bir kere; dünyanın hiçbir demokratik ülkesinde yargıya ilişkin böyle bir sistem yok. İki; yargı tarafsız ve bağımsız olmalıdır, liyakat temelinde atanmalıdır, siyasallaşmamalıdır.Yargıçlar, yurttaşın haklarını bir hükümete karşı da koruyabilmelidir. “İktidarın”, yargısı olamaz, hiçbir demokraside yoktur. Yanlışları farklı, yeni yanlışlarla düzeltemezsiniz!

18 maddelik teklif aslında 69 maddeyi değiştiriyor


- Bu teklifin ekonomiye etkisi ne olur? “Başkanlık ekonomimizi uçuracak” deniyor?
Dünyadan somut örnekler şunu gösteriyor: Güçler ayrılığı olan ülkelerde ortak akıl aranıyor, bu sebeple öngörülebilir, denetlenen, doğru kararlar alınıyor, halk refah içinde yaşıyor. Biz zaten 2,5 yıldır fiilen “güçler birliği” ile yönetiliyoruz ve sonuç ortada. Ekonomide geriledik ve yatırım gelmediği için işsizlik rekor kırıyor.

02nille20cm

- “Esasında bu anayasa çok köklü bir değişiklik öngörmüyor” da deniyor. Bu tespite nasıl bakıyorsunuz?
Bir kere bu anayasa değişikliği teklifi 18 maddede toplansa dahi, esasında, anayasamızda tam 69 maddede değişiklik öngörüyor. Cumhuriyetle gelen sistemimizde, en yüksek yetki toplumun yüzde 100’ünü temsil eden TBMM’deydi. Anayasa teklifi ile en yüksek yetki yaklaşık yüzde 51’i temsil eden cumhurbaşkanında olacak. Ayrıca, yüzde 51’i temsil eden partili bir cumhurbaşkanı, tüm devlet ve yargıyı şekillendirecek. Yüzde 51’in Türkiye’si güçlü olamaz, kucaklayıcı bir sistem olmaz. Türkiye zor bir dönemden geçiyor. Bir sistem macerasının zamanı değil!

- Peki bu değişiklikler koalisyonları önler mi gerçekten?
Başkanlık sistemi koalisyonları önlemez, hatta başkanlık sisteminde çok sık koalisyonlara rastlanır. Örneğin başkanlık sistemli Latin Amerika’da son 25 yılda ülkeler yüzde 76 koalisyonlarla yönetilmiş.

Dünyada Ortadoğu ülkesi gibi muamele görüyoruz!


- Başkanlık sistemi federasyona yol açar mı?
Başkanlık sistemi bir federasyon (ABD) için tasarlanmıştır ve halen dünyada ağırlıklı olarak federasyonlarda bulunur. Örneğin; G-20’de sadece 6 ülke başkanlıkla yönetiliyor. Bunların da 4’ü federasyon, 2’si de yarı-federasyon. Kanaatimce, bu risklere hiç kapı açmamak çok daha doğru olurdu! Anayasamızın 3. maddesi “Türkiye Devleti bölünmez bir bütündür” diyor. AYM de haklı olarak, bundan “üniter” yorumu çıkarmış bugüne kadar. Bu teklifle federasyon riski sürekli tartışılmışken, bu tartışmalara son vermek için, teklife; “Türkiye üniter bir devlettir, eyalet veya özerk bölge kurulamaz” diye bir cümle kolayca eklenebilirdi!

s2yenifoto25cm Avukat Ece Güner Toprak, Nil Soysal’ın başkanlık sistemi öngören değişikliğe ilişkin sorularını yanıtladı.


- Evet’i savunanlar; “16 Nisan’da ‘Evet’ deyin, Avrupa’ya ayar verin” diyorlar.
16 Nisan’da ‘Evet’ çıkarsa, Avrupalılar için hiçbir şey değişmeyecek ki! 16 Nisan’da vereceğimiz karar sadece bizi etkileyecek. Genel olarak dünya bu anayasa teklifini demokrasi açısından bir gerileme olarak gördüğü için, dünyada sözümüz daha da az geçecek. Avrupa’ya gerçekten “ayar vermek” istiyorsak eğer; bunu kendi teknolojimizi üreterek yapabiliriz!

- Başkanlık gelirse Türkiye uluslararası arenada ne yaşar?
Referandumdan ‘Evet’ çıkarsa Avrupa’dan daha da uzaklaşacağımız için; daha az Avrupalı turist, daha az yatırım gelir, ticaretimiz azalır. AB ile müzakerelerin başladığı 2005’li yıllarda, yılda 22 milyar dolar sermaye yatırımı geliyordu. AB ile ilişkilerimiz bozuldukça, hukuk devleti geriledikçe, kişi başı gelirimiz de geriledi ve sermaye yatırımları geçen yıl 6 milyar dolara düştü! Türkiye’ye son 15 yıldır gelen sermaye yatırımlarının yüzde 75’i Avrupa’dan geliyor. AB’nin tabii ki hataları var, ancak Avrupa ile ilişkilerimiz bozuldukça biz fakirleştik, işsizlik arttı. Dünyada Ortadoğu ülkesi muamelesi görmeye başladık. İşte son seyahat kısıtlamaları!

SİSTEM MACERASININ ZAMANI DEĞİL


Av. Ece Güner Toprak, 18 maddelik anayasa değişikliğiyle ilgili değerlendirmelerini “Çare Başkanlık mı?” adlı kitabında topladı. Toprak, “Türkiyezor bir dönemden geçiyor. Bir sistem macerasının zamanı değil” dedi.