Yazarımız Saygı Öztürk’ün 19’uncu kitabı “Kripto Üçgeni” olay oldu. 17 Aralık’tan ‘Çözüm Süreci’ne, MİT TIR’larından Reza Zarrab davasına, IŞİD gerçeğine kadar ülkemizi sarsan birçok olayın perde arkasını belgeleriyle ve tanıklarıyla ortaya koyan “Kripto Üçgeni”ni okuduktan sonra siz de “Vay be, ülkemizde neler olmuş da haberimiz yokmuş” diyeceksiniz. Saygı Öztürk’le, yazdığı bu olay kitabı konuştuk:

‘YILLAR SONRA ÖĞRENDİM’

- Bu 19’uncu kitabınız. Yine olay yarattı. Neden böyle bir kitap yazma gereği duydunuz?

Türkiye’de çok şey oluyor ve olaylar, üst üste geldiği için yakın geçmişte yaşananların önemli bir bölümünü unutuyoruz. Olayların sıcaklığı devam ederken yeterli bilgi alamadığımız da bir gerçek. Ancak, zaman geçtikçe o dönem kritik görevlerde bulunanlar ya emekliye ayrılınca ya da pasif görevlere geçip ilginç olayları anlatınca, “Vay be, meğer neler neler olmuş?” diyoruz. Gazeteci olarak her olayın içerisinde yaşamama rağmen bazı gerçekleri yıllar sonra öğrendiğimizi itiraf etmeliyim. Perde arkasında yaşananlar, ortaya çıkan yeni bilgiler karşısında, ben de şoke oldum. Bunları gündeme getirmek, gelecek kuşaklara “Ülkemde bunlar da mı olmuş?” dedirtmek için “Kripto Üçgeni”ni yazmaya karar verdim. Kuşkusuz sadece bilinenleri değil, bildiğimizi sandığımız olayların daha ötesine gittim, yakın tarihimizde ses getiren olaylarını bütün çıplaklığıyla “Kripto Üçgeni”nde anlatmaya çalıştım.

DEVLETTE NE YAŞANMIŞ?

- Kitapta, Reza Zarrab davasıyla yeniden gündeme gelen 17 Aralık sürecine de yer verdiniz. Neleri anlattınız?

Bugün Türkiye’nin gündeminde 17 Aralık 2013’te yaşanan bakan ve bakan çocuklarının karıştığı rüşvet olayları var. 17 Aralık sürecinde, örneğin HSYK’da, Adalet Bakanlığı’nda, Başbakanlık’ta o an neler yaşanmış, devlet katında bu konuda yapılan toplantılarda neler konuşulmuş, en çok merak ettiğim konulardı. Olayların içyüzünü, o toplantılara katılanlardan ve birinci ağızlardan öğrenme fırsatı buldum. O katlarda hangi koşuşturmaların olduğunu, kimin kime neler söylediğini, bundan sonra neler yaşanabileceğine ilişkin konuşmaları da öğrendiğimde, inanın “Devletimizde bunlar da mı oluyormuş?” şaşkınlığını yaşadım. Madem bunları öğrendim, o zaman değerli okuyucularımıza aktarmak da, anlatmak da önemli bir görevdir. “Kripto Üçgeni’ni yazarak bu görevi yerine getirdiğimi sanıyorum. 17 Aralık sürecinin, kamuoyu tarafından bilinenlerin ötesinde yaşananları da, konuşmaları da gün gün kitabıma aktardım. İyi bir görev yaptığımı sanıyorum.

ÖĞRENDİKLERİMİ OKURLARIMLA PAYLAŞMAK GÖREVİMDİ Yazarımız Saygı Öztürk, Ali Ekber Ertürk’ün sorularını yanıtladı. Öztürk, “Öğrendiğim gerçekleri değerli okuyucularımıza aktarmak da anlatmak da önemli görevdir” dedi. ÖĞRENDİKLERİMİ OKURLARIMLA PAYLAŞMAK GÖREVİMDİ
Yazarımız Saygı Öztürk, Ali Ekber Ertürk’ün sorularını yanıtladı. Öztürk, “Öğrendiğim gerçekleri değerli okuyucularımıza aktarmak da anlatmak da önemli görevdir” dedi.


YARGI AYAĞINI ANLATTIM

- Reza Zarrab vakasıyla ilgili olarak da kitabınızda oldukça önemli bilgiler var. Biraz da bunlardan söz eder misiniz?

Kitapta, İran’daki adı “Reza”, Türk vatandaşlığına geçtikten sonra “Rıza” adını alan, yetkililerin hep “hayırsever işadamı” dedikleri Zarrab da önemli yer alıyor. Bu kişinin dinlenen konuşmalarında kimlere, hangi siyasetçilere “İyi yatırım yapılması” gerektiğini de belgelere dayanarak anlatıyorum. Ve daha vahimi, rüşvet skandalı iddiası patladığında olayların camilere nasıl sıçradığı, imamların vaazlarında neler söylediğini öğrenmek de, Türkiye’nin içinde bulunduğu durum da bana göre önemli bir ayrıntı. 17 Aralık’la ilgili hep siyasetçiler konuştu ama olayın bir de yargı ayağı var. Rüşvet, yolsuzluk, kara para soruşturmasını 2 yıldan fazla sürdüren dönemin savcısının yurtdışına çıkmadan önce yaptığı özel açıklamalar da “Kripto Üçgeni”nin 17 Aralık bölümünde önemli yer tutuyor. O operasyonu gerçekleştiren Emniyet Müdürü’nün anlattıkları da olayı farklı yerlere taşıyor ve onların soruları, TBMM Soruşturma Komisyonu’nda dinlenmeleri de ayrı bir ilginçlik taşıyor.

17saygi-12

Türkiye, adeta bir ‘hainler tarlası’ymış


- Kitabınızda çok ilginç bir bölüm var. Resmi kayıtlara göre “hain sayısı”nı açıkladınız. Bu konuda neler söyleyeceksiniz?

Tabii ki ülkemizde “hain” sözcüğü sıkça kullanılır hale geldi. Devletin resmi kayıtlarına göre, ülkemizdeki “hain” sayısını da öğrenmek gerekirdi. Bunu da, konuyu Bakanlar Kurulu’nda gündeme getiren dönemin bakanından bizzat öğrendim. Eğer verilen rakamlar gerçekse Türkiye, tam bir “hainler tarlası”ymış. Geçmişte haksızlıklara, sürgünlere uğrayanların devletine küsmemelerini ise Türk insanının asaleti olarak görmek gerekiyor.

- Kitabınızda, kriptolu telefonların yasadışı olarak kimlere kullandırıldığını da açıklıyorsunuz, hem de isim isim. Nedir bu olay?

Kitapta söz ettiğim belgelerden birisi de 3847 Sayılı Kripto’dur. Bu yazıda, göklere çıkartılan ve devletin her türlü desteği vermesi gereken bazı okullar var. Söz kriptodan açılmışken, yasalarımıza göre kriptolu telefon kullanmaları mümkün olmayan bazı kişilere nasıl bu telefonların verildiğini de isim isim sıraladım.

Gerçekleri öğrenince ‘Meğer ülkede neler olmuş’ dedim!


- Yakın dönemin en önemli olaylarından biri de MİT Müsteşarı Fidan’ın ifadeye çağrılmasıydı. Bu konuda kitabınızda neler var?

MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın 7 Şubat 2012’de ifadeye çağrılmasının perde arkasını dinlediğimde ve bu konudaki belgelere ulaştığımda şunları söyledim; “Vay be, Türkiye’de neler oluyormuş neler de, bizler gazeteci olarak uyuyormuşuz!” Örneğin, Müsteşar Hakan Fidan’a, ifadeye çağrılmayacağı sözü verilmesine rağmen Fidan ısrarla “İçeriden bilgi aldım, beni ifadeye çağırmakta bunlar kararlı” diyordu. Gerçekten gelişmeler Fidan’ı haklı çıkartıyordu. Gece buluşmaları, özel uçaklarla adliye ziyaretlerine gidişler, kriptolu telefonlarla yapılan görüşmelerin ayrıntılarını ve bilinmeyenlerini “Kripto Üçgeni”nde topladım.

- Mesela?

Mesela MİT TIR’ları olayında da Adalet Bakanlığı, HSYK’da yaşananlar, telefondaki ciddi tartışmalar ve sonunda CHP Milletvekili Enis Berberoğlu’nun tutuklanacağına ilişkin ayak seslerini de duymamak mümkün değildi. Tabii ki olaylarda sadece siyasetçileri dinlemek, onların yazdıklarıyla kesinlikle yetinmemek gerekir. Gazeteci, suçlanan kesimleri de dinlemek durumunda. Nitekim MİT TIR’larıyla ilgili soruşturmaları yapan savacıların HSYK müfettişlerine verdikleri ifadeler olayı kapatmak için Müsteşar’ın, Bakan’ın çabaları, aralarında yapılan konuşmalar kitabımda önemli bir yer oluşturuyor. Bugün Enis Berberoğlu “gizli bilgileri yaydığı” gerekçesiyle casuslukla suçlanıp cezaevine konulurken, kitapta yayınladığım bir belgede, MİT TIR’larıyla ilgili görüntülerin çoğaltıldığını, dolayısıyla olayın gizliliğinin kalmadığını da ortaya koymaya çalıştım.

17kitapSaygı ÖZTÜRK'ün Kripto üçgeni adlı kitabını www.sozcukitabevi.com'dan ya da 0 212 948 22 78 numaralı telefondan temin edebilirsiniz...