Hürriyet yazarı Ertuğrul Özkök, Sözcü'ye yönelik algı operasyonunun sözde temel dayanağı olan Gökmen Ulu imzamlı 15 Temmuz saat 16:30 tarihli "Sözcü Erdoğan'ı buldu" haberini değerlendirdi. "Eski bir genel yayın yönetmeninin itirazı" diye trajikomik gerekçeye tepki gösteren Özkök "Bir gazeteci arkadaşımızın 15 Temmuz günü Cumhurbaşkanı’nın nerede olduğunu bulmasının, bir gün suç unsuru haline geleceğini inanın ne ben, ne başka bir gazeteci aklına getirebilirdi... İnanın, size en yakın Sabah gazetesinin, Star’ın bir muhabiri de o gece sizin nerede olduğunuzu merak etmiş, mutlakta bulmaya çalışmıştır. Zaten merak etmediyse ona gazeteci de denemez." diye yazdı. İşte Özkök bugünkü yazısından ilgili bölüm..

ozkokSAYIN Cumhurbaşkanım...

Sayın Adalet Bakanı...

AKP hükümetinin sayın bakanları...

Sayın AKP’liler...

Türkiye’nin en büyük gazetesi Hürriyet’in 3.5 yıl Ankara temsilciliğini, 20 yıl genel yayın yönetmenliğini yaptım.

Bu kadar süre içinde, özellikle resmi ve dini bayram günlerinde, tatil günlerinde en büyük telaşımız, cumhurbaşkanı veya başbakanın nerede tatil yaptığını aramaktı.

Tatil günü ortadan kaybolan Özal’ın, nerede tatil yaptığını ilk bulan olmak, Ankara bürolarının en büyük başarı ölçülerinden biriydi.

Hürriyet’ten Muharrem Sarıkaya, Cumhuriyet’ten Faruk Bildirici, Milliyet’ten Süreyya Oral, Sabah’tan Emin Varol, Günaydın’dan Şükrü Küçükşahin, Orhan Uğurluoğlu birbirleriyle kıyasıya bir yarışa girerlerdi.

Ben Uğur Dündar’ın Göcek’te yüzerek rahmetli Turgut Özal’a ulaşmaya çalıştığı günleri hatırlıyorum.

Eğer bir başka gazetenin muhabiri bulmuşsa, inanın bulamayan arkadaşımız iyi bir azar yerdi.

Bir gazeteci arkadaşımızın 15 Temmuz günü Cumhurbaşkanı’nın nerede olduğunu bulmasının, bir gün suç unsuru haline geleceğini inanın ne ben, ne başka bir gazeteci aklına getirebilirdi...

İnanın, size en yakın Sabah gazetesinin, Star’ın bir muhabiri de o gece sizin nerede olduğunuzu merak etmiş, mutlakta bulmaya çalışmıştır.

Zaten merak etmediyse ona gazeteci de denemez.

19 Mayıs günüydü...

Herkes milli bir coşkuyla milletimizin zafer mücadelesinin başladığı günü kutlarken, böyle bir operasyonun kime yararı olabilir?

17 gün sonra Güney Afrika’nın Durban şehrinde “Dünya Gazeteciler Birliği”nin kongresi başlıyor.

Lütfen elinizi vicdanınıza koyarak söyleyin.

Böyle bir şeyin ülkemize hayırı, yararı olabilir mi ...

Emin olun böyle olaylar FETÖ operasyonlarını sulandırmaktan başka bir işe yaramayacaktır.

 

ahmet-hakanAhmet Hakan: Ve FETÖ'cülük Sözcü'ye kalır


Bir diğer Hürriyet yazarı Ahmet Hakan Coşkun da operasyondaki 'çelişkilere' değindi. İşte Coşkun'un bugünkü yazısından ilgili bölüm;

FETÖ’ye para yağdıran işadamı kendini kurtarır...

FETÖ’ye kitap dolusu destanlar yazan kendini kurtarır...

FETÖ’nün Pensilvanya’sına dadanan kendini kurtarır...

FETÖ’ye “Hocam, elini ayağını öpeyim” diyen kendini kurtarır...

FETÖ’ye gittiğinde başını örten vekil kendini kurtarır...

FETÖ’yü adliyeye, emniyete, orduya dolduran kendini kurtarır.

FETÖ’yle kader birliği yapan kendini kurtarır.

Kısacası...

Annemin “Herkes kendini kurtarır, olan sana olur” sözü bir kez daha gerçek çıkar:

Herkes kendini kurtarır.
FETÖ’cülük Sözcü’ye kalır.

CELAL ÜLGEN
AVUKAT Celal Ülgen, yıllarca Ergenekon ve Balyoz davalarında FETÖ’cü savcı ve hâkimlere karşı dişe diş mücadele verdi.

Ve FETÖcülük Sözcüye kalır

Gün döndü, devran döndü...
Aynı Celal Ülgen bu kez de...

FETÖ’cülükle suçlanan Sözcü gazetesi çalışanları için dişe diş mücadele vermeye başladı.

Kader mi?
Talih mi?
Ağyar mı?
Acep ne?

akif-bekiAKİF BEKİ: ERDOĞAN'IN YERİNİ SÖZCÜ'DEN ÖĞRENİYORLAR ÖYLE Mİ?


Yarın yapılacak AKP kongresinin "Yeni atılım dönemi: demokrasi, değişim. reform" sloganına dikkat çeken hükümete yakın Hürriyet yazarı Akif Beki de algı operasyonuna tepki gösterdi. İşte Beki'nin bugünkü yazısı;

Yarınki kongrenin tanıtım afişinde, “Yeni atılım dönemi”nin başlangıcı diye duyuruluyor. “Demokrasi, reform ve değişim”in miladı diye anons ediliyor.

Ve iki gün kala, ‘Sözcü gazetesinin yöneticilerine FETÖ baskını’yla uyanıyoruz.

Üstelik soruşturma 6 savcı eskittikten sonra, 7’ncisi alıyor bu kararı.

Önceki savcıların göremediğini görüyor, bulamadığı yeterli şüphe kanıtını buluyor ve operasyona kanaat getiriyor.

HAYIRDIR İNŞALLAH

15 Temmuz’da, tanklar köprüye çıkmadan yaklaşık 4 saat önce... Erdoğan’ın Marmaris’te kaldığı adresi internetten haber vermekle suçlanıyor Sözcü.

Tek somut gerekçe; Erdoğan’ın kaldığı otelden kimseler haberdar değilmiş gibi... Darbecilerin, bunu Sözcü’den öğrendiği iddiası.

Yani tepelere kadar sızan onca FETÖ’cü koruma, polis, başyaver, general bilmiyor. İçeriye soktukları köstebekler haber vermiyor yerini.

Hiçbir istihbaratları, hazırlıkları, keşif çalışmaları yok. Kala kala bir gazetenin internet sitesine kalıyorlar.

Sözcü yazmasa, nerede olduğunu bilmeden harekete geçecekken... Sitesinden alıyorlar haberi, öyle mi?

KARANLIK NOKTA KALMASIN

Bu kadarla anlatabilir misiniz kimseye?

Varsa elinde ikna edici bulgular, hiç gecikmeden ortaya koymalı savcılık.

Hepsi bundan ibaretse, inandırıcılığı kalır mı?

‘Soruşturmanın gizliliği’ne sığınmak da vaziyeti kurtarmaz.

Geçmişte, özel yetkili süper savcılar çokça denedi bunu.

“Bilmediğiniz şeyler var, şimdi açıklayamıyoruz, az bekleyin, yargıyı rahat bırakın da işini yapsın, gazetecilikten tutuklanmadılar, muhalif sesleri susturmak için değil” demediler mi?

Ama Ahmet Şık’ların, Nedim Şener’lerin, Hanefi Avcılar’ın hangi gazetecilik dışı faaliyetlerden dolayı tutuklandıklarını açıklayabildiler mi?

AYDINLATMAK TEREDDÜTLERİ GİDERİR

İşlemin haklılığını ve doğruluğunu dayanaklarıyla ispat zahmetine girmeden, ‘biz yaptık oldu’ya getirmek, yargıya inancı sarsar.

Cuntacılarla, çetecilerle mücadeleden aldıkları meşruiyeti istismar edenler olmadı mı?

Yetkilerini kötüye kullanmadılar mı?

Demokrasi mücadelesine verilen desteği, gösterilen iyi niyet ve güveni suistimale uğratmadılar mı?

Dost uyarılarına bile aldırmadan burunlarının dikine gitmediler mi?

‘Kurunun yanında yaş da yanar, ses etmeyin, büyük davalarda olur böyle şeyler’ diye diye... Sudan sebeplerle, umarsızca hayatlar karartmadılar mı?

KAFA BULANDIRANLARA FIRSAT VERİLMESİN

Vesayet çetelerini suçüstü yakaladık diye aldattılar, kandırdılar. Kendileri vesayet çetesi ve kumpasçı çıktı.

Dokunan yanıyordu, sahiplenenleri de yaktılar.

Arka çıkanları utandırdılar, destekçilerini mahcup ettiler, başları öne eğdirdiler.

Darbecilerle gerçek bir hesaplaşmayı özel gündemleri için sulandırdılar.

Gizli ajandaları uğruna Ergenekon ve Balyoz gibi davaları araçsallaştırdılar, hukuku hiçe saydılar.

Demokrasi mücadelesini; sahte, düzmece, kurgulanmış, uydurulmuş suçlama ve kanunsuzluklarla baltaladılar.

Yaptıkları en büyük kötülük, darbe davalarının sahiciliğini yok etmek olmadı mı?

BENZETMEK GİBİ OLMASIN

FETÖ’yle mücadelede de bir araçsallaştırma ve sulandırma tehlikesine karşı en başta savcılar, uyanık olmak zorunda.

Sütten ağzı yananların, yoğurdu üfleyerek yiyecek dikkat ve teyakkuzu göstermeleri beklenir.

Suçlamaların altı dolu değilse, en büyük zararı FETÖ’yle mücadeleye verir.

Erdoğan, birkaç gün sonra Brüksel’e kongre afişinin rüzgârıyla gidecekti. AB liderleriyle çetin müzakerelere oturacaktı.

O lansmanın etkisini kırmak, inandırıcılığını sabote ederek Erdoğan’ın elini zayıflatmak kime yarar, kimi sevindirir?

altayliFATİH ALTAYLI: BEN HAYATIMDA BÖYLE SUÇLAMA GÖRMEDİM


Habertürk yazarı Fatih Altaylı da algı operasyonuna tepki gösteren isimlerdendi. İşte Altaylı'nın bugünkü yazısından ilgili bölüm

".... Bu bu yazıyı yazarken, Sözcü Gazetesi’ne yönelik operasyon haberi geldi.

Al başına belayı.

Tek tük muhalif gazeteden birine daha operasyon.

Suçlama yine aynı: “Terör örgütü üyesi olmadan, terör örgütünün eylemlerine destek vermek.”

FETÖ’ye açık, net destek olanlar ortalıkta fıldır fıldır gezerken, Sözcü’ye operasyon.

İlk gelen bilgilere göre suçlama, Cumhurbaşkanı’nın nerede tatil yaptığını haber yapmak olmuş.

Ben hayatımda böyle suçlama görmedim.

35 yıllık meslek hayatım boyunca Cumhurbaşkanlarının nerede tatil yaptığı gazetelerin merak konusu ve haberi olmuştur.

Bunu tespit edebilen her gazete haber yapmıştır.

Cumhurbaşkanı’nın yaverleri, koruma ekibinin kimi üyeleri FETÖ üyesiyken, Cumhurbaşkanı’nın nerede tatil yaptığını öğrenmek için gazete haberine mi ihtiyaç duyuyordu bu örgüt Allah aşkına...

Sayın savcılar, bu yaptığınız işlerle Türkiye’ye fayda değil zarar veriyorsunuz.

Kripto falan değil, aşikâr FETÖ’cüler ortalıkta gezerken, siz bunlarla mı uğraşacaksınız!

Emin olun FETÖ’cü savcılar Türkiye’ye ancak bu kadar zarar veriyordu.

Not: Bildiğim kadarıyla Sözcü Gazetesi’nin sahibi Burak Akbay 1 hafta önce Türkiye’deydi. Niye o zaman savcılığa davet edilmedi!"

arslan-bulutYeniçağ yazarı Arslan Bulut da yaşananlara tepki gösterdi. İşte Bulut'un bugünkü köşesinden Sözcü ile ilgili bölüm;
Sözcü gazetesi sahibine ve biri muhabir üç çalışanına, 19 Mayıs günü "FETÖ adına suç işledikleri" gerekçesiyle gözaltı kararı verilmesi manidar!"Suç"tan kasıt, muhabir Gökmen Ulu'nun 15 Temmuz günü Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın nerede bulunduğunu haber yapmak. Oysa bir haftadır ortada görünmeyen bir Cumhurbaşkanı'nın nerede bulunduğu, dünyanın her yerinde önemli bir haberdir. Bu haber araştırmasının suça konu olması için örgütle somut bir bağ bulunması gerekir.Üstelik sadece gözaltı kararı verildiği halde, yurt dışında bulunan gazete sahibi Burak Akbay, "firari" ilân edildi!

***

Sözcü'nün Genel Yayın Müdürü Metin Yılmaz, "Şaka gibi... Bizim ne işimiz olur FETÖ ile? Kimse onlara FETÖ demezken biz diyorduk. Bizim bu örgütle 30'un üzerinde de davamız var. Ergenekon sürecinde 'darbeci' dediler. Şimdi de 'FETÖ'cü' diyorlar. Çok yazık. Biz gazeteciyiz, hiçbir şeyci değil. Bu gazetede 650 kişi alnının teriyle helâl yoldan ekmek yiyor. Ellerini çeksinler milyonların sahiplendiği, milletin sözcüsü, halkın sözcüsü olan bu temiz gazeteden" dedi.80'li yılların başında Sonhavadis'te birlikte çalıştığımız gazeteci arkadaşım Metin Yılmaz, Yeniçağ'ın da kuruluş döneminde Genel Yayın Müdürü idi.

***
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu uygulamaya sert tepki gösterdi ve hemen Sözcü'yü ziyaret etti. Kemal Bey, saldırıdan sonra Yeniçağ'ı da ziyaret etmişti.Rahmetli Yaşar Nuri Öztürk Hoca'nın söylediği gibi; "Asıl adamlık böyle günlerde lâzım..."Kemal Bey de onu yapıyor...Yine gazeteci Ardan Zentürk de darbe gecesi, Anadolu Ajansı'nın geçmediği Tayyip Erdoğan'ın beş dakikalık ilk açıklamasını haber yapan gazetecinin Gökmen Ulu ve yayınlayan gazetenin de Sözcü olduğunu hatırlattı ve "Yapılan işlerden kaygılıyım. Yargı sisteminde neler olduğunu bilmek durumundayız. Şakası yok. Sayın Bekir Bozdağ, bir bakıp aydınlatır mısınız?" diye yazdı....

gonensinOKAY GÖNENSİN: FETÖ ÇUVALI ÇOK FAZLA ŞİŞTİ


FETÖ ile mücadelenin 'tarihine' dikkat çeken Vatan yazarı Okay Gönensin ise köşesinin tamamını Sözcü için ayırdı. İşte Gönensin'in bugünkü yazısı;

7 Şubat bir darbe girişimiydi, ciddi bir olaydı. 15 Temmuz gerçek bir darbe girişimiydi, ciddi bir olaydı. FETÖ örgütlenmesinin giriştiği operasyonlar ciddi olaylardır.
Ama Cumhuriyet gazetesi yöneticilerini FETÖ’ye sokmak bu ciddi olayı sulandırmaktır.
Örgüt işlerine karışmamış, sadece siyasi yazı yazanları terör örgütü üyeliğinden yargılamak da FETÖ’yü sulandırmaktır.
Yanlış bir başlık yüzünden gazeteci tutuklamak aslında FETÖ olayının ciddiyetini hiç anlamamaktır.
Sözcü gazetesinin sahibi ve yöneticilerini FETÖ’den gözaltına almak da FETÖ’ye yapılan gerçek bir destekten başka bir şey değildir.
FETÖ’yü, açık bir suç isnat edilemeyen herkesin içine atıldığı bir çuvala çevirenler FETÖ’ye en büyük iyililiği yapmaktadırlar.
Bu icraatların çok açık sonuçları vardır. Cumhurbaşkanı Erdoğan Amerikan başkanına söylemiş olsa da Amerika’daki FETÖ’cüler Türkiye’ye verilmeyecektir.
Almanya’ya ve başka Avrupa ülkelerine sığınan FETÖ’cüler, Yunanistan’a sığınan darbecileri geri almak da mümkün değildir.
Bunun için sorumlu arayanlar hiç uzağa gitmesinler, FETÖ’cülerin iade edilmemesinin birinci sorumluları gazetecileri FETÖ çuvalına atanlardır.
Cumhurbaşkanı Erdoğan “Gülen” deyince Amerikan Başkanı’nın FETÖ’den tutuklu Amerikalı rahibi söylemesi de boşuna değildir.
Bütün bu icraatlarla FETÖ meselesi ve askeri darbe girişiminin aydınlanması, siyasi ayakların ortaya çıkması aşırı zorlaşmıştır.
Ama ülkenin yarısının, hatta yarısından fazlasının “ya bana da FETÖ’cü derlerse” diye korkması sağlanmıştır.
Yarısından fazlası, çünkü FETÖ bu kadar büyük çuval haline gelince içine Ak Partililer için de bayağı yer açılmış olmaktadır.
Bütün bu operasyonları FETÖ’cüler yönetiyor olsa ancak bu kadar olurdu.
FETÖ bu kadar büyük bir güç haline ancak böyle getirilirdi.
Bu kararları gerçekte kim veriyor, bu icraatları gerçekte kim yapıyor?
Ülkenin yarısını FETÖ çuvalına atmakla ne amaçlanıyor?
Bu soruları Ak Parti hükümeti kendine sorsun ve manzaraya gözünü kapatmadan cevap versin.

mengiGÜNGÖR MENGİ: Hukuk ve ifade özgürlüğü!


Bir diğer Vatan yazarı Güngör Mengi de algı operasyonuna dayanak gösterilen haberin yayınlandığı saatte ve sonrasında yaşanan 'çelişkilere' dikkat çekti.

Türkiye karışık, toplum huzursuz, içerde ve dışarda olaysız bir gün geçmiyor.
Terör zaten devam ederken, OHAL’e rağmen toplum içinde şiddet, Atatürk’e ve milli marşlarımıza hakaretler, her gün süren gözaltı operasyonları, artan çocuk tecavüzü ve cinayet haberleri huzuru iyice kaçırdı.
Cumhuriyet gazetesi yönetici ve yazarlarının “FETÖ ile ilişkilendirilerek” aylardır tutuklu olmasına itirazlar sürerken dün Sözcü gazetesinin sahibi Burak Akbay, iki müdürü ve bir muhabiri hakkında gözaltı kararı çıktığı duyuldu.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı İrfan Fidan bu isimlere operasyon yapıldığı bilgisini doğrulamış.
Bu operasyonun nedeni olarak “15 Temmuz darbe girişiminde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Marmaris’te tatil yaptığı otelin adres ve görüntülerini İnternet sitesinde deşifre etmek” gösterildi.
Daha önce de yapıldığı gibi:
“Örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek, Türkiye Cumhuriyeti hükümetine karşı silahlı isyanı kolaylaştırmak” gibi suçlamalar ortaya çıktı.

Daha önemli olaylar

Bu haberi duyunca akla ilk gelen şey; MİT’e 15 Temmuz günü öğlen saat 3’te “bir darbe girişimi olabileceği” ihbarı yapmasına rağmen bunun Cumhurbaşkanı ve Başbakan’a derhal haber verilmemiş olduğu…
Bu büyük ihmal ve hatadan daha fazla Cumhurbaşkanı’nın hayatını tehlikeye atacak bir şey olamazdı.
Buna rağmen, 15 Temmuz’u araştırıp ortaya çıkarmak için kurulan Meclis Komisyonu bugüne kadar “ihbarı yapan binbaşının ve diğer 2 kilit ismin o günle ilgili ifadelerini” alamadı.
15 Temmuz gecesi “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, kaldığı otelin kapısına çıkarak gazetecilerle konuşması, bunun TV’lerden yayınlanması” da otelin bulunmasını sağlayabilirdi, korumalar bunun riskli olacağını düşünmeliydi. Kısacası ortada “bir gazetenin İnternet sitesinden verdiği haber”den çok daha önemli, yargının cevap bulması gereken sorunlar var.

Yargı temiz mi?

Balyoz ve Ergenekon davaları sürecinde de somut örgüt ilişkileri veya kanıtlar olmadan asker ve sivillere verilen cezalara da halktan ciddi tepkiler geliyordu.
O günlerde “Olay yargıda, yargıya güvenmeliyiz” denmekteydi.
Sonunda yüzlerce masum tutukluya “birkaç kez ağırlaştırılmış müebbet hapis” cezaları verildi. Eğer “FETÖ kumpası” olduğu, soruşturmaları yapan savcı ve hakimlerin FETÖ ilişkisi ortaya çıkmasaydı o masumlar hala cezaevinde olacaktı.
Bugün hala savcı ve hakimler “FETÖ/PDY bağlantıları” nedeniyle tutuklanıyor, yargı FETÖ’den temizlenmiş değil.
Sözcü’nün avukatı Celal Ülgen “Bugüne kadar 6 savcı değişti, hiçbiri kurumumuza yönelik suç unsuru görmedi. Sonunda Batman’dan gelmiş bir savcı arama ve el koyma kararı veriyor” dedi.
Eğer hukuk, devamlı değişen savcılardan birinin keyfi kararlarına göre yürüyecekse, haberler nedeniyle “Örgüte üye olmamakla beraber” diye başlayan gerekçeler gösterilecekse Türkiye’de medya ve ifade özgürlüğü de, dünyanın gözünde “Türkiye’de adalet imajı” da kısa sürede sıfırlanır.
Buna izin verilmemelidir.

candasCANDAŞ TOLGA IŞIK: SÖZCÜ'YÜ BEĞENİRSİNİZ BEĞENMEZSİNİZ


Posta yazarı Candaş Tolga Işık da bugünkü köşesini Sözcü'ye yönelik operasyona ayırdı. İşte Işık'ın bugünkü yazısından ilgili bölüm:

Sözcü Gazetesi’ne FETÖ operasyonu yapıldı dün.

Gazetenin yazarı Uğur Dündar “Sözcü FETÖ’cüyse Türkiye’deki herkes FETÖ’cüdür” diye isyan etti operasyona.

Sözcü’nün yayın politikasını beğenirsiniz beğenmezsiniz. O ayrı.

Ama Yılmaz Özdil’in, Soner Yalçın’ın, Bekir Coşkun’un yazdığı bir gazetenin Fethullahçı çeteyle ne alakası olabilir?

15 Temmuz’dan sonra artık herkes gördü ki; FETÖ’yle mücadele Türkiye’nin en büyük ulusal güvenlik meselelerinden biridir.

FETÖ’yle mücadelenin sulandırılması en çok FETÖ’nün işine yarıyor.

Allah aşkına bunu görün ve bu ihanet şebekesinin ekmeğine yağ sürmeyin.

[old_news_related_template title="Star yazarı Ardan Zentürk'ten Sözcü'ye algı operasyonuna tepki" desc="İktidara yakın yayın politikasıyla bilinen Star gazetesinin yazarı Ardan Zentürk, Sözcü’ye yapılan algı operasyonuna ve gözaltı kararına tepki gösterdi. Zentürk, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ'a seslendiğini belirterek, '15 Temmuz akşamı Anadolu Ajansı’nın geçmediği o 5 dakikalık ilk açıklamayı Gökmen Ulu internetten servis etti' dedi." image="https://sozcuo01.sozcucdn.com/wp-content/uploads/2017/05/ardan-zenturk-880.jpg" link="https://www.sozcu.com.tr/2017/gundem/star-yazari-ardan-zenturkten-sozcuye-algi-operasyonuna-tepki-1858870/"]