Cumanız mübarek olsun. Bir mübarek cuma gününe daha uyandık. Yurdumuzun dört bir yanındaki milyonlarca inanan vatandaşımız yaşadıkları şehirlerdeki cuma namazı saatlerini merak ediyor. Cuma namazı saat kaçta? Ezan saat kaçta okunuyor? İstanbul, Ankara ve İzmir ezan saatleri haberimizde. İşte 15 Aralık Cuma namazı saatleri... İşte günün il il Cuma namazı vakitleri.

İL İL CUMA NAMAZ VAKİTLERİ İÇİN TIKLAYIN…

BAZI BÜYÜK İLLERİMİZDE CUMA NAMAZI VAKİTLERİ

İstanbul: 13:06
Ankara: 12:51
İzmir: 13:13
Bursa: 13:06
Edirne: 13:16
Eskişehir: 13:01
Samsun: 12:37
Trabzon: 12:23
Hakkari: 12:07
Van: 12:09
Diyarbakır: 12:21
Tunceli: 12:24



CUMA NAMAZI VE MÜBAREK CUMA GÜNÜ

Cuma günü müminlerin hatalık bayramı sayılır. O gün yapılan ibadetler diğer günlere göre daha büyük sevap kazandırır. Kılınan Cuma namazının fazileti pek büyüktür. Müslümanlar Cuma günü banyo yapar, en temiz elbiselerini giyer, en güzel kokularını sürünüp, güler yüzle sokağa çıkarlar. Cuma için ezan okunduğu vakit her türlü işlerini bırakarak camilere koşarlar.

Zira Yüce Allahımız: “Cuma günü namaz için çağrıldığınızda hemen Allah’ın zikrine koşun. Alışverişi bırakın” buyurmuştur.

Cuma Namazı, müslüman erkeklere farz olan bir ibadettir. Kur’an-ı Kerim’de, olduğu, mutlaka kılınması gerektiği açık açık emredilmiştir. Vakti, öğle namazının vaktidir. Cuma günleri öğle namazı vaktinde bu namaz kılınırsa, öğle namazı da kılınmış sayılır. Dört rekat ilk sünneti, iki rekat farzı, dört rekatta son sünneti vardır. Bu dört rekatlık “Vakit Sünneti” kılmak sevaptır. Farz kılınmadan önce imam minbere çıkıp hutbe okur. Bu hutbenin okunması ve dinlenmesi de Cuma Namazı’nın farzlarındandır.

Cuma namazı kadınlara farz olmadığı halde eğer onlar da cemaatle birlikte Cuma’yı kılarlarsa öğle namazını kılmış sayılırlar.

Cuma namazı saat kaçta? (22 Eylül) İl il Cuma namazı vakitleri!

Cuma namazı hür ve serbest olmayanlara, yolcu olanlara, hasta olanlara, kör olanlara, ayakları olmayan sata kimselere farz değildir. Ama bunlar Cuma’yı kılarlarsa büyük bir sevap kazanırlar.

Cuma Namazı’nı kılabilmek için imam dahil en aşağı üç kişinin bulunması, Cumanın kılınan yerin herkese açık olması gerekir.

Şartlarına uygun bir Cuma namazı kılmak için abdest alınıp camiye gelinir. Sonra Cuma’nın 4 rekatlık ilk sünnetini kılkmak için kalkılır. “Niyet ettim Allah rızası için Cuma namazının ilk sünnetini kılmaya” diyerek tekbir alınır. Sübhaneke, euzu besmele, Fatiha ve bir sure okunarak rüku ve secdelere gidilir. İkinci rekatta Fatiha ve bir sure okunup oturulur. Sadece Ettahiyatü duası okunup kalkılır. Besmele, Fatiha ve bir sure okuyarak üçüncü ve dördüncü rekatlar tamamlanır.

Bu arada imam hutbe okumak üzere minbere çıkar. Cemaat büyük bir dikkatle onu dinler. Zira hutbeyi dinlemek farzdır. Hutbeden sonra imam mihraba geçer. Artık Cuma’nın iki rekatlık farzı kılınacaktır. Bunun için “Niyet ettim Allah rızası için Cuma Namazı’nın farzını kılmaya, uydum hazır olan imama” denilir. Herkes içinden sübhanekeyi okur, sonra imam açıktan Fatiha ve bir sure okur. Cemaat imamı dinler. Kendileri bir şey okumaz. Sonra rüku ve secdelere gidilerek iki rekat tamamlanır.

Farz cemaatle kılındıktan sonra Cuma’nın son sünneti niyetiyle dört, Ahir Zuhur niyetiyle dört ve Vaktin sünneti niyetiyle iki rekat namaz daha kılkınır. Ahir zuhur namazının aynen Cuma’nın ilk sünneti gibi kılmak daha sevaptır.

15 ARALIK CUMA HUTBESİ

Cumanız Mübarek Olsun

Aziz Müminler!

Bir gün Peygamberimiz (s.a.s)’in eşi Aişe validemiz, Safiyye validemizin boyunun kısa olduğunu ima etmişti. Bunun üzerine Allah’ın Resûlü şu ikazıyla gıybetin ne kadar kötü bir tutum olduğuna dikkat çekti: “Ey Aişe! Sen öyle bir söz söyledin ki, o söz denize karışsaydı denizin suyunu bile kirletirdi.” Aziz Müminler! Gıybet, bir kardeşimizi hoş olmayan sözlerle anmaktır. Yokluğunda onun onur ve haysiyetini zedelemektir. Kul hakkına girmektir. Gıybet, güven ve samimiyete, huzur ve muhabbete, birlik ve beraberliğe, hâsılı kardeşliğe saplanan bir hançerdir. İnsanlıkla bağdaşmayan, mümine yakışmayan, bireyi ve toplumu sarsan çirkin bir tutum ve davranıştır. Bu yüzden Yüce Rabbimiz, Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurarak gıybeti haram kılmıştır: “Ey iman edenler! Zannın çoğundan kaçının. Çünkü öyle zanlar vardır ki günahtır. Birbirinizin özelini araştırmayın. Birbirinizin gıybetini yapmayın. Biriniz ölmüş bir kardeşinin etini yemekten hiç hoşlanır mı? Bundan tiksindiniz değil mi? O hâlde Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah, tövbeyi çok kabul edendir, çok merhametlidir.”

Kardeşlerim!

Bizler, birbirine iman kardeşliği ile bağlı müminleriz. Bu kardeşlik, bir binanın birbirine kenetlenmiş yapı taşları gibi sapasağlam bir kardeşliktir. Bu kardeşlikte kardeşler birbirine emanettir. Kardeşimizin canı bizim canımızdır. Onur ve haysiyeti bizim onur ve haysiyetimizdir. Birbirimizi en ufak bir îma ile dahi incitmemek bu kardeşliğin bir gereğidir. Gönül erlerinden birinin şu sözü bu gerçeği ne de veciz ifade etmektedir: “Sakın incitme bir canı. Yıkarsın arş-ı Rahmân’ı.” Aziz Kardeşlerim! Günlük hayatımızda zihinlerimiz türlü haberlerle yorgun düşmektedir. Kulaklarımız, arzu edilen edilmeyen nice sözler işitmektedir. Özellikle kitle iletişim araçları ve sosyal medyada çoğu zaman dedikodu, yalan, iftira gibi çirkin sözler, ilgi ve merak uyandıracak şekilde sunulabilmektedir. Zaman zaman sorumsuz ve şuursuzca yayınlanan asılsız haber ve yorumlarla insanların onur ve haysiyeti hedef alınabilmektedir. Oysa Peygamberimiz (s.a.s), Müslümanı “elinden ve dilinden emin olunan insan” diye tanımlamıştır.

Kardeşlerim!

Resûlullah (s.a.s), şu hadisiyle gıybet, dedikodu, su-i zan ve özel halleri araştırma gibi mümine yakışmayan durumlardan uzak durmayı emretmiştir: “Birbirinizin gıybetini yapmayın. Gizli hâllerinizi araştırmayın. Çünkü her kim insanların gizli hâllerini araştırırsa Allah da onun gizli hâlini araştırır. Ve neticede onu evinde bile olsa rezil eder.” Resûl-i Ekrem Efendimiz, “Allah’a ve ahiret gününe iman eden ya hayır konuşsun ya da sussun.” buyurmuştur. Her duyduğunu söylemesinin, kişiye günah olarak yeteceğini bildirmiştir. Heyhât! Gelin görün ki bugün bir sektör haline gelen yalan, iftira, gıybet ve dedikodu ile kimilerince algı operasyonları yürütülmektedir. Bu tür olumsuzluklarla, birey ve toplumun huzur ve sükûnetine büyük zararlar verilmektedir.

Değerli Kardeşlerim!

Dilimiz, fitne ve fesat için değil; her daim güven ve itimat, huzur ve sükûnet için dönsün. Sözlerimiz, gıybet ve dedikodu, iftira ve yalan için değil; sadakat ve doğruluk için dökülsün. Kelamımız, kin, nefret ve düşmanlığa değil; ülfet, muhabbet ve kardeşliğe vesile olsun. Unutmayalım ki, o büyük gün ebedi nimetlere kavuşacak olanlar, zihnine, gönlüne, diline, eline, hâsılı bütün bedenine sahip çıkan ve hayata mümince bakanlardır. Hutbemizi Peygamberimiz (s.a.s)’in şu duasıyla bitirmek istiyorum: “Allah’ım! Kulağımın, gözümün ve dilimin şerrinden, kalbimin kötülüğünden sana sığınırım.”