Etkinliğe milletvekilleri, belediye başkanları, bazı sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri, İzmir iş dünyasının önde gelen isimleri, kanaat önderleri ve çok sayıda davetli katıldı. Salonda herhangi bir siyasi partiye ait bayrak veya postere yer verilmedi. Yalnızca dev Türk Bayrağı, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk posteri ve 'Hayır' posteri asıldı.

16 Nisan'da Türkiye'nin kaderinin belirleneceğini dile getiren CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Hepimize ağır bir sorumluluk düşüyor. Burada bir partinin genel başkanı olarak değil, sizler gibi ülkesini seven, bayrağını, insanını seven bir vatandaş kimliğiyle konuşacağım. Çünkü biz bir partiyi seçmiyoruz, bir kişiyi seçmiyoruz, bir tercihte bulunacağız. Parlamenter sistem devam mı etsin, yoksa tek adam rejimimi mi olsun? Bize, bu değişiklik Türkiye Büyük Millet Meclisi'nden çıktıktan sonra değişik çevreler 'Neden Anayasa Mahkemesi'ne gitmediniz?' diye sordular. 'Bir milletin kaderini bir mahkeme değil, o milletin kendisi seçer' dedik. Yargılarımızdan arınıp, mensup olduğumuz partileri bir tarafa bırakıp, belli bir paydada buluşabilirsek, çözemeyeceğimiz hiçbir şey yok. Kimliklerimiz, görüşlerimiz, inançlarımız farklı olabilir, ama biz bir arada yaşamak istiyoruz. Bunun da temeli demokrasi kültürüdür. Bunu kurmak zorundayız. Bunun korunup korunmaması benden çok sizlerin elinde. O nedenle benim sorumluluğum var, ama en az benim kadar her bir bireyin kendi sorumluluğu da var. Olay, düşünme ve karar verme zamanıdır. Slogan atma, alkışlama, bunların hiçbir önemi yok. Önemli olan ayın 16'sında sandığa gidip inandığımız değerleri sandığa yansıtmaktır" dedi.

'18 MADDE HİÇBİR SORUNU ÇÖZMÜYOR'

Oylanacak olan yeni anayasadaki 18 maddenin hiçbir sorununu çözmeyeceğini belirten Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Şunu düşünün 18 madde, Türkiye Cumhuriyeti'nin hangi sorununu çözüyor. Benim gördüğüm kadarıyla Türkiye'nin hiçbir sorununu çözmüyor. Yaşadığımız sorunların hiçbirine çözüm getirmiyor. Tam tersine Türkiye'yi sonu belirsiz bir sürecin içine sokuyor. Bu kanıya şuradan vardım, 80 milyonu bir kişiye emanet ediyoruz. 80 milyonun düşüncesi bir tarafa, bir kişinin düşüncesi bir tarafa. O ne derse, o olacak. Bir kişiyi seçtik, artık o her şeyi bilir, bütün kararları alır, aksine kimse bir şey söyleyemez. Bu nokta doğru mu yanlış mı, ayın 16'sında göreceğiz. Başbakanlığın olmadığı bir düzen geliyor, bakanlar kurulunun olmadığı düzen geliyor, bir kişi arzu ettiği kadar başkan yardımcısı ve bakan belirleyebilecek. Bu güzel diyebilirsiniz, eğer öyle diyorsanız o ayrı bir düşünce. Bugün kim bakan sayısını belirliyor, parlamenter sistemde her bakanlığın bir yasası vardır. O yasalarda tek tek bakanlıkların, bakanın, müsteşarın görevleri tanımlanmıştır, yetki Türkiye Büyük Millet Meclisi'ndedir. Tek adamlık rejiminde bu yetki Meclisten alınıyor. Mecliste olsaydı, bugünkü demokratik parlamenter rejim gibi, Milli Eğitim Bakanlığı mı kurulacak, önce komisyonlara gelir, komisyonlarda tartışılır, ilgili sendikaların görüşleri alınır, değişik partilere sahip milletvekillerinin görüşleri alınır, hatalar varsa düzenlenir, genel kurula gider, orada görüşülür ve yasalaşır. Bu süreçte gazeteler yazılarını yazarlar, öğretim üyeleri görüşlerini belirtir, dolayısıyla olgunlaşma süreci olur. Tek adamlık sisteminde bunların hiçbiri olmayacak, bir sabah uyandığınızda yeni bir bakanlık kurulduğun görebilirsiniz. Bunun partisi var mı?"

'TÜRKİYE'Yİ TEHLİKELİ BİR SÜREÇ BEKLİYOR'

Anayasa değişikliğinin kolay olmayacağını belirten Kılıçdaroğlu, "Yeni sistemde devletteki liyakat sistemini belirleyecek olan da bir kişi olacak. Sayın Cumhurbaşkanı olacak. Mevcut sistemde, yasada ön görülmeyen bir atama yapılamaz. Devlette müsteşar olarak atama yapılabilmesi için o kişinin devlette 12 yıl görev yapması lazım ve bunun 4-5 yılını üst düzey görevlerde geçirmesi gerekiyor. Tek adamlık sisteminde bunun hiçbir önemi yok. Amcasının oğlu isterse kamuda görev yapmış olmasın, ilkokul mezunu olsun, bu kişiyi atayabilir. Devlette liyakatin önemi, devletin önyargısız yurttaşlarına hizmet etmesi demektir ve işi bilen tarafından bu işin gerçekleştirilmesi demektir. Ben doktor değilim, ameliyat yapamam, beste yapamam ama ben maliyeciydim bunu iyi bilirim. Devlet standartları belirlerken yeteneklerinin ne olduğunu belirler ve ilgili birimlere o insanları yerleştirir. Bu sistem şimdi parlamentonun elinden alınıp bir kişinin eline bırakılıyor. Türkiye'yi ne kadar tehlikeli bir sürecin beklediğini bilmemiz lazım" diye konuştu.

'NEDEN REJİM DEĞİŞİKLİĞİNE İHTİYAÇ DUYUYORUZ, BİLMİYORUM'

Kendisine yönelik eleştirileri de yanıtlayan Kılıçdaroğlu, "Deniyor ki 'Mustafa Kemal Atatürk de tek adamdı. Kılıçdaroğlu kendi tarihini bilmiyor' deniyor. Ben söylemeyeceğim, Nilüfer Gürsoy'un ifadesi Celal Bayar'ın kızı 94 yaşında pırıl pırıl bir zeka, Demokrat Partili bir aileden geliyor. Demokrat Parti'nin varlık nedeni de en büyük rakibi Cumhuriyet Halk Partisi'dir. Ama ben biliyorum ki; Demokrat Parti'nin de Doğruyol Partisi'nin de Cumhuriyetle Atatürk'le bir sorunu yoktu. Ne diyor Nilüfer hanım, 'Atatürk tek adamlığı aklından geçirmemiştir' diyor. Evet geçirmemiştir, bunu en iyi bilen rahmetli Celal Bayar'dır. Onun en yakın arkadaşlarından birisidir. Erzurum ve Sivas kongrelerinde tek adam mı vardı? Meclis açıldığında tek adam mı vardı? Tam tersine bütün yetkiler Meclisin elindeydi. Mustafa Kemal Atatürk'e de başkomutanlık yetkisini Meclis verdi. Milli iradeye o kadar önem verilirdi ki; 1921 Anayasası'nın 1. maddesi; 'Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir'. 1924 Anayasası da aynı. Şimdi bu söz Meclisin duvarında yazıyor. Şimdi biz parlamentodan bu yetkiyi alıp saraya veriyoruz. O kişi aynı zamanda bir partinin de genel başkanı olacak. O bir kişi parlamentoyu hiçbir gerekçe göstermeden arzu ettiği zaman feshedebilecek. 1924 Anayasası görüşülürken bu yetki Gazi Mustafa Kemal Atatürk'e verilmemiştir. 2017'de biz bu yetkiyi parlamentodan alıp bir kişiye vereceğiz. Bunun bir partiyle ilgili var mı? Devletin rejimi değişiyor. Neden bir rejim değişikliğine ihtiyaç duyuyoruz, ben bunu hala bilmiyorum, öğrenmiş değilim" dedi.

ÇİFT BAŞLILIK TARTIŞMASI

Şu an devlette çift başlılığın olmadığını kaydeden Kemal Kılıçdaroğlu şöyle konuştu:

"Şu an kaç cumhurbaşkanı, başbakan, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı var? Bir tane. Nerede çift başlılık, şu an devlette çift başlılık yok. Çift başlılık ne zaman olur, aynı işi iki kişi yaparsa o zaman olur. Herkesin görevleri tanımlanmış. cumhurbaşkanının, Başbakan'ın görevleri tanımlı Anayasaada yazılı. Biri diğerinin işine müdahale etmediği sürece çift başlılık olmayacak. Peki, bu doğru bir karar mı değil, çift başlılık ne zaman olacak? Bu anayasa değişikliği kabul edilirse, devlette çift başlılık olacak. Çünkü cumhurbaşkanı aynı zamanda partinin de genel başkanı olacak, iki şapkası olacak. Biz cumhurbaşkanının her zaman tarafsız olması gerektiğini savunduk. İşin özü şudur; Cumhurbaşkanlığı makamı bizim ortak değerimizdir, devletin sigortası cumhurbaşkanıdır. Devlette en temel kriz çıktığında cumhurbaşkanı iktidar, muhalefet hepsini çağırır. En son örnek 15 Temmuz sonrası saraydaki toplantıydı. Neden bu noktaya geldik, nasıl aşarız diye oturup konuştuk. Bunu ancak tarafsız birisi yapabilir. Cumhurbaşkanı aynı zamanda yargıç da tayin ediyor. Tarafsız olmadığında, bir partinin genel başkanı olduğu takdirde cumhurbaşkanının atayacağı hakim, yargıç bağımsızlığına ve tarafsızlığına gölge düşürür. Bir partinin genel başkanı hakim mi tayin eder? O nedenle cumhurbaşkanının tarafsızlığı önemlidir. Seçilirken bir parti destek verebilir, bir diğeri karşı çıkabilir. Örneğin Abdullah Gül'e biz karşıydık, ama seçildikten sonra biz kendisini tarafsız kaldığı sürece hiç eleştirmedik. Gizli kalması gereken şeyler olduğunda bunu söylerdi biz bunlara uyardık. Çünkü devlete saygılıyız. Devletin de elbette kendi ölçüleri var ve bunlara saygı göstermeliyiz. Ama bir partinin genel başkanı olarak oturduğu zaman oturduğu zaman çift başlılık çıkıyor ortaya. Tabanda da çift başlılık olacak. Çünkü bu Cumhurbaşkanı hem valiyi hem de il başkanını tayin edecek. Partisinin il başkanı da vali de cumhurbaşkanını temsil edecek."

'İSTEDİĞİ PARTİYİ, ODAYI, BORSAYI KAPATABİLİR'

Konuşmasında anayasanın önemine de değinen Kılıçdaroğlu, "Yeni değişikliğe göre bir kişiye, tek başına OHAL ilan etme yetkisini veriyoruz. Türkiye'nin milli güvenlik siyasetini tek başına belirleme yetkisi veriyoruz. Bugün nasıl ilan ediliyor, önce Milli Güvenlik Kurulu'nda görüşülüyor, Bakanlar Kurulu'na tavsiyede bulunuluyor, oradan Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne gelir. 550 milletvekilleri tartışır ve hükümete OHAL ilan etme yetkisi verilir, veya verilmez. 550'yi, milli güvenliği bir tarafa bırakıyorsunuz, bir kişi sabah kalkıp 'İzmir'de OHAL ilan ettim' diyebilir. 'Bir kişi böyle bir şeyi kullanmaz' diyebilirsiniz ama öbürü gelip kullanır. Ölçüsü, zamanı, görüşebileceği bir organ yok. Neden? OHAL'in önemi şu; Bu yetkiyi kullanan kişi, kişi hak ve özgürlüklerinde, siyasi hak ve özgürlüklerinde, ekonomik ve sosyal konuların tamamında tek başına kararname çıkartma yetkisine sahip. İstediği partiyi sivil toplum örgütünü, odayı, borsayı kapatabilir. Gerçi OHAL olmasa da kapatabilir. ekonomik ve sosyal konularda karar alma yetkisi OHAL dışında vardır. OHAL'de iki konuda vardır, kişi hak ve özgürlükleri ve siyasi konularda tek başına karar alabiliyor. 'Bu yetkiler verilsin ne olacak' diyebilirsiniz faturası şu; Hata yaparsa faturayı 80 milyon ödeyecek, sadece kendisi değil" diye konuştu.

'DENETLENMESİ İMKANSIZ BİR MEKANİZMA GETİRİYORSUNUZ'

Yeni sistemin kabulu durumunda Türkiye'nin dikta yönetimi olan bir toplum haline dönüşeceğini öne süren Kılıçdaroğlu, "Demokrasisi gelişmiş bütün ülkeler Türkiye'yi eleştirecek. Türkiye'ye çıkacak bu fatura çok ağır bir fatura, bunu en başta iş dünyası ödeyecektir. Sizin ürünleriniz büyük ölçüde alınmayabilir, turist ülkeye gelmeyebilir. Yabancı sermaye hiç gelmez, can ve mal güvenliği yok ki. Bir kişi o yetkiyi verdikten sonra o tek kişi bir kişiye kızarsa yalnızca bir kararnameye bakar. Hak, hukuk OHAL'de yok. Anayasa Mahkemesi'ne gidebiliyor musunuz? O da eski kararlarından vazgeçti, o da yukarıya bakıyor, çünkü onu da atayan o. Denetlenmesi imkansız bir mekanizma getiriyorsunuz. Cumhurbaşkanı, başkan yardımcıları veya bakanların Yüce Divan'a gitmesi için 400 milletvekiline ihtiyaç var. Bugün 276 oy yetiyor. Neden 400, hangi gerekçeyle 400? Hesap vermeme üzerine inşa edilen bir demokrasi anlayışı olabilir mi? Apartman yönetiminde bile denetim kurulu seçiyoruz. Koskoca Türkiye'de denetlenmeyen bir mekanizma. Farz edelim 400 vekili bulup Yüce Divan'a gönderdik, 15 hakimin 12'sini tek adam tayin ediyor. Benim tayin ettiğim bir hakim, bir partinin genel başkanının tayin ettiği hakim o kişiyi nasıl yargılar? Kaygı ve kuşku yaratmaz mı?" dedi.

'SAYIN DAVUTOĞLU SARAY DARBESİYLE GİTTİ'

Vatandaşların sandığa giderken, demokrasiyi, çocuklarını, Türkiye'yi düşünmesi gerektiğini belirten Kılıçdaroğlu, "Bizim ülkemizin insanları neden 3'üncü sınıf demokrasiye layık. Bizim ülkemizin insanı tam demokrasiye layık değil mi? Bunları getirin yapalım. 'Milli irade' diyorsunuz, yüzde 10'unun altında oy alan parti parlamentoya gelemiyor. Yüzde 1 oy alan partinin genel başkanı Meclise gelsin. O gelse kaybımız mı olacak? Hayır, milli irade parlamentoya tam yansımış olacak. Siyasi ahlak yasası neden çıkmaz. Bunu istiyoruz, getirin diyoruz. Hakkını yemeyeyim Sayın Davutoğlu bunu getirdi, siyasi etik kanunu getirdi. Fakat sayın Davutoğlu saray darbesiyle gitmek zorunda kaldı. Siyaset kirlilikten arınmak zorunda. Siyaset, topluma hizmettir cebini düşünmez. Siyaset yapan kişi toplumun çıkarları için çalışacaktır. Malı götüren adamdan siyasetçi mi olur?" diye konuştu.

'TÜRKİYE CUMHURİYETİ'Nİ BOŞUNA MI KURDUK?'

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın başdanışmanı Mehmet Uçum'un sözlerini de eleştiren Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:

"Defalarca söyledim, Sayın Cumhurbaşkanının bir danışmanı var. Sayın Mehmet Uçum bir açıklama yapmış 16 Nisan'la ilgili 'Halk kendi devletini kurmak için adım atıyor'. Biz devletimizi ne zaman kurduk. Acıyla gözyaşı ile kurduk, şehitler var gazilerimiz var. Yahu bu devlet sıradan bir devlet mi? Erzurum, Sivas kongresi boşuna mı toplandı. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni boşuna mı kurduk? Yeni devlet anlayışı hangi gerekçeyle çıktı. Bunun cevabını almış değilim. Yeni bir devlet kurmak istiyorlar bunu da kendileri itiraf ediyor. Sizin Türkiye Cumhuriyeti ile alıp veremediğiniz nedir? Yeri geldi TC'yi bile sildiniz. Bu devletten, cumhuriyetten, parlamenter sistemden ne istiyorsunuz? Bakın bu devlet size imkan sağladı, milletvekili, başbakan, cumhurbaşkanı oldunuz, ne istiyorsunuz? Düşüncelerinizi özgürce ifade ediyorsunuz kimse karşı çıkmıyor."

'SİZ YARIM SAAT KONUŞUN, BEN 15 DAKİKA KONUŞAYIM'

Yeni sistemle sözlü soru bile sorulamayacağını dile getiren Kılıçdaroğlu, "Hükümet programı Mecliste okunmayacak, güven oyu Meclisten istenmeyecek, neden? Bu Meclisten ne şikayetiniz var? Farklı bir görüşe tahammül edemiyorlar. En aykırı görüşmelere bile dünyanın her kesimi kulak kabartıyor. Bunları anlattığımda doğruları söylemediğimi söylüyorlar Af edersiniz, 'Kılıçdaroğlu yalan söylüyor' diyorlar. Hangi cümleyle bana söyleyin 'Şu cümle yanlış' deyin öğreneyim. Bir anayasa değişikliği yapıyoruz, rejimi değiştiriyoruz, mademki ben doğruyu söylemiyorum, size fırsat veriyorum, gelirsiniz bir televizyon programında oturur konuşuruz, hepi topu 18 madde. Bu zor değil 18 madde. Beni mahcup edin, deyin ki 'Arkadaş sen bilmiyorsun' deyin. Alın elinize metni okuyun. Siz yarım saat konuşun, vallahi ben 15 dakika konuşacağım yeter ki gelin" diye konuştu.

'7 SÜLALEM İNCELENDİ'

Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Yıldırım'ın mitinglerde anayasa değişikliğini anlatmayıp kendisini eleştirdiklerini söyleyen Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:

"Mitingin ana teması anayasa değişikliği olması gerekiyor, ama onların mitinginin ana teması benim. Bazen düşünüyorum ya arkadaş, ben ne yaptım acaba? Bir şey yaptık değil? Bürokraside çalıştım, karımın bileziğine kadar benim mal varlığım bu dedim. Hesabını veremeyeceğim bir şey yok. Çok şükür onların sayesinde 7 sülalem de incelendi. Yok kardeşim ne yapayım. Yoksa kabahat bende mi? Anayasa değişikliğini anlatmıyorlar. Onlara göre 18 madde var, o 18 maddenin 18'i de Kemal Kılıçdaroğlu ile ilgili. Bu Anayasa değişikliğinin ülkeye hangi yararları getireceğini anlatmaları gerekiyor ama anlatamıyorlar çünkü bu Anayasa değişikliğinin topluma nasıl bir felaket getireceğini onlar da biliyor. Binali bey ne diyor, 'Biz hele bunu böyle çıkartalım aksayan yönleri olursa değiştiririz'. Ya hu bu sıradan bir kanun mu?  Bu bir Anayasa değişikliği, bunun ne kadar ciddi olduğunun farkında bile değiller. Bütün bunları yaparken devletin bütün imkanları kullanılıyor. Arabalar, uçaklar, valiler, kaymakamlar, televizyonlar. Eşit olmayan koşullarda bir referandum yapıyoruz. Biz kendi reklamlarımızda Türk Bayrağı kullanamıyoruz 'Yasak' diyorlar ama onlarınkinde yasak değil."

'BEN BU MEMLEKETTE YAŞAYANLARA GÜVENİYORUM'

16 Nisan'da demokrasi destanı yazılması gerektiğini dile getiren  Kılıçdaroğlu, "Bütün baskılara rağmen imkansızlıklara rağmen bu ülkenin insanı bir demokrasi destanı yazmak zorunda. Aksi halde sonumuz felakettir. Annelere diyorum ki 'Siz çocuklarınızı freni olmayan bir otobüse bindirir misiniz?' diye. Şimdi 80 milyonu freni olmayan ve nereye gittiği belli olmayan bir otobüse bindirmek istiyorlar. Bir ülkenin geleceği bir kişiye emanet edilemez. Bunun adı demokrasi değildir. Bir ülkenin geleceği dengelere bağladır. Yasama, yürütme ve yargı diye organlar neden var? Birinin yaptığı hatayı diğeri düzeltsin diye. Hepimizin dikkatli olması lazım. İzmir'den en küçük bir kuşkum yok isterim ki sandıklardan yüzde 100 hayır çıksın" dedi.

Konuşmasını tamamlayan Kılıçdaroğlu'na 2 amatör spor kulübü tarafından üzerinde 'Kılıçdaroğlu 35' yazan forma ile çeşitli hediyeler verildi.

DHA