Makat çatlağı tüm yaşlarda görülebilirken, genç ve sağlıklı bireylerde daha sık rastlanan bir sorun. Türk Cerrahi Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Mustafa Ali Korkut, kolay önlemlerle tedavi edilebilen makat çatlağının (Anal Fissür), hastalar tarafından damar çatlaması, kas yırtığı, fistül, basur, mayasıl, hemoroid gibi hastalıklarla tanımlandığını belirtti.

MAKAT ÇATLAĞINI TETİKLEYEN DURUMLAR

Başlangıçta yüzeysel bir çatlak olarak başlar ve genellikle iyileşir, ancak sert dışkılama atakları tekrarladıkça tekrarlayan yırtıklar daha da derinleşmeye başlar ve iyileşme dönemleri de uzar.

Makat çatlağını tetikleyen faktörler neler? Makat çatlağını tetikleyen faktörler neler?


Prof. Dr. Korkut, sert dışkılama dışında; kalın dışkılama, tekrarlayan kabızlık ve ishal atakları, vajinal doğumlar, özensiz rektal muayeneler, anal cinsel ilişki, sıkı zayıflama rejimlerinin sebep olduğu kabızlık ve Crohn hastalığı gibi durumların makat çatlağına neden olabildiğini belirtti:
“Sıklıkla dışkılama sırasında yırtılma gibi başlayan ya da cam kırığı çıkarıyormuş gibi tanımlanan şiddetli anal ağrı, daha sonra da genellikle yanma, zonklama şeklinde devam eder. Bu yakınmalar fissürün derinliğine paralel olarak dakikalar ya da saatlerce sürebilir. Ağrı dışında kaşıntı ve kanamaya neden olabilir. Kanama genellikle tuvalet kâğıdına bulaşan birkaç damla taze kırmızı kan şeklindedir ve dışkıdan ayrı bir kanamadır. Dışkı ile karışık açık ya da koyu renkli kanamalar daha ciddi bir sorunun habercisi olabilir. Hangi tip kanama olursa olsun mutlaka bir doktora muayene olunmalıdır. Anal fissür müzmin hale geldikçe anal deride ağrısız bir uzama ve şişliğe neden olur ve bu durum hemoroidal hastalık ile karışabilir. Bu şişlik bazı olgularda uzamış derinin enfekte olmasından kaynaklanabilir, bu durum sıklıkla ağrılıdır.”

MAKAT ÇATLAĞI KANSERE DÖNÜŞÜR MÜ?

Prof. Dr. Mustafa Ali Korkut, tanı yöntemleri ile ilgili bilgi verdi:
“Birçok doktor kolayca hastalığın tanısını koyabilir. Muayenede zemini kırmızı, kağıt kesiği gibi incecik bir yırtık varsa akut (yeni) fissür, zemininde sedefi renkte iç kas lifleri görünüyor deride uzama var ise kronik (müzmin) fissür söz konusudur. Akut olan olgular genellikle bir ya da birkaç kez bu ağrıları yaşamıştır, kronik olan da ise olay yıllardır tekrarlamaktadır. Anal abse, sorunlu hemoridal hastalık, anal fissür gibi anal ağrıya neden olabilen hastalıklardan ayrımı yapılmalıdır.”

Tedavi seçenekleri hakkında açıklama yapan Prof. Dr. Korkut, yırtık oluştuktan sonra neden olduğu ağrının altındaki iç kasın (internal sfinkter) kasılmasına, kasılan kasın yaranın daha da açılmasına ve dolayısı ile ağrının daha da artmasına neden olduğunu söyleyerek uygulanacak tüm tıbbi ve cerrahi tedavilerin amacının kasılan iç kasın gevşemesini sağlamaya yönelik olduğunu belirtti. Bu durumun hiçbir zaman kansere dönüşmeyeceğini de ayrıca sözlerine ekledi.

BOL LİF, BOL SIVI

Bol lif ve bol sıvı tedavideki en önemli yardımcılar... Bol lif ve bol sıvı tedavideki en önemli yardımcılar...


“Akut fissürlerin birçoğu bazı kolay önlemlerle tedavi edilebilir. Tedavinin temeli tıkaç gibi olan dışkının yumuşatılması ve anal kanalın tekrarlayan yırtılmalarının önlenmesidir. Bol lif (günde 3 öğün 3 çorba kaşığı kepek) bol sıvı (kepeğin bağırsakta şişip hem dışkının bağırsakta ilerleyişini hızlandırması he de ilk çıkan dışkının yumuşak olması için gereklidir) ikilisine ek olarak tam dışkı çıkarken elle dıştan anal kanala destek olarak yırtılmanın önlenmesi sağlanmalıdır. Bu basit tedavi ilkelerine uyularak bir yıl sonra akut fissürlerin %80’nde iyileşme sağlanabilir. İyileşme sürecine ek katkı (dışkılama sonrası) ılık suya oturma ile (iç kasın gevşemesi sağlandığı için ağrı azalır) ve ağrı kesici içeren pomadlarla sağlanabilir. Bu önlemlerle sert dışkılama sorunu çözülemiyorsa laksatiflerden (dışkı yumuşatıcılardan) yararlanılabilir.
Uzun süreli (kronik, müzmin) fissürler de daha önce ilk seçenek olan cerrahi tedavinin (lateral internal sfinkterotomi “ iç kasın yandan kesilmesi”) değişik oranlarda da olsa gaz tutamama, nadiren de dışkı tutamama gibi sorunlara neden olmasından ötürü, son 15 yılda kronik fissürlerde de önce cerrahi olmayan tedaviler önerilir. Eğer hasta oluşabilecek sorunları kabul edip cerrahi istiyorsa tanı konduğunda da cerrahi uygulanabilir. Cerrahi dışı yöntemler (yukarıda anlatılan diyet önerilerine ek olarak) %0,4’lük gliseril trinitrat içeren pomadlar ve botoks uygulamasıdır. İki yöntem de iç kasın gevşemesini sağlarlar, ikisinin de başarı oranları %60-70 civarındadır.

Eğer bu yöntemlerle başarılı olunmazsa son seçenek cerrahidir. Ancak tüm olabilecek sorunlar hastaya çok iyi anlatılmalı, hastanın anladığından emin olunmalı ve hasta ameliyat olması için asla zorlanmamalı, kararı kendi iradesiyle ameliyat kararını vermelidir.

Hasta çok şiddetli ağrılardan yakınıyor ve ameliyat kabul ediyorsa; yapılacak işlem saat 3 veya 9 hizasından iç sfinkterin kesilmesidir, gerekiyorsa ele gelen deri çıkıntısı da (oluşabilecek temizlik sorunlarını gidermek için) çıkarılır. Ameliyat sonrası ciddi bir bakım (pansuman) gerekmez, dışkılama sonrası anal bölgenin şehir suyu ile yıkanması yeterlidir. Ameliyat sonrası ilk dışkılama da anal ağrı olmaması ve ya azalması operasyonun başarısının göstergesidir.”