ORTA Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Mühendislik Fakültesi Maden Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Ali İhsan Arol, Türkiye'de yıllık üretilen 1 milyon 100 bin ton alüminyumun 800 bin tonunun geri kazanımdan elde edildiğini söyledi.
TMMOB Maden Mühendisleri Odası tarafından Antalya'nın Manavgat İlçesi'nde 11-14 Nisan tarihlerinde Starlight Otel'de düzenlenen Türkiye 25'inci Uluslararası Madencilik Kongresi ve Sergisi-IMCET 2017'ye katılan ODTÜ Mühendislik Fakültesi Maden Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Ali İhsan Arol, gazetecilere açıklama yaptı. Doğal kaynaklara erişimin maliyetli olduğunu bu nedenle madencilikte geri kazanımın son yıllarda önem kazandığını söyleyen Prof. Dr. Ali İhsan Arol, dünyadaki eğilimin bu madenlerin ekonomiye geri kazandırılması yönünde olduğunu vurguladı. Arol, 'Bunları üretmek için çok ciddi paralar harcanıyor. Gelişmiş ülkelerin birçoğunda bunları ekonomiye geri kazandırmak için geri kazanım yoluyla madencilik yapıyorlar. Hatta bu madenciliğe 'şehir madenciliği' diyorlar' dedi.
TÜRKİYE'DE GERİ KAZANIM
Türkiye'de geri dönüşüm konusunda bazı metallerde ciddi çalışma olduğunu aktaran Prof. Dr. Arol, 'Türkiye'de yılda 1 milyon 100 bin ton civarında alüminyum üretiliyor. Bunun 800 bin tonu geri kazanım yoluyla elde ediliyor. Bakır keza öyle. Altın çok geri dönüşümü olan bir metal. Yani kimse altınını kaybetmek istemez. Demir, Türkiye mesela ürettiği çeliğin yüzde 80'ini geri dönüşümle üretiyor. Büyük çelik fabrikaları var, geri dönüşüm çeliğini, demirini kullanarak yapıyor' diye konuştu.
ÇEVREYE DAHA AZ ZARAR VERİLMELİ
Türkiye Kimya Sanayicileri Derneği Çevre Danışmanı Prof. Dr. Caner Zanbak da madenciliğin çevreye etkilerinin iyi şekilde değerlendirilmesi, hem fauna hem de floranın mümkün olduğunca korunması gerektiğine işaret etti. Madencilikte mutlaka çevreye zarar verileceğinin altını çizen Prof. Dr. Zanbak, şöyle dedi:
'Madencilikte muhakkak ki yeryüzünün üzerindeki yeşile dokunmamız gerekiyor. Bunlar kaldırılıp altından ilgilendiğimiz mineraller elde ediliyor. Bunları yaparken tabi ki üstteki fauna dediğimiz hayvanların habitatına, flora dediğimiz bitkilere, ormanlara belirli oranda rahatsızlık veriyoruz. Vermek durumundayız. Ama bunu yaparken mümkün olan en az tahribatı yaparak hatta tahribat değil de değişiklikler yapıp, işimizi bitirdikten sonra tekrar düzenleyerek çevre varlıklarının kalitesini eski durumuna getirmeye çalışmalıyız. Tabi ki hiçbir zaman eski durumuna gelmez ama düzenlemelerin yapılması önemli.'
Prof. Dr. Caner Zanbak, bu konuda mevzuat olduğunu ancak uygulamasında sıkıntılar olabileceğini ayrıca maden çıkarılacak bölgede yaşayanların görüş ve önerilerinin de dikkate alınması gerektiği anlattı.
SU KAYNAKLARI KORUNMALI
Madenlerde işleme sırasında bol miktarda su kullanıldığını kaydeden Prof. Dr. Zanbak, 'Genelde madenlerin su eksikliği vardır. Yani kazılar sırasında yer altından çıkan ya da yağmurlarla gelen suyu toplarız. O suyu mümkün olduğu kadar az dışarıya deşarj etmeye çalışırız, tekrar tekrar kullanmaya çalışırız. Dolayısıyla su güvenliği gerçekten önemli. Bu arada da tabi çevrede yaşayan toplumların, toplum bireylerinin, küçük, birer, ikişer kişilik evler dahi olsa, su kaynaklarının hem miktarını hem de kalitesini korumak durumundayız. Dolayısıyla bunların farkındalığı var ancak belirli bazı işletmelerde bunların yapılmadığını görmekteyiz' dedi.
KAYA GAZININ YER ALTI SULARINI KİRLETME RİSKİ VAR
Enerji kaynaklarının artırılma çalışmaları sırasında kaya gazının gündeme geldiğini ve ABD'de üretime başlandığını belirten Prof. Dr. Caner Zanbak, sözlerini şöyle sürdürdü:
'Özel kaya türleri var, çok eski, yaşlı, içinde biraz karbonu var. Bu karbonların sıkışması nedeniyle gaz haline geçmiş ama serbest değil. Kayanın içinde yerleşik, gizli saklı, kaya vermiyor bunu kolayca. Sondaj yapıp, kayaların tabakalarının içine girip, yüksek basınç altında kayaları aşağıda çatlatıp, o çatlaklara gelen gazı almak. Ama o gaz kendi kendine de çıkmıyor. Bunu itmek için çok miktarda su kullanılması lazım. İşte kaya gazına itiraz edenlerin en büyük, daha doğrusu bizler de mühendisler olarak çalışırken en üzerinde durduğumuz konu kullanılan çok miktarda suyun çok fazla kimyasallar içermesi nedeniyle yer altı sularını kirletme olasılığı var. Ama ABD'de bu yapılıyor, denetleniyor, gözlemleniyor ve yapılabilirliği ispatlanıyor ama Avrupa dahil olmak üzere bizim gibi ülkelerde kaya gazına karşı çıkmanın yegane nedeni yer altını, sularını kirletmesi olasılığı ve çok fazla suya ihtiyaç duyulması. Yoksa kaya gazından çıkan gaz aslında bizim doğalgazdan çok daha temiz bir gaz. O gaz sanki rafineriden çıkmış gaz gibi.'

DHA