Türk Nefroloji Derneği tarafından düzenlenen 34. Ulusal Nefroloji, Hipertansiyon, Diyaliz ve Transplantasyon Kongresi'nde konuşan Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Nefroloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bülent Altun, tuzun vücuttaki etkisinden ve zararlarından bahsetti. Altun ayrıca yaptıkları MR çalışmaları sonucu tuzla ilgili çığır açan bir gelişme hakkında da bilgi verdi.

Vücudun sodyum ihtiyacını karşıladıktan sonra geriye kalan kısmının idrar ya da terleme yoluyla atıldığı zannedilen tuzun, alım yapıldıktan sonra vücuttaki suyla karışmadan kas ve derilerde depolandığı ortaya çıktı. Vücudun depolanan tuzu ihtiyaç halinde kullandığının gözlemlendiğini belirten Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Nefroloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bülent Altun, “Normalde aldığımız tuzun dokularda suyla beraber yol aldığını biliyoruz. Yapılan MR çalışmalarıyla şunu gördük; tuz herhangi bir su tutmaksızın deride ve kasta depolanıyor. Bu olay tuz konusunda yeni bir çığır açıyor” dedi.

bulent-altun

BÖBREK DÜŞMANI: HİPERTANSİYON

Böbrek sağlığı açısından hipertansiyonun önemine dikkat çeken Prof. Dr. Bülent Altun, “Hipertansiyonun gelişiminde böbrek önemli bir faktör. Bunun yanı sıra hipertansiyon geliştikten sonra böbreğe oluşturduğu zarar önemli. Erken evrelere de bakıldığında yani diyalize ulaşmayan böbrek hastalığı evrelerinde hipertansiyon önemli bir etken olarak ortaya çıkıyor” dedi.

TÜRKİYE 3 KAT FAZLA TÜKETİYOR

Türkiye’de tuz tüketiminin Dünya Sağlık Örgütünün (WHO) önerdiği miktarın 3 kat üstünde olduğunu belirten Altun, bundaki en önemli faktörü ekmek tüketimi ve yemek pişirirken atılan tuz oranı olarak gösterdi. Altun, “Ekmek önemli bir faktör. Yüzde 60-65 gibi bir oranı ekmekten alıyoruz. Bunun yanı sıra da yemeğe pişerken eklenen tuz çok önemli. Tuz tüketimin yüzde 10’nu oluşturuyor. Yine hazır gıdalar da yüzde 20 oranında Türkiye’deki tuz tüketimine katkıda bulunuyor. Bundan yola çıkarak Türkiye’de ekmekteki tuz miktarı 1 gram kadar azaltıldı. Ülkede tüketilen ekmek ortalama 400 gram. 0,25 gram 100 gram için azaltılınca insanlarımız farkında olmadan 1 gram tuz kısıtlaması yapmış oldu. Tabi bunlar ilk çabalar, arkadan gelecek olan çabalar da olacak” dedi.

ÇIĞIR AÇACAK GELİŞME

Tuzun tüketiminin kalp ve böbrek sağlığı açısından çok önemli olduğuna vurgu yapan Altun, aşırı tüketimde kalp ve böbrek sağlığı açısından olumsuzluklar yaşandığını söyledi. Son yıllarda tuzla ilgili ilginç bilimsel gelişmeler olduğunu da aktaran Altun, “Normalde aldığımız tuzun dokularda suyla beraber yol aldığını biliyoruz. Son yıllarda yaptığımız MR çalışmalarıyla şunu gördük; tuz herhangi bir su tutmaksızın deride ve kasta depolanıyor. Özellikle hipertansif bireylerde bu depolanma daha yoğun. Tedavi sırasında da bu depolardan tuzun ayrıştığı görüldü. Yani siz tedavinizi tuzu attırma yönünde yaptığınızda, vücut hemen onu depolarında aktif olmayan tuzu hayata geçirerek cevap veriyor. Tabi bu depolanan tuzun ne anlamda vücudun koruyucu mekanizması bu halen tartışılıyor ama bu tuz konusunda yeni bir çığır açıyor. Çünkü biz daha önce diyetle ve idrardaki tuza bakarak kişinin tuz tüketimini ve tuzla olan ilişkisine bakarak öngörüde bulunuyorduk. Ama şimdi vücutta su tutmaksızın depolanan ama zaman zaman da ihtiyaç halinde ayrışarak dokulara ulaşan bir tuzun varlığından bahsediyoruz. Gelecekte beklide tedavi prensiplerinde bu faktör uygulama olarak kullanılacak” diye konuştu.

TUZ DİYETİNE DİKKAT!

Aşırı tuz diyetinin de kalp sağlığını olumsuz yönde etkilediğine dikkat çeken Altun, şunları söyledi:
“Çok aşırı derecede bir kısıtlamaya gittiğinizde de kalp sağlığınızda belirsizlikler oluşturabilir. Dünya Sağlık Örgütünün önerdiği 6 gramı sınır almakta fayda var. Çok agresif, tuzsuz diyet yapmanın bu tür sıkıntısı olduğu gibi, böbrek açısından da özellikle yaşlı grupta bol su tüketildiğinde vücuttaki sodyum değerinin düştüğü, daha doğrusu plazma sodyum değeri dediğimiz kandaki değerin düşmesi. Bunun da çok ağır sonuçları olabilen bir tablo oluşturacağını unutmamak lazım. Eğer kişi çok yoğun bir tuz kısıtlamasına gidip hele bir de beraberinde çok yoğun bir sıvı alımı söz konusuysa bu hipertansif hastalardan kan sodyum değeri düşerek komadan yaşamı tehdit eden noktalara kadar ulaşabilir.”

İHA

[old_news_related_template title="Kaynar yemeğe sakın tuz atmayın!" desc="Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Dr. Yavuz Yalçın, kaynar yemeğe atılan iyotlu tuzun buharlaşıp kaybolduğunu belirtti ve vücudun iyottan faydalanabilmesi için tuzun yemek soğuduktan sonra eklenmesi gerektiğini söyledi." image="https://sozcuo01.sozcucdn.com/wp-content/uploads/2017/10/880kaynayan-yemek.jpg" link="https://www.sozcu.com.tr/hayatim/yasam-haberleri/kaynar-yemege-sakin-tuz-atmayin/"]