Bahçeli, partisinin TBMM grup toplantısında yaptığı konuşmada, "Ağır sorunlar var diyerek coğrafyamıza küsemeyiz, komşularımıza sırt dönemeyiz, biz bu topraklarda gözümüzü açtık" ifadelerini kullandı.

Devlet Bahçeli'nin konuşması şöyle devam etti:

Anadolu coğrafyası her zaman hedefte olmuştur. Ancak her seferinde ayağa kalkmak Türk'ün kaderi olarak tarihe damga vurmuştur. Türkiye tarihin ruhuna karşı ilgisiz kalırsa son yurdumuzu savunmak güçleşecektir. El Bab'da ne işimiz var diyenler, milli siyaseti köstekliyor.

KATAR'A TÜRK ASKERİ

Katar gündemdedir. Katar ile varılan askeri anlaşmasının Nisan 2015'te imzaladığı bu Mayıs ayında TBMM'de onaylandığı bilinen bir gerçektir. Katar'ın askeri eğitim ve öğretim alanında iş birliğinin çeşitlendirilmesi ve iş birliğinin artırılması amaçlanmıştır. Freni tutmayan akıl yoksunları mehmetçiğe lejyoner diyecek kadar çıldırmıştır. Bu durum su katılmamış bir alçaklıktır. Bu ayarsız suçlama muhataplarına dönmüştür.

Körfez ülkeleri, Katar'ı abluka altına aldılar. Türkiye doğru bir hamleyle yükselen tansiyon için yoğun bir diplomasi faaliyeti yürütmüştür. Gerilim ateşinin kardeşlikte buluşarak söndürülmesi konusunda büyük çaba gösterdik. Türkiye'nin bu çabası son derece yerindedir. Katar'da bir zamanlar ecdadımızın atadığı kaymakamlar bu ülkeyi yönetmişlerdir.

Katar'da kurulacak Türk üssünün istikrar dışında bir hedefi yok. Türkiye eski havzalarında niye olmayacaktır. Neyimiz eksiktir? Ana muhalefet partisindeki kompleks ve aşağılık duygusu ne şekilde izah edilecektir. Ne yapsaydık hiçbir irade göstermeden kendimizi teslim mi etseydik. Başika için de aynı şeyleri söylediler. Fırat Kalkanı için de. Aslında siyasetimizin en temel sorunlarından birisi milli olamamaktır. Türk milleti hamdolsun kahramandır. Kahramanca bir mazisi vardır. Aman bana değmeyen yılan bin yaşasın diyenler o yılanın kendilerini sokacağını iyi bilmeleri gerekiyor. Doha'da üs kurmak Körfez ülkelerine kafa tutmak olarak yorumlanmamalıdır. Hükümette doğru çizgidedir. MHP, ne Katar'ın safında ne bu ülkeye tavır alanların karşısındadır.

'PEKİ BATI NEDEN GÖZÜNÜZDEN KAÇIYOR?'


Doha'da ne işiniz var diyen, tartışma çıkaran başta CHP olmak üzere malum çevrelere sormak istiyorum: Türkiye'nin bölgede pozisyon alması gözünüze batıyor da, ABD, Almanya ve Birleşik Krallık neden dikkatinizden kaçıyor? Kimlerin hesabına çalışıyorsunuz. Eğer yürekliyseniz, minderden kaçmayacaksınız ABD'ye ne işiniz var Ortadoğu'da deyin de endamınızı görelim, adam mısınız görelim. CHP'nin cesareti varsa RABİA'ya değil, emperyalizmin bölgeye kurduğu kanlı rampalara kafa yorsun.

"Tahran-Riyad çekişmesi felaketin habercisidir"


"Tahran-Riyad çekişmesi felaket habercisidir. Karşımızdaki zulüm piramidinin içinde yok yoktur. Enerji oyunları, stratejik çatışmalar, ülkelerin fiziki karşılaşması ile değil, terör örgütleri eliyle görülmektedir. ABD Başkanı'nın seçim döneminde, borcumuzu Körfez ülkeleri ödeyecek açıklamasının icrası için her yol denenmektedir. ABD, 11 Eylül saldırıları nedeniyle ölenlerin yakınlarının Suudi Arabistan'a dava açmasına imkan sağlayan bir yasa tasarısını imkana açmıştır. Ülkemizin itiraz, Obama'nın da veto ettiği tasarı sırasında iki ülke arasında soğuk rüzgarlar esmiştir. Ramazan ayında, İslam ülkeleri üzerinde oynanan oyunlara karşı uyanık, dinimizin buyruklarına da sadık ve bağlı olmak durumundayız."

"Ailede, sokakta, Milli Takımda kavga..."


Ülkemiz henüz, arzulanan huzur ve esenliğe erişmiş değildir. Gazetelerin 3. sayfaları dehşet ve şiddet haberleri ile doludur. Milletimiz huzursuz ve memnuniyetsizdir. Ailede, sokakta, milli takımda kavga, her yerde rezalet diz boyudur. Biz sözün kalpten gelmeden hasbi olmayacağını muhterem ecdadımızdan öğrendik. Mesele esasen bu değildir."

"FETÖ'nün kalıntıları faal, hücreleri aktiftir"


Dikkatleri asıl mevzudan uzaklaştırma çabalarını masum bulmamız akla ziyandır. Yargıya giydirilmeye çalışılan deli gömleğini hafife almamız milletimizin hukukuna açıkça hakarettir. Mevlana, "Geminin içindeki su gemiyi batırır, geminin altındaki su ise kaldırır" demişti. Türkiye 4 bir tarafından su almakta, batmaktadır. O halde çare adaletsizliklerin üzerine kararlılıkla gitmektir. Kanun kaçakları, kaçırılanlar, kanunun karartanlar, kanun kalaycıları billurlaşmıştır. Algılar ne denli denetim altında tutulmaya çalışılsa da FETÖ'nün kalıntıları faal, hücreleri aktiftir."

"Hz. Ali’nin “Doğruyu kişisine göre tanıma. Aksine doğruyu tanı ki, doğru olanları da tanıyasın” kutlu tavsiyesi Türkiye’ye tuzak kuranların maskesini düşürecek öğüttür.

Ne acıdır ki, Türkiye düşmanları her şeyi ayağa düşürmek için fırsatçılık yapmakta, son nefesleriyle çırpınmaktadır. Türk devleti kanatları koparılıp kafese atılan kuş haline dönüştürülmek istenmektedir.

Kanayan yaralar sürekli deşilmektedir. Kuşkulu, kuruntulu, vehimli zihniyetler kendi dışındaki herkesi kötülemekte ve itham etmektedir.

Tarihin her döneminde ahlak, adalet ve iman yolundan sapanlar hak ettikleri cezaları bulmuşlardır.

İnsanlık; zalimlerin, haksızlık yapanların, bağnazların, kibirlilerin ders alınması gereken ve hepimize ibret vesikası olan sonlarını görmüştür.

İlahlık taslayan Firavun’un suda helak olması, bir sineğin mağlup ettiği Nemrud, yaşayışları hayvandan daha aşağı olan Lut Kavimi, Ebabil kuşlarınca yok edilen müşrikler, Nuh, Ad ve Semud Kavimlerinin yaşadıkları felaketler insanlığın ortak hafızasında hala canlıdır.

Menfi niyetlere eşlik eden; cehalet, ihanet, gaflet, şöhret ve şehvet hastalıkları yolunu şaşırmışların ortak meziyeti, ortak özellikleri arasındadır.

Nefsi ve şeytani tutkuların neden olduğu toplumsal yaraların tedavisi uzun zaman almış, epey de maliyetli olmuştur.

Şu gerçeğin altını kalın olarak çizmek isterim ki, hukuk kuralları, adalet ilkeleri toplum yapısının güvencesi olarak düzen ve dengeyi sağlamıştır.

Çağlar boyunca en büyük yaptırım gücü merhum Hocamız Prof. Dr Erol Güngör’ün de vurguladığı gibi insanlık vicdanıdır.

Eğer ki, kanunlar, nizamlar, kamuoyunun baskıları, dinin emir ve yasakları insan vicdanında yer bulmazsa, devletle vatandaş arasında bitip tükenmez bir hırsız-polis kovalamacası başlayacaktır.

Merhum Güngör, bu durum karşısında, ferdin yakalanmayacağını düşündüğü her fırsatta suç işleyeceğini açıklamaktadır.

Vicdan bizlerin, kendi ahlaki davranışımız hakkında şahsen yapmış olduğumuz yargıdır.

Yine Merhum Güngör Hocamız, ahlaki kontrol gücünü yitirmiş toplumlarda nefsine hakim olmasını bilen vicdan sahiplerinin birer ahlak kahramanı olarak toplumu doğru yola getireceklerini söylemiştir.

İşte bu yüzden Türk milliyetçileri bu dönemin ahlak burçlarıdır.

Millet olarak ahlak kahramanları ve edep zirveleri konusunda oldukça talihli olduğumuz bir hakikattir.

Rahmetle hatırladığımız büyük Hakanımız Fatih Sultan Mehmet’i, bir Rum Mimarla devrin Kadısı Huzur Bey’in karşısına aynı haklarla ve eşit şartlarla çıkaran bir sistemi övmeyelim ve hayranlık duymayalım da ne yapalım?

'HUKUK HERKESE LAZIM'


Yargılanan bir cihan Padişahının suçlu bulunmasına ses çıkarmamasını ve kısasa kısas bağlamında verilen hükme razı gelmesini iftiharla anmayacağız da neyi konuşacağız?

Adaleti diri tutmalıyız.

Milletimizin hakkına hukukuna saygı duymalıyız.

Hatırlıymış, arkası sağlammış, sırtı kaviymiş, imtiyazlıymış, onun damadı, bunun akrabasıymış diyerek hiçbir suçlunun, hiçbir failin adalete kıymasına izin veremeyiz, vermemeliyiz.

Yok hastaymış, yok adresi belliymiş bahaneleriyle tutuklanıp serbest bırakılanlar millet vicdanını sızlatmaktadır.

Hukuk karşısında herkes eşittir, hukuk herkese lazımdır.

Türkiye ihanetle, terör örgütleriyle, 15 Temmuz işgal teşebbüsüyle hesaplaşıp yüzleşecekse bunu kesinlikle hukuk yoluyla yapacak ve bu konuda ayrıcalıklı hiç kimse olamayacaktır.

"HÂLÂ DEVLETTE FETÖ'CÜ VARSA..."


Halen Türk devletinin önemli ve karar verici mevkilerinde FETÖ’cü varsa ve bunlar sürmekte olan davaları sulandırıp savsaklıyorsa vebal herkesin üzerindedir.

Günaha göz yummak günahtır.

Yanlışa sessiz durmak ayıptır, milletimize de saygısızlıktır.

Bir devletin yıkımını sırf ülke kaybıyla ifadeye imkan yoktur.

Eğer bir devlet, birliğini vücuda getiren adalet ve ahlaki unsurların mahiyet ve muhtevalarını kaybetmişse, sosyal ve ekonomik gerçeklere intibaktan mahrumsa, kıtları içine alan bir ülkeye sahip olsa da yıkım ve dağılma devresine girmiş demektir.

Samimiyetle soruyorum, uzun asırlar uyuyakalan bir devin uyanıp düşünmeye başlaması ne zaman olacaktır?

Her tarafımıza bağlanmış zincirleri niye kıramıyoruz, prangaları neden sökemiyoruz?

15 Temmuz yıllardır üzerimize geçirilen esrar perdesini kaldırarak, irili ufaklı binlerce musibetin kımıldadığı bir muhitin görülmesine de yaramıştır.

Uçuruma yuvarlanması için her komplo ve tertibin yapıldığı Türkiye Cumhuriyeti’nin toparlanıp ayağa kalkması için her imkan, her kaynak vardır.

Kardeşlikse aranan, milli birlikse beklenen, dayanışma ve kucaklaşmaysa istenen, destekse dilenen işte buna hizmet edip yanında duracak milliyetçi irade burada, bu salondadır.

Türkiye Cumhuriyeti bir millet eseridir.

Ve de bu muazzam eser asla esir edilemeyecektir.

Keçecizade Fuat Paşa’nın söylediği, bütün felaketlerimizin kaynanası olan cehalet sökülüp atılmalı, ihanet ezilip geçilmeli, sefalet ve gerilik yenilip aşılmalı, Türkiye 7 Ağustos Yenikapı ruhu eşliğinde istikbale istiklal namusuyla, el ele, omuz omuza yürümelidir.

Değerli Milletvekilleri,

Türk milleti bekasını muhafaza amacıyla çetin bir mücadelenin içindedir.

Bölücü ve hain terör evlatlarımıza kast etmeye devam etmektedir.

Geçtiğimiz hafta boyunca acı verici kara haberler milli yürekleri kavurmuş, hepimizi kedere boğmuştur.

Sekiz evladımız katillerin ateşiyle toprağa düşmüşlerdir.

Bunlar arasında bir evladımız vardır ki, duyan herkesin göz pınarlarından yaşlar akmasına neden olmuştur.

Batman Kozluk’ta, henüz hayatının baharında, körpe bir fidan olan Müzik Öğretmeni Şenay Aybüke Yalçın terörün hedefi olmuştur.

Aybüke kızımız al bayrağa sarılı tabutuna iliştirilen duvağıyla, kırmızı yazmasıyla memleketi Çorum’da ebedi yolculuğuna uğurlanmıştır.

Milyonlar Aybüke’yi konuşmuş, Aybüke’yle birlikte diğer şehitlerimize yanmış, ağıtlar yakmıştır.

Her şehit gibi ay yüzlü Aybüke de mazlumdur. Helal kanı inşallah yerde kalmayacak, hesabı mahşere bırakılmadan bu dünyada sorulacaktır.

Çok sevdiği müzik notaları öksüz, sınıfı kimsesiz, öğrencileri geride meyus kalmıştır.

Aybüke’nin muhterem babası Sadık Yalçın ise duruşu ve asaletiyle tüm Türkiye’ye ders vermiş, taraflı tarafsız herkeste hayranlık uyandırmıştır.

Acılı baba, 11 Haziran Pazar günü, şehit kızının naaşına bakarak şu sözleri mıh gibi arşın çatısına çakmıştır:

“5 bin yıl değil, 500 bin yıl daha buradayız Allah'ın izniyle. Kimse bizleri yıldıramaz. Bu vatan tarihte Türk’tü, bugün de Türk, yarın da Türk. Ne Mutlu Türküm Diyene.”

Merhume evladımız Aybüke’yi böyle bir baba yetiştirmiş, vatana da feda etmiştir.

Böyle bir babaya hürmet edilmez de ne yapılır?

Böyle bir babayı tazimle selamlamayalım da kime selam verelim?

Bu vakur, bu asalet, bu soylu, bu milli ve inanmış yürek Türkiye’nin yegane aradığı, özlemle ihtiyaç duyduğu sesleniş ve dik duruştur.

Millet Türk’tür, devlet Türk’tür, vatan Türk’tür, bayrak Türk’tür.

Ne Mutlu Türküm diyene sözü şeref nişanemiz, varlık ve birlik yeminimizdir.

Barzani, 25 Eylül’de bağımsızlık referandumu yapacakmış.

Türkmen yurtlarına göz dikmiş.

Kürdistan kurulup coğrafyalar deprem geçirecekmiş.

Bunların hepsi fasa fisodur, fuzuli ve bayat laf enflasyonudur.

Aç tavuk kendini darı ambarında sanacaktır.

Haklı olarak Irak’ın toprak bütünlüğünü savunan Türkiye Cumhuriyeti kapısının önünde kaçak bina dikmeye, çadır kurmaya, gecekondu yapmaya kalkışanları hizaya getirip Aybüke ve tüm şehitlerimizin emanetini korumaya hem görevli, hem mecbur, hem de buna kudretlidir.

Barzani ateşle oynamaya meraklı ve bunda ısrar ediyorsa, cayır cayır yanmasının önünü açmak, hatta bunu çabuklaştırmak Türk devletinin beka ve haysiyet meselesidir.

Erbil oradaysa Ankara burada, fitne oradaysa faziletli millet iradesi ayaktadır.

Büyük bir tarih damarının beslediği Türk milleti, yaslandığı derin köklerin ebedi güvencesine sahiptir. Ve şirret komplo bozulacaktır.

Hiçbir küresel senaryo, çağın hiçbir art niyetli projesi Türk milletinin tarihsel köklerine, dallarına ve budaklarına zarar veremeyecektir.

Bedel neyse bunu ödemeye hazır kahramanlar tetikte beklemektedir.

Biz Aybüke’ye, hürmet ve minnetle yad ettiğimiz tüm kahraman şehitlerimize mahcup olmayacağız.

Bütün şehitlerimizin saygıdeğer anne ve babalarını hayal kırıklığına uğratmayacağız.

Tarih, zamanın ruhunu gören, bunu kavrayıp yön veren milletler tarafından yapılmıştır.

Türk milleti gerekirse yeniden tarih yapacak, gerekirse bu tarihi kanıyla yazacaktır.

Biz kendimizden geçmedikçe, kimse bizi geçemeyecek, kimse bize diş geçiremeyecektir.

Sözlerimin sonunda Aybüke kızımız başta olmak üzere, tüm şehitlerimize Allah’tan rahmet niyaz ediyor, acılarını paylaşıyorum.

Milletimize, ailelerine başsağlığı diliyorum.

Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Sağ olun, var olun, Cenab-ı Allah’a emanet olun.