O aslında ODTÜ’lü bir makine mühendisi. Ama Murat Yetkin diplomasında değil, gönlünde yatan işi yapıyor yıllardır; gazeteciliği... Daha önce de kitap yazdı. Fakat bu son kitap çok özel! Murat Yetkin “Meraklısı için Entrikalar Kitabı”nda yılların siyasi entrikalar merakını damıtarak, hiç duymadığımız, bilmediğimiz, ilk defa okuduğumuz ayrıntılarla bir film gibi anlatıyor. Dünya coğrafyasında, tarihin ve diplomasinin, istihbaratın derin dehlizlerinde yeni keşifler için hazırsanız, buyurun!

“GERÇEK ÇOK DAHA ACI”

- Neden yazdınız kitabı?

Yazdım, çünkü siyasette uluslararası ve ulusal gelişmelerin rastlantısal ya da tamamıyla iyi niyetle olmadığını, siyasetin görünen yüzü kadar bir de görünmeyen yüzü olduğunu anlatmak istedim. Benim hem kişisel hem mesleki olarak özel ilgi alanım, “komplo teorileri” denilen olayları araştırmak ve parçaları birleştirmeye çalışmak. 30 yıldır bu alanda yazılmış her eseri, belgeyi okudum. Bu birikimden 10 kitap çıkardı ama ben şimdilik ilkini yazdım!

- Niye bu kadar çekiyor acaba istihbarat dünyası sizi?

Merak işte! Kitap da meraklılar için zaten. Gerçek hayatta olup bitenler, filmlerde, romanlarda anlatılanın yüz katıdır, çok daha acıdır. Beni neredeyse şehvetle çeken şey de bu acı gerçekliktir. Bana kalırsa satranç, gerçek hayatı anlatmakta son derece yetersiz kalır, tavla anlatır ancak; çünkü şans faktörü her şeyi değiştirir.

"SİYASETİN İKİ YÜZÜ VAR"

- ODTÜ Makine’den mezun olup mesleğini yapmamak da ayrı bir ilginçlik!

Meraktan işte! Benim merakım siyaseti anlama çabası. İstihbarat dediğimiz şey siyasetin bir parçası. Yani bir siyaset dünyası, bir de istihbarat dünyası diye bir şey yok. Siyasetin bir “kayıt içi” bir de “kayıt dışı” dünyası var. Meclisler, siyasi partiler, Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği... Bunlar siyasetin görünen yüzü. Siyasetin bir de kayıt dışı kuralları var. Orada hedefe ulaşmak için çalmak gerekiyorsa çalıyorsun, hile yapmak gerekiyorsa yapıyorsun, öldürmek gerekiyorsa öldürüyorsun. Terörizm de bir kayıt dışı siyaset türüdür. 11 Eylül böyle bir kayıt dışı siyaset senaryosunun sonucudur... Benim kitabım bir istihbarat kitabı değil, gerçekten yaşanmış siyasi entrikalar kitabı.

- Entrika ne demek?

Entrika bir hedefe ulaşmak için yaptığın stratejik planlamaya, karşı tarafın verdiği isimdir. Yani hiç kimseye “Benim ulusal çıkarlarıma aykırı iş yapıyorsun” diye ağlayamazsınız. İngiliz niye senin ulusal çıkarını düşünsün, ya da Rus ya da Çin... Kendi ulusal çıkarını sen kendin düşüneceksin, akıllı olacaksın, elin armut toplamayacak.

BM NE İŞE YARIYOR?

- Sence Cumhurbaşkanı Erdoğan, Birleşmiş Milletler’e, NATO’ya çatarken ya da bir “üst akıl”dan bahsederken doğru bir şey mi söylüyor?

Birleşmiş Milletler’in bazı işlere yaradığı, ama çoğunlukla hiçbir işe yaramadığı benim de görüşümdür. Üst akıl diye bir şey yok, esas komplo teorisi o. Ne var? Projeler var. Her ülkenin, iktidarın uyguladığı projeler var.

BU KİTABI MERAKLILARI İÇİN YAZDIM Hürriyet yazarı Murat Yetkin, Özlem Gürses’in sorularını yanıtladı. “Özel ilgi alanım, komplo teorileri denilen olayları araştırmak. Bu kitabı da meraklıları için yazdım” dedi. BU KİTABI MERAKLILARI İÇİN YAZDIM
Hürriyet yazarı Murat Yetkin, Özlem Gürses’in sorularını yanıtladı. “Özel ilgi alanım, komplo teorileri denilen olayları araştırmak. Bu kitabı da meraklıları için yazdım” dedi.


"EN BÜYÜK ENTRİKA...”

- “Türkiye NATO’dan çıksın” diyen görüşe yakın mısın?

Türkiye’nin iki stratejik değeri var, biri coğrafyasından kaynaklanıyor; İstanbul ve Çanakkale Boğazları. İkincisi siyasi ve ekonomik; o da Türkiye’nin Batı dünyasında yer alması. Teorik olarak demokrasi, hukuk, laiklik ilkeleriyle Türkiye, Batı dünyasının parçasıdır. İstiklal Savaşı biter bitmez Atatürk’ün ilk irtibat kurmak istediği ülkeler Batı ülkeleri. Bunu hiç unutmamak gerek. Türkiye’ye kurulan en büyük entrikalardan biri, bizi 2. Dünya Savaşı’na sokma gayretleridir. Türkiye bu entrikaya karşı müthiş bir direnç koymuştur. Fevzi Çakmak diyor ki Time muhabirine, “Unutmayın bugün Türkiye’yi, hâlâ Türkiye’yi kurtaran insanlar yönetiyor.” Bu, müthiş bir cümledir! O zaman Milli Emniyet deniyor istihbarata. Hepsi Kurtuluş Savaşı’ndan kalma insanlar. Öyle bir kenetleniyorlar ki, hem istihbarat savaşlarını boşa çıkarıyorlar, hem de Türkiye, Batı coğrafyasına atıyor kapağı. Çok güçlü bir diplomasi var çünkü o zaman.

FETÖ, modern tarihin çok yaygın casusluk örgütüdür


- Bugünün Türkiye’sinde gazeteciler en çok ajanlık faaliyetiyle suçlanarak hapse gönderiliyorlar. Bu konuda ne düşünüyorsun?

Gazetecilik faaliyetini casusluk olarak nitelendiren bazı ülkeler var dünyada; Rusya, İran ve Çin! Fikir özgürlüğünün turnusol kağıtlarından biri bu; “Efendim biz gazeteciyi gazeteci olduğu için yargılamıyoruz.” Ne yapmış peki? Vicdansızlık artık diz boyu yani. Böyle sadece lafla casusluk filan olmaz.

ÇOK SIKI KADIN AJANLAR VAR Murat Yetkin, “İstihbarat dünyası da erkeklerin elinde. Ancak çok sıkı kadın istihbaratçılar da var” diye konuştu. ÇOK SIKI KADIN AJANLAR VAR
Murat Yetkin, “İstihbarat dünyası da erkeklerin elinde. Ancak çok sıkı kadın istihbaratçılar da var” diye konuştu.


"CASUSLUK KANITLANABİLİR"

- Casusluk kanıtlanabilir mi?

Tabii kanıtlanabilir. Sabahattin Savaşman, 1970’lerde MİT’in dış istihbaratında çalışan biriydi, Amerikalılar hesabına bilgi topladığı için suçüstü baskın yapıldı, yakalandı, yargılandı ve ceza aldı. Bu “casus de izi kalsın” komplosunu ilk FETÖ’cüler yaptı biliyorsun, Askeri Casusluk davası sırasında. Nitekim düştü bütün davalar. Gazeteci arkadaşlarımıza yapılan da düşecektir.

- FETÖ organizasyonu bir istihbarat faaliyeti midir?

Bana kalırsa modern tarihin çok yaygın bir casusluk örgütüdür. Yani o kadar ki; kendisine üye olanların çoğunun bile bundan haberi olmayabilir! O kadar gizli ve acımasız bir örgütlenmedir. Uluslararasıdır, son derece tehlikelidir ve hâlâ faaliyettedir.

Yakında, ‘Reza Zarrab bizi kandırmış’ derlerse şaşırmam


Reza Zarrab yargılaması da istihbari bir faaliyetin uzantısı olabilir mi?

Olabilir. Ama orada daha çok bir yaptırımın etrafından dolaşarak gerçekleşen kayıt dışı para faaliyeti var. Unutmamak lazım ki, Zarrab’ın İran’daki patronu Babek Zencani, ambargoyu Dubai üzerinden delip altın karşılığı petrol ve gaz ticaretinden gelen para ile İran makamlarına bildirdiği arasındaki kayıp 2,5 milyar doları izah edemediği için idam cezasına çarptırıldı, hapiste gün sayıyor. Zarrab’ı daha dün “Türk devletinin projesi”, “vatansever” diye savunanlardan bazıları şimdiden “Zaten baştan CIA ajanı idi” demeye başlamış durumda. Yarın başka bir örgütün ajanı ilan ederler ve “bizi kandırmış” derlerse ona da şaşırmayız! Biz Amerikan ajanı mı, FETÖ casusu mu olduğunu tartışırken Tahran’da birileri Zarrab’ın Amerikan mahkemelerindeki ifadeleriyle Türkiye ile ABD’nin zaten açık olan arasını nasıl daha da açtığını zevkle izlemiyor mudur? Olaya bir de böyle bakmak gerek bence...