Aytunç ERKİN

FETÖ’nün medya yapılanmasına dair İstanbul Cumhuriyet Savcısı Murat Çağlak’ın hazırladığı iddianame, 2007’den bu yana kurulan kumpas davalarına ışık tutacak. Neden mi? Çünkü, Savcı Çağlak’ın hazırladığı iddianamede “Ergenekon hayali örgüt” tanımı yapıldı ve Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) tarafından kurgulandığı yazıldı.

ÜMRANİYE’DE BAŞLAMIŞTI

Tarih: 12 Haziran 2007... Ümraniye’de bir gecekonduda ele geçirilen el bombaları üzerine operasyon dalgaları başladı, Savcı Zekeriya Öz’ün organizasyonunda, bugün polis ve yargı içinde örgütlendiği ortaya çıkan FETÖ tarafından yüzlerce asker, siyasetçi, öğretim üyesi, gazeteci gözaltına alındı ve tutuklandı 17-25 Aralık yolsuzluk operasyonlarıyla birlikte Ergenekon, Balyoz, OdaTV, Şike gibi davaların da kumpas olduğu AKP iktidarı tarafından da dile getirilmişti. Ancak 2013’ten bu yana yazılmaya başlayan iddianamelerde bu kadar açık bir şekilde kumpas anlatılmadı.

MEDYADAKİ ALGI FAALİYETLERİ

İstanbul Cumhuriyet Savcısı Murat Çağlak’ın hazırladığı 1996 sayfalık iddianamenin “17 Aralık Süreci Öncesi Örgütün Medyadaki Algı Faaliyetleri” başlıklı bölümünde, Ergenekon için “hayali örgüt” tanımı yapılıp şu satırlar yer aldı: “… Örgüt medyasında 17 Aralık 2013’ten önce Emniyet ve yargı tarafından yapılan operasyonların ‘hukuka uygun olduğunu, yargı organlarının verdikleri kararlara saygı duyulması gerektiğini vurgulayan gazeteci veya medya mensubu olmanın insanların suç işlemeyecekleri anlamına gelmeyeceğini’ savunan yayınlar yapılmıştır...”

İYİ KURGULANMIŞ METİNLER

İddianamenin can alıcı bölümünde ise şu tespit yapıldı: “...FETÖ tarafından kurgulanan hayali bir örgüt ortaya atılmış, adına Ergenekon Terör Örgütü denmiş, bu hayali örgüt ile ilgili basın yayın üzerinden iyi kurgulanmış metinler defalarca tekrar edilmiş, örgütle iltisaklı köşe yazarları da bir anda örgüt medyası ile paralel yazılar yazmaya başlamıştır. Toplumda uyanan tehlikeli bir örgüt algısı üzerine ‘Ergenekon Soruşturmalarına!’ toplumsal destek sağlanmış ve hedefteki kişilere karşı yapılan operasyonlara tepkisellik engellenmiştir.”

FETÖ medyası kendilerini deşifre edenleri tutuklattı


İddianamede, “FETÖ’nün ilkesel bir yayıncılık yerine, tamamen stratejik olarak örgüt amacı doğrultusunda medyayı kullanmasının tipik bir örneği görülmektedir” denildi.

[caption id="attachment_1632502" align="alignnone" width="880"]üç gazetecinin ortak özelliği: fetullahçı terör örgütü’yle ilgili kitaplar yazmaları Gazeteciler Soner Yalçın, Ahmet Şık ve Nedim Şener, 2011 yılında Odatv kumpasında gözaltına alınmıştı. Üç gazetecinin ortak özelliği de FETÖ’yle ilgili kitaplar yazmalarıydı. Şık, 2017’de de FETÖ’cülükten cezaevine kondu. üç gazetecinin ortak özelliği: fetullahçı terör örgütü’yle ilgili kitaplar yazmaları
Gazeteciler Soner Yalçın, Ahmet Şık ve Nedim Şener, 2011 yılında Odatv kumpasında gözaltına alınmıştı. Üç gazetecinin ortak özelliği de FETÖ’yle ilgili kitaplar yazmalarıydı. Şık, 2017’de de FETÖ’cülükten cezaevine kondu.[/caption]

Savcı Çağlak, Odatv operasyonlarında gözaltına alınan SÖZCÜ yazarı Soner Yalçın, gazeteci Ahmet Şık, Posta yazarı Nedim Şener, Odatv yöneticileri Barış Pehlivan ve Barış Terkoğlu’nun tutuklanmalarını da şöyle değerlendirdi: “FETÖ/PDY’nin kamu kurumları içerisindeki üyelerinin kendisine muhalif olarak gördükleri medyayı etkisiz hale getirmek amacıyla harekete geçtikleri, adı geçen kişilerin basın faaliyetlerinden değil de örgütsel faaliyetler çerçevesindeki eylemlerinden dolayı yakalanarak tutuklandıklarına dair haberlerin yapıldığı anlaşılmaktadır.”

TSK’ya kurulan kumpasta bazı gazeteciler de rol aldı


FETÖ’nün medya yapılanmasına dair hazırlanan iddianamede Türk Silahlı Kuvvetleri’ne kurulan kumpas da şöyle anlatıldı: “…Aynı süreçte yürütülen çeşitli isimlerdeki soruşturmalar ile TSK’daki örgütün önünde engel gördüğü çok sayıda rütbeli tasfiye edilmiş yerlerine kendi mensuplarını yerleştirmiştir.” İddianamede şüpheliler arasında yer alan gazeteci Mutlu Ç. için şu tespit yapıldı: “…Şüphelinin, kamuoyunda Ergenekon ve Balyoz davası olarak bilinen sonradan örgüt tarafından kurulan kumpaslar olduğu anlaşılan davalarda gazeteci olarak etkin olduğu, dava süreçlerinde yapmış olduğu haber ve yazılarla Ergenekon ve Balyoz davaları sürecinde yurtiçi ve yurtdışında kamuoyu algısı oluşturduğu tespit edilmiştir.” Gazetecinin yaptığı haberler de iddianamede yer aldı.