İnsan hayatında muhasebeler önemlidir. Bir başka ifadeyle, hayatı kontrol altına alabilmek için hesaplaşma ve yüzleşme şarttır. Aksi takdirde geleceğe umutla bakmak hayalden ibaret olur. Bu devletler için de geçerlidir; hesapsız-kitapsız-düşüncesizce atılan her adım, bedel ödetir. Geleceğe yönelik çözümlemeler, öngörüler, alınacak kararlar sağlıklı ilke ve yöntemlerle yapılmaz da, aceleci ve çıkarcı bir anlayışla yola çıkılırsa, kötü sonuçlar hiç sürpriz olmaz.

*  *  *

2016 acıyla geçti.
Her şehit haberiyle sarsıldık; yuvalara ateş düştü.
Terör onlarca insanımızı canından etti, onarılması imkânsız yaralar açtı, açmaya devam ediyor.
Kanlı bir darbe girişimi sonucu, onlarca insanımızı yitirdik. Üzerimizden tanklar geçti. Ankara semalarından yankılanan korkunç sesleri henüz unutmadık.
Eğitimde, bilimde, sanatta geldiğimiz yer içler acısı.
Ekonomik göstergeler ise ortada.
Hukukun üstünlüğü ilkesi hayal mi olacak kaygısını duymayan, akli selim tek bir kişi kaldı mı bilmiyorum.
Kadın cinayetleri haberlerden hiç eksik olmadı.
Peş peşe yaşanılan çocuk istismarlarının oranıysa artık dudak uçuklatıyor.
Sevgisizlik o kertede ki, bırakın karşıt mahalleleri, “şu hocalar ehlisünnet dışı, dinlemeyin” fetvaları kol geziyor. Nefret dili aynı mahalleyi de sarıp sarmalamaya başlamış çoktan!
Çok daha acısı güven duygumuzun aldığı yara...
Gençlerimiz yorgun, dillerinden “Devlet büyüklerinin bugün söylediklerini, yarın yalanlanmayacağından emin değiliz artık, kime nasıl güvenelim?” sözleri dökülüyor. Bırakın siyasileri, bir dönemin sözde saygın din adamı (!) bugün terörist listesinde; yarın, kimden, hangi din adamından, hangi bürokrattan, hangi siyasiden darbe yiyeceğimiz meçhul demekten kendilerini alıkoyamıyorlar. Kandıranlardan ve kandırılanlardan bıktık.
2017’ye kaygılı giriyoruz diye bitirmiştim bu bölümü; kanlı da girdik. 2017’nin ilk saatlerinde, İstanbul Reina’da, terör yine 39 can aldı. Onlarca yaralı var. Tek kelimeyle vahşet, insanlık dışı bir katliam; lanet olsun yapanlara, yaptıranlara... Allah geride kalanlara sabırlar versin.

MUCİZE BEKLEMEYELİM

Yeni yıl gibi ifadeler, bizler tarafından düzenlenmiş zaman biçimleri; oysa zaman yekpare.
Yenilik, güzellik birden bire ortaya çıkmıyor. Kimse mucize beklemesin.
Bazı şeyler yavaş yavaş ortadan kalkarken, bazı şeyler yavaş yavaş ortaya çıkar.
Özne insandır; zaman insana tanıklık eder.
Zaman, insanın yapıp etmelerini açığa çıkarır.
Zaman, kendisini doğru okumayanları eritir.
Zamana yemin eden Allah, iyi-doğru- güzel eylemeyi, sabırla hakkı ve adaleti ayağa kaldırmayı emreder. Çirkinlikleri, kötülükleri, haksızlıkları değiştirecek, dönüştürecek insanın kendisidir. Zira insan düzelirse dünya düzelir.
Her olumsuzluğa rağmen, geleceğe umutla bakmak insan olmanın gereği.
Türkiye’nin birikimi, içinde bulunduğumuz problemleri çözecek güçte.
Önce şu unutkanlıktan vazgeçelim; atalarımız bu Cumhuriyeti kolay kurmadı.
Tarihi mirasına sahip çıkamayan, geleceğine sahip çıkamaz. Kazanmış olduğumuz haklarımızdan ve özgürlüklerimizden verdiğimiz her ödün, insanlığımızdan feragattir. Çocuklarımızın geleceğini, umutlarını, hayallerini çalmaktır. Bunu yapmaya kimsenin hakkı yoktur.

PRANGALARA HAYIR

Hangi görüşten olursak olalım; aklımıza, zihnimize, düşüncelerimize, inançlarımıza pranga vurdurmayalım. Buna izin verecek hiçbir ideolojiye, hiçbir sisteme, hiçbir kişiye razı olmayalım. Bu millet Allah’tan başkasına boyun eğmedi, eğmemeli...
Hangi partiden olursak olalım; duygusallıktan, particilikten, lidercilikten, tektipçilikten vazgeçelim; önce bize dayatılanların, önümüze konulanların, siyasi hesapların, biz de hesabını yapalım. Bunu hakikat adına yapalım. Bunu hakkaniyet adına yapalım. Bunu insaf adına yapalım. Yüce Allah “etraflıca araştırın” der... Objektif olalım, doğruyu bulabilmek için farklı fikirlere kulak verelim. Tartalım, biçelim en doğrusunu bulmaya çalışalım.
Peygamber dahi “Ben de sizin gibi bir beşerim” der...
Kişileri yüceltmeyelim, kutsamayalım; her insanın yanılabilirliğini peşinen kabul edelim. Kimseye devretmeyelim özlük haklarımızı.
Başka Türkiye yok.
Sahip çıkalım vatanımıza.
Sahip çıkalım Cumhuriyetimize.
Sahip çıkalım demokrasimize.
Sahip çıkalım laikliğimize.
Sahip çıkalım zamanın bize bahşettiklerine.
Farklı siyasi arayışlar yerine, belirsizlikler yerine; daha katılımcı, daha çoğulcu, daha özgürlükçü politikalara sahip çıkalım; susadık huzura, susadık dinginliğe.
Elbette yeniliklere açık olalım, elbette daha güzeli, daha iyiyi arayalım...
Ancak bulanmadan, donmadan akalım geleceğe.
Elimizdekilerini yitirmeden,
Birlik içinde, dirlik içinde...
Hoş geldin 2017... Hoşluklar getir inşallah cümlemize.
(Türk Milleti’nin başı sağ olsun)