RÖPORTAJ: Yüksel ŞENGÜL

Tam 43 yıldır medyanın içinde olan ve 2013’ten bu yana Basın Konseyi Başkanı olarak görev yapan Pınar Türenç’le konseyin Osmanbey’deki binasında konuştuk. Türenç, hapisteki gazetecileri, arkadaşımız Gökmen Ulu’yla yaptığı göz yaşartan görüşmeyi, SÖZCÜ iddianamesinin altında yatan gerçeği, Türk basınının yaşadığı sıkıntıları anlattı.

■ Basın Konseyi’nde dört yıldır başkan olarak görev yapıyorsunuz. Basınla ilgili yaşanan onca sıkıntılar arasında sanırım koltuğunuzda rahat oturamıyorsunuz...
Türkiye’de basının yaşadığı bu en zor dönemlerde Basın Konseyi Başkanlık görevini yapmak hiç kolay değil. Çok sayıda gazetecinin gözaltına alındığı, tutuklandığı sıkıntılı bir süreçten geçiyoruz. Elbette bu görevi alırken bunun bilincindeydim. Çünkü Türkiye 2006’dan itibaren özellikle gazetecilerin içinde bulunduğu bu zor süreci zaten yaşıyordu. Ne var ki, iddialar, gözaltılar, tutuklamalar sonunda tavan yaptı.

BAKANLARDAN ŞİKAYET GELDİ

■ Basın Konseyi, bağımsız niteliğiyle iletişim özgürlüğünü, meslek etiğini ve ilkelerini savunuyor...
İki tane çok önemli ilkemiz vardır, basın özgürlüğüne sahip çıkmak ve ahlaklı basının yaşaması için mücadele etmek.

■ Basın Konseyi’nin aldığı şikayetler doğrultusunda yaptırım gücünüz var mı?
Manevi bir yaptırım gücümüz var. Basın Konseyi Yüksek Kurulu’ndan bir kınama alan gazetecinin, çok büyük bir meslek utancı yaşaması gerekiyor.

■ Şikayetçiler arasında ilginç isimler oluyor mu?
(Gülüyor) Bazı bakanlardan şikayetler aldık. Binali Yıldırım da şikayetçi olmuştu. “Hakkım yeniyor” diye bir şikayette bulunmuştu. Ayrıntılarını hatırlamıyorum. Gezi dönemiydi, o sıra çok şikayet geliyordu.

KAPKARA BİR İKLİM İÇİNDEYİZ

■ Türk basını bundan önce de böyle sıkıntılı bir süreç yaşamış mıydı?
1974’ten beri medyanın içindeyim. 80 ihtilali ve muhtıralar dahil Türkiye’de basın asla bu kadar büyük sıkıntılar yaşamadı. Uzun zamandır Türk basını üzerinde yokmuş gibi kabul edilen kırılmaz dev bir cam tavan var. Baskı altındayız, özgür değiliz.

■ Şu anda hapiste kaç gazeteci var?
Ne yazık ki 174 gazeteci hapiste. Dünyada hapisteki gazeteci sayısı en fazla olan ülkeyiz. Kapkara bir iklim içindeyiz.

■ Basın Konseyi Başkanı olarak gazetecileri cezaevinde ziyaret ediyorsunuz.
İki yıl Adalet Bakanlığı’na gazetecileri ziyaret etmek istediğimi bildirdim. Cevap bile vermediler. Beklemediğimiz bir anda Adalet Bakanlığı telefonla aradı, “Yarın ziyarete gidebilirsiniz” dediler. Bugüne kadar niye izin vermediniz diye sordum, “Çünkü bakan değişti” dediler. Şaştım kaldım.

“BASIN HİÇ BU KADAR BÜYÜK SIKINTILAR YAŞAMADI” Yüksel Şengül’e konuşan Pınar Türenç, “80 ihtilali ve muhtıralar dahil basın bu kadar büyük sıkıntılar yaşamadı. Batılılara sıkıntılarımızı anlatırken çok utanıyorum. Atatürk’ün kurduğu özgürlükçü Türkiye bu olamaz” dedi. “BASIN HİÇ BU KADAR BÜYÜK SIKINTILAR YAŞAMADI”
Yüksel Şengül’e konuşan Pınar Türenç, “80 ihtilali ve muhtıralar dahil basın bu kadar büyük sıkıntılar yaşamadı. Batılılara sıkıntılarımızı anlatırken çok utanıyorum. Atatürk’ün kurduğu özgürlükçü Türkiye bu olamaz” dedi.


■ Hapisteki gazetecileri ziyaret etmenin duygusal boyutları çok farklı olmalı...
“Pınar Türenç geldiğine göre bir umut var galiba” diye düşünüyorlar. Onlara umut taşıdığım için mutlu oluyorum ama her biriyle konuşurken yüreğim kabarıyor.

O ZİYARET UYKULARIMI KAÇIRDI

■ Sizi en çok kim etkiledi?
Beni en çok etkileyen Gökmen (Ulu) oldu. Günlerce etkisinde kaldım, uykularım kaçtı. Gökmen’in astım atakları yaşadığını bildiğim için bu durumu konuştum. Hastaneye gidiyor musun diye sorunca “Hayır, artık gitmeyi düşünmüyorum Pınar Hanım. Çünkü en son koridorlarda bileklerimde kelepçeyle dolaştırdılar. Ben mesleğini şerefiyle yapan Atatürkçü bir gazeteciyim. Katil değilim, hırsız değilim. Ölsem bile hastaneye gitmem bir daha” dedi. Gökmen aslan yürekli bir gazeteci. Sadece gazetecilik mesleğini yaptığı için hapse atıldı. En yakın zamanda tahliye edileceğine inanıyorum.

■ Sayın başkan, elinizi vicdanınıza koyup cevap verin lütfen, SÖZCÜ ile FETÖ arasında ilişki olur mu, olabilir mi?
(Gülüyor) SÖZCÜ Gazetesi ile FETÖ arasında ilişki olması mümkün değildir. Atatürk ilkelerini savunan, FETÖ’ye karşı en büyük mücadeleyi veren SÖZCÜ’ye atılan bu çamur tutmaz, izi bile kalmaz.

Baskılara ve haksızlıklara karşı sessiz kalmayacağız


 ■ SÖZCÜ’yle ilgili iddianameyi okudunuz mu?
Burak Akbay hakkında 30 yıl, Gökmen Ulu, Mediha Olgun ve Yonca Yücekaleli hakkında ise 15’er yıl hapis isteniyor. Ancak ortada suç yok, delil yok, kanıt yok, belge yok. Davanın ilk duruşması 7 Kasım’da başlıyor. Bana göre SÖZCÜ’ye açılan dava çökmüştür, iddiaların hepsi tutarsızdır. Yıllardır gazeteciden suçlu çıkarmaya çalışıyorlar. Burak Akbay’ın üstüne gidiliyor. Çünkü gazetesi güçlü muhalefet yapıyor. Halkın ilgi gösterdiği, okuduğu, güvendiği bir gazete. Halk gerçeği öğrenmek için bu gazeteyi okuyor. SÖZCÜ’nün üstüne bu yüzden gidiliyor.

“ÖZGÜR DÜŞÜNCE ENGELLENEMEZ” Nurseli Berk’in ‘Tutsak’ eserini gösteren Türenç, “Özgür düşünce engellenemez” dedi. “ÖZGÜR DÜŞÜNCE ENGELLENEMEZ”
Nurseli Berk’in ‘Tutsak’ eserini gösteren Türenç, “Özgür düşünce engellenemez” dedi.


■ Casusluk suçlamasıyla verilen 25 yıl hapis cezası bozulan Enis Berberoğlu’nu da ziyaret ettiniz...
Hakkındaki 25 yıl ceza kararı bozulduğu için Enis Berberoğlu’nun hapisten çıkarılması gerekiyordu. Kaçma şüphesiyle bırakılmadı. İnanılmaz bir düşünce. Adam kendi gelip teslim olmuş, bütün duruşmalara katılmış, hâlâ kaçma şüphesi deniliyor. Bana göre bütün bu davalar çöktü.

“ÖZGÜR BASIN SUSTURULAMAZ” Türenç, iki yıl önceki eylemde “Özgür basın susturulamaz” pankartı taşımıştı. “ÖZGÜR BASIN SUSTURULAMAZ”
Türenç, iki yıl önceki eylemde “Özgür basın susturulamaz” pankartı taşımıştı.


■ Bu insanların çalınan hayatlarına, gasp edilen özgürlüklerine karşılık bir gün nasıl bir açıklama yapılacak?
Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne 2 Ekim’de savunma vermesi gerekiyordu, veremedi ve süre istedi. Ortada deliller varsa savunma verilmez mi, süre istenir mi! Veremediler, çünkü delil yok, kanıt yok, suç yok. Türkiye’ye para cezası gelecek ama cumhurbaşkanımız peşin peşin açıkladı zaten “Para cezası gelir, biz de öderiz” dedi. Yazık, çok yazık.

Dilerim İstanbul’a bir gün kadın bir başkanın eli değer


■ 4 yıl önce Gazeteci Gözüyle Silivri Gerçeği adlı bir kitap çıkarmıştınız...
Gazeteci Gözüyle Silivri Gerçeği adlı kitabım 2013’te piyasaya çıktığında hapiste olan gazeteci sayısı 100’dü. Şimdi 174 gazeteci içeride. Daha beter olduk. O kitabın İngilizce özetini yurtdışındaki basın kuruluşlarına, Avrupa Parlamentosu milletvekillerine dağıttık. Avrupa Birliği’ne de yolladık. Yaşadıklarımızı haykırmak zorundayız. Yapılan baskılara ve haksızlıklara karşı sessiz kalmayacağız.

■ Siz Rizelisiniz...
Rize demeyelim de, Fındıklı doğumluyum. Orası farklıdır çünkü. Referandumda Fındıklı’dan “Hayır” oyu çıkmıştır.

■ Babanız hakimdi...
Evet, babam ağır ceza reisiydi. Ben bir hakim kızıyım. Çocukluğumdan beri hukukun üstünlüğü ilkesiyle büyütüldüm. Babam artık hayatta değil. Yaşasaydı ülkedeki yargının düştüğü durum karşısında kahrolurdu. Babam “Adaletin yarısı hukuksa yarısı da vicdandır” derdi. Ben şimdi vicdan arıyorum. Herkes vicdanına kulak vermelidir.

■ Sizin siyasi mücadeleniz de oldu.
2002’de ANAP milletvekili adayı, 2004’te İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı oldum. Kazanamadım ama kadınlar adına mücadele ettim. İstanbul’un ilk kadın başkan adayıyım. Dilerim bir gün İstanbul’a bir kadın başkan gelir, bir kadın eli değer. Kadın elinde sevgi, şefkat, vicdan vardır.