Ali Suat Ertosun, 5 yıl Ceza ve Tevkifevleri Genel müdürlüğü yaptı. Terör ve organize suç örgütü mensuplarının konulduğu 13 F tipi cezaevi  onun döneminde açıldı. Hizmetlerinden dolayı “Devlet Üstün Hizmet Madalyası”yla ödüllendirilen ilk bürokrat oldu. Cezaevlerinde terör suçlularına tek tip elbise giydirilmesi de gündemde.

Son olarak Yargıtay üyeliğinden emekliye ayrılan Ali suat Ertosunn, SÖZCÜ’nün sorularını şöyle cevaplandırdı:

RAPOR AÇIKLANSIN


1998-2003 arasında 5 yıl Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü yaptım. O zaman en çok karşılaştığımız sorun kötü muamele ve işkence iddialarıydı. İnfaz hakimliklerinin kurulması, izleme kurullarının oluşturulmasıyla bu iddiaları inceleyecek mekanizmaları hayata geçirdik. Nitekim Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi ve diğer milletlerarası kuruluşlarla cezaevlerinde Avrupa Konseyinin ve Birlemiş Milletlerin benimsediği, kabul ettiği standartların oluştuğunu belirlediler. Bunları ilerleme raporlarında vurguladılar.

OHAL, ENGEL DEĞİL


Bugün, cezaevlerinde bazı sıkıntılar var. Bunun somut örneği de 2016 yılı Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi, raporunu hükümet izin vermediği için açıklayamıyor. İlgili ülke izin vermeden rapor açıklanamıyor. Bunun hemen açıklanması gerekir. Bu açıklanırsa 15 Temmuz darbeye kalkışma olayından sonra gündeme gelen işkence iddiaları da açıklığa kavuşmuş olur.  Çünkü, yurtdışında ülkemiz aleyhinde bu yönde çok olumsuz propagandalar yapılıyor. İddiaların açıklığa kavuşturulması, doğruysa sorumlularının cezalandırılması gerekir. Bu ülkemizdeki adaleti güçlendirecektir. Olağanüstü Hal (OHAL) içinde yaşamamız bunlara engel olmamalıdır. Çünkü, OHAL geçicidir. Kalıcı olan temel insan hakları, hukuk güvenliği,  adil yargılamadır.

KARARLARIYLA YARGILANIR


Cezaevlerinin mevcudunun 200 bin civarında olması da buna engel olmamalıdır.  Mevzuat dışına çıkılarak yasalarda yer almayan tedbirler uygulamaya sokulmamalıdır. Her zaman söylenen bir söz var: Sonunda hakimler kendi kararlarıyla yargılanır. Bunu Cumhuriyet savcılarına da teşmil edebiliriz. Onlar da kararları ve iddianameleriyle yargılanırlar.
Hakimlerin temel normları yürürlükteki mevzuata kanunlara göre karar vermeleri , kendilerini sorumluluktan kurtarmaz, çünkü pozitif hukuk temel insan haklarını ve milletlerarası kurallara aykırı hükümler içeriyorsa bunların uygulanmaması gerekir. Yakın geçmişte Balyoz ve Ergenekon gibi davalara bakan hakim ve savcıların yargılandıklarını ya da bazılarının yurtdışına kaçtıklarını da unutmamak gerekir.

DAHA FAZLA KONULMASIN


F tipi cezaevleri Terörle Mücadele Kanuna göre kurulmuş bir ve üç kişilik odalardan oluşuyordu.  Her cezaevinin mevcudu da 373 kişilikti. Bir tane bile fazla almazdık. Şimdi ise ranza konularak kapasite artırılmış. Belki zorunluluktan kaynaklanıyor ama  bu Terörle Mücadele Kanunu’na da, Çıkar Amaçlı Suç Örgütleriyle Mücadele Kanununa da aykırıdır. Çünkü, cezaevleri planlanırken bu sayı esas alınarak alt yapı oluşturuldu. 3 kişilik yere daha fazla insan koyarsanız oradaki standardı bozmuş oluyorsunuz.

GÖREVLERİNE SON VERİLDİ


Kanun Hükmünde Kararnameyle, cezaevleri izleme kurullarının tamamının görevleri sonlandırıldı, Adalet Komisyonu kendilerine göre izleme kurulları oluşturdu. Aslında görevi sonlandırılanları da komisyonlar oy birliğiyle seçiyordu. Bu kurulların her türlü belgeye ulaşma, mahkumlarla görüşme ve cezaevinde her yere girme hakkı var. Nezaret altında değil, bire bir görüşülüyordu. Muhtemelen bazılarının icraatlarını beğenmemiş olacaklar ki hepsini birden kaldırdılar.

BAŞIMIZI AĞIRTIR


Açıklık ve şeffaflık taraftarıyım. Cezaevlerini dışa açmak ve raporları da açıklamak gerekiyor. Cezaevleri,  Türkiye’nin ilerde başını ağrıtacak gibi gözüküyor. İşkenceyi Önleme Komitesi’nin, İmralı’da bulunan terör örgütünün başı Abdullah Öcalan’ı 17 kez ziyaret etti. Bu ziyaretlere hiçbir kısıtlama getirmemiştik.
F tipi cezaevleri uluslararası standartlara uygunluğunu bu konudaki uzman kuruluşlar açıkladı. Bazı odalar tek kişilik ama gün içinde üç kişi bir araya gelebiliyor. Akşamları oda kapanıyor. Bu da standartlara uygundur. Son zamanlarda tecrit artınca çıkartmıyor.  Bu durumda, mahkumun sadece bir saat havalandırma hakkı var.

TERÖRÜN CEZAEVİ AYAĞI BİTTİ


Bugün, bazı cezaevlerinden mektup gönderme yasağı var. Bizim dönemimlizde böyle bir yasak hiç olmadı. Ceza verirsen olur, o da geçicidir. Son yıllarda cezaevlerinde yapılan reform yavaşlatıldı, kapasite de artınca cezaevlerinde sorunlar doğmaya başladı.
Adalet Bakanlığı dev asa adliyeler yapıyor. 10 yıl içinde cezaevi sayısını azaltacak, 250’e indirip, kapasiteyi artıracaktı.  Yapılmadı. Çağdaş standartlarda cezaevlerinde bir odada kalanların sayısı 5 kişiyi geçmiyor. Yaptığımız düzenlemelerle cezaevlerini tünel kazılamaz hale getirdik. Terörün cezaevi ayağı bitirildi.

O TİŞÖRTLE GÖNDERİLMEZ


Bir sanığın “Kahraman’ anlamına gelen 'Hero' yazılı bir tişört ile duruşmaya götürülmesi ve çıkarılması kabul edilecek bir durum değildir. Bunun önlenmesi gerekirdi. Giyilen giysilerle propaganda yapılmasına ve mesaj verilmesine mevzuatımız izin vermez. Ancak, terör suçu sanığı da olsa, sanığın takım elbise ile duruşmaya çıkmalarına engel bir durum yok. Tersine, bunun mahkemeye saygı olarak değerlendirilmesi mümkündür. Cezaevlerinde duruşmaya çıkacak sanıklar, en iyi ve şık giysilerini giyerler. Bu konuda hükümlü ve tutuklular birbirine yardım da eder. Daha önceden hiç kravat takmamış sanıkların, duruşmaya kravat takarak çıktıklarını çok gördüm. Keza giyim-kuşam, savunmanın da bir parçasıdır. Sanık, giyimiyle mahkemede güven arayacak, tanıklara sorular soracak, savcı ve hâkimlerle etkileşimde bulunacaktır.

SAVUNAN VE KARŞI ÇIKANLAR


12 Eylül 1980 askeri darbesinden sonra 1983 yılında başlanan, 1987 yılında tekrarlanan tek tip elbise giyilmesi uygulamasına terör hükümlü ve tutukluları karşı çıkmış, verilen elbiseleri giymemiş-giymek istememiş, duruşmalara tek tip giysilerini yırtarak çıkmış, açlık grevlerine başlamıştı. Bu eylemler sonucu 4 kişi ölmüş, sanıklar duruşmalara götürülürken ve duruşmaya çıkarılırken büyük tartışmalar yaşanmış, bazıları duruşmalara çıkmamış, kötü muamele iddiaları olmuş, basına mahkemelerde don-atlet yargılanan insan görüntüleri yoğun şekilde yansımıştı.

Tek tip elbise uygulamasını savunanlar, kamuoyunun intikam duygularını bastırdığını, cezaevi güvenliğini artırdığını, hükümlü ve tutukluları iyileştirdiğini (rehabilite ettiğini), suçlu farkındalığı yarattığını, suçlarından arındırılmalarında ve yeniden topluma kazandırılmalarında etkili olduğunu belirtiyor.

Karşı çıkanlar, hükümlü ve tutuklu da olsalar, onların da bir kişiliğinin olduğunu, şekil olarak ayrım yapılmaması, kimliklerinin değil, birey olduklarının ön plâna çıkarılması gerektiğini, bunun iyileştirmelerinde olumsuz rol oynadığını, ötekileştirdiğini, aşağıladığını, ceza ve infaz hukukunun intikam aracı olarak kullanılamayacağınını ileri sürüyor.

AB SÜRECİNDE KALDIRILDI


Gerek 1983 gerekse 1987 yılındaki tek tip elbise giyme zorunluluğu, Avrupa Birliğine giriş sürecinde kaldırılmıştı. Yeniden tek tip elbise getirilecekse, öncelikle İnfaz Kanun'nun değiştirilmesi gerekiyor. Avrupa Konseyinin bu konuda alınmış bir kararı yoktur. Ancak temayül, tutuklu ve hükümlülerin kendi giysilerini giymesi yönündedir.

Guantanamo'ya özenmek doğru bir davranış değildir. Tersine Guantanamo, Müslümanlara işkence uygulanan, onları düşman gören ve peşinen mahkûm eden bir yerdir. Bir işkence merkezidir. Guantanamo, ABD dışında bir askeri üsdür. Orada ABD kanunları uygulanmamaktadır. Bu kampta yapılan uygulamalar, ABD içerisinde eleştirildiği gibi, insan hakları örgütlerinin de yoğun eleştirilerine neden oluyor. Başlangıçta 250 civarında tutuklunun bulunduğu kampta, şu anda 40 civarında tutuklu bulunuyor.

OKULLARDA DA KALDIRILDI


Askeri cezaevlerinde uygulanan tek tip elbise giyme uygulaması, 2010 yılında kaldırıldı.  İlk ve orta dereceli okullarımızda da, 'tek tip insan yetiştiriliyor' denilerek aynı üniforma giyilmesi uygulaması değiştirildi.
Cezaevlerinde tek tip elbise giyilmesinin, ciddi sorunlar yaratır,  faydasından çok zarar getirir. Her alanda tek tipleştirme de  demokrasi ile bağdaşmıyor. İntikam aracı olmayan hukuk, sopa gibi kullanılmamalıdır.